Abdurrahman Dilipak
Korona’nın faydaları!
Korana’nın hiçbir faydası yok mu!? Önce “Fayda” dediğiniz ne? Mutlaka durum ne kadar kötü olursa olsun, elbette faydaları da vardır. Mesela hava daha temiz. Trafik kazalarından can kaybı daha az. Sadece maddi değil, manevi açıdan insanlar ölümle yüzleşince dini hassasiyetler arttı. Bir de herkes bundan sonrası için yeniden düşünmeye başladılar.
Yeni bir dünya kurulacak. Bu kesin. Bu şok ulus devletleri ve uluslararası düzen ve örgütleri, ekonomiyi, siyaseti, sun’i sınırları, rejimleri ve iktidar yapılarını radikal bir şekilde etkileyecek. Bu süreç, kapitalizmin sonunu getirebilir. Bu da ayrı bir “fayda”dır.
“Fayda” deyince biri için faydalı olan bir başkası için “zarar”lı da olabilir. Mesela, Korona yaşlıları hastaları vuruyor. Emekli ve sağlık sigortaları için bu sonuç çok güzel!? Ama ilaç firmaları müşteri kaybediyor. Halbuki, ilaç ve hastahane bağımlısı birçok hasta sağlık sektörü için iyi bir “müşteri” idi.
Bundan 8 yıl kadar önce Aile Bakanlığı yeni kurulduğu günlerde bakanlığın düzenlediği bir forumda, Frankfurter Allgemeine’nin manşetinden yola çıkarak bir sunum yapmıştım. Gazetenin 1. sayfası tamamen 2020 senaryolarına ayrılmıştı ve eğer bir çözüm bulunmazsa 2020’de Avrupa’da sosyal sigorta, emeklilik ve hastalık sigortalarının iflas edeceğini söylüyordu. Nüfus artışından söz ediyordu..
Evet, bu durumda korkulan olmayacak. Emekli ve hastalık sigortaları iflas etmeyecek. İlaç fabrikaları iştahlarını aşı ile tatmin etmeye çalışacaklar. Aslında bakmayın bazı devletlerin ağlar gibi yaptıklarına. Timsahın gözyaşları olabilir bunlar. Mesela Çin’de, Doğu Türkistan’da, Budistlerin olduğu bölgelerde neler yaşandığını bilmiyoruz, ya da Çin’in başka bölgelerinde. Açıklanan ölüm sayısı komik. O kadar insan zaten Çin’de gripten 15 günde ölüyordu. İnsan zekası ile dalga geçiyorlar.
Makro ölçekte, asimetrik bir pencereden baktığınızda, Korona’dan ölenlerin bir kısmı zaten kanser, şeker, yüksek tansiyon ya da bir başka sebeble ölebilecekti. Onlar da Korona hesabına yazıldılar. Onun için düz bir istatistik fazla bir değer taşımıyor, olayı anlamak ve açıklamak için. ABD’de birileri paniklemiş gözüküyor ama, patronlar için sorun yok. Zenciler, evsizler, uyuşturucu kullanan “pislik”lerden kurtulduklarını düşünüyor birileri(!).
Yeni Malthusçular var bir de. Dünya nüfusunu kontrol altına almazlarsa, dünyanın çok daha ağır bir bedel ödeyeceğini, onun için acı reçetenin içilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Mantık şu: Eğer Japonya’ya 2 atom bombası atıp savaşı bitirmeseydik, bunun çok daha fazlasını dünya ve biz ödemek zorunda kalacaktık. 150.000 kişiyi öldürdük, ama 1,5 milyon insanın ölmesini engelledik. Savaş bitti. Toplama çıkarma yaparsanız “kâr” ortada!? Eğer nüfus 2050’ye kadar %50’ye varan oranda azaltılmazsa, insanlık çok daha büyük bir olayla karşı karşıya kalacak. O zaman nüfusun kısırlaştırılması gerek. Yoksa insanlar daha fazla bir bedel ödeyecekler. Böyle düşünüyorlar. Kendilerine göre bir yöntem bulmuşlar. Önce insanların uyarılması gerek. Korona bir şok etkisi yapacak. Arkasından aşı ile ciddi bir kısırlaştırma. Ama bu iş zaten çok önceden başladı. Kürtaj tartışması da bunun bir parçası idi. Kürtaj üzerinden dini kurumların direnci kırıldı. Çin’de zorunlu tek çocuk uygulaması vardı. Sezaryen doğumu sınırlandıran bir başka yöntem olarak kullanıldı. Önce doğum kontrolü ile başladı bu iş. Edebiyat alanında pembe diziler, dizi filmler, moda, spor, eğitim, tekstil, kozmetik, yaşam tarzı, sağlık, gıda, beslenme alışkanlıkları, kültürel etkinlikler, sanatçılar ve sanatsal faaliyetler, siyaset, sivil toplum, özgürlük hareketleri hepsi bu maksatla kullanıldı. Eğitim de öyle. En son aileye savaş açtılar. LBGT’ye destek verdiler. Cinsiyet eşitliği ve kadın hakları tartışmaları üzerinden uluslararası sözleşmelerle süreç topyekûn bir saldırıya dönüştürüldü.
Korona geleneksel yapıların yıkılması için de aslında bir koçbaşı rolü üstlenmiş oldu. Bankacılık sistemi, para, her şey değişecek. TESLA’nın uydu telefonu, Huawei’nin 5G’si, yapay zeka, Blockchain, Humonoidler, Siborglar, Avatarlar, GENOMİC’ler, geni ile oynanmış, DNA zinciri değiştirilmiş bitkiler, hayvanlar.. Yeni bir dünyaya geçerken, geleneksel yapıların yıkılması için Korona bir araç olarak kullanılıyor adeta. Birileri hastalıkla, birileri ilaçla, birileri gıda ile yola getirilecek bu süreçte. Bunun için bir el bütün insanlığı evlerine hapsetti ve mabedleri boşalttı.
Dikkatinizi çekti mi, Çin’deki virüs bütün dünyaya yayılıyor, ama Çin’in birkaç eyaleti dışına çıkmıyor. 1.5 milyar nüfusa sahip Çin’de ölen insan sayısı da İtalya’nın gerisinde. İtalya’nın nüfusu Çin’in nüfusunun 25’de biri.
Durun, daha bitmedi. “Çevreci”lere göre, dünya nüfusu azaltılıp, endüstri yavaşlatılmazsa, küresel ısınma sonucu dünya yaşanmaz hale gelecek. Buzullar eriyecek. İlk önce de Hollanda ve İngiltere’de hayat kalmayacak. Bütün insanlık ölmesin, hayatın devamı için birilerini öldürelim. Onların cesetlerine basarak hayatta kalalım! Peki kim ölsün? Buna Korona karar versin! Tabiatta da zayıf halka kopar. Buzullar erirse, belki de Dinozorların ölümüne yol açan virüsler buzulların altında kristal olarak varlıklarını sürdürüyor olabilir. Dünya yeni çok güçlü bir virüsle yeni bir felaket yaşayabilir. O zaman birileri kendini feda etsin ki, ötekiler yaşasın. Peki siz bu hesaba ne dersiniz? Korona bir terminatör mü?. Öyle ise... Peki ama bu virüs kime hizmet ediyor?. Ya da kim niçin üretti! Değilse ilahi bir ceza mı, ya da ektiğimizi mi biçiyoruz? Yoksa birileri “Tanrı’yı kıyamete mi zorluyor”. Selâm ve dua ile.