Abdurrahman Dilipak
Kova Çağı
Son günlerde yaşananlara bakıyor musunuz? Ne oluyor? Sonuçta Mümkünlü de her şey mümkün.. Bir yandan olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. Ama olmayabilir de.. Bu zamanın en büyük riski “belirsizlik”. Hiçbir şeyin garantisi yok. “Akıl, olmazların zoru içinde. / Üst üste sorular soru içinde.”
“Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu / Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”..
Trumpgillerin eline kaldı dünya. Şimdi Cenevre Konferansını bekliyoruz. Bakalım daha sonrasında Trump’la o planlanan görüşme olacak mı?
Suriye’de Milli orduda 40 bin asker bizi bekliyor.. İdlip’te 3.750.000 insan, Türkiye’nin değişik illerinde 3.450.000, Suriye’nin diğer bölgelerinde 500.000 yaklaşık 8 milyon Suriyeli kardeşimizin sorumluluğu var omuzlarımızda. Bu aynı zamanda Türkiye’nin gücü. Biz bölgenin emniyet subabıyız. Türkiye’nin omuzladığı bu yükü kimse üstlenemez. Bu anlamda Türkiye insanlığın vijdanı rolünü üstlenmiş durumda ve bizi koruyan bu mazlumların duasıdır!
Birilerinin “bir elinde ayna, bir elinde cımbız, umurunda mı dünya”. Oysa bizim umurumuzda.
Dünya topyekûn bir değişim çağını yaşıyor. Enerji ve emeğin “parasız” olduğu, ulaşımın ucuzladığı, hızlandığı ve kolaylaştığı bir dünya var önümüzde. Yapay zeka bile tek başına evdeki tüm hesapları altüst etmeye yeter.
Dünyanın manyetik kutbu da değişiyor bu arada ve dünya aynı zamanda, 2000 yıl sonra Balık Burcundan çıkıp Kova Burcuna giriyor. Hz. İsa öncesi dönem Koç Burcu olarak hesaplanıyor. 2025 Kova’nın tepe noktası. Su medeniyeti ile tanışmaya hazır olun. Neptün gezegeninin etkisinden çıkıp, Uranüs’ün etkisinde 2000 yıl sürecek (Ya da 2150 yıl) yeni bir “kozmik dönem” başlıyor. Dünyanın Balık Burcundan çıkması 1975’de başlamış ve bu sürecin 2025’de tamamlanması bekleniyor.
Tarot’un “Komik deli Joker”i kime benziyor dersiniz? Saçlarını sarıya boyatmış olabilir mi mesela! Anatole France’nin Thais’ini hatırlıyorum. Bir fahişeyi günahından kurtarmak isterken lanetlenen papazın hikayesini okumuştum yıllar önce!
Satürn etkisi ile Şeytanın insanın içinde Şeytani duyguları harekete geçirmesi mümkün. “Işık ile karanlık» ayrıldı. “Hak ile Batıl”, «iyi ile kötü», “güzel ile çirkin”in savaşı kıyamete kadar sürecek olsa da, iki kutuplu dünya giderek daha alt grublara ayrışacak ve birbiri ile asimetrik bağlar kuracak.
Sentetik bir inanç olan Hıristiyanlık ölüyor. Neptün ve Jüpiter tarafından yönetilen Balık Çağı sona ererken, Satürn ile Uranüs etkisindeki Kova Çağı başlıyor. Entelektüel bir çağ olacak bu çağ. Kavramları ve kurumları ile yepyeni bir çağ. Hiçbir şey eskiye benzemeyecek. Sınır, rejim ve iktidar yapıları ekonomi, siyaset, hukuk düzeni, din ve tarih algısı, her şey değişecek. Sentetik din ve ideolojiler yıkılacak ve zorlu bir süreç olacak bu.
O beklenen altın çağ’ın bu çağ olduğu söylenir. Bu dönem aydınlanma, barış özgürlük ve bilgelik dönemi olacaktır. Ancak bu barış ülkesine giden yolda insanlık tarihin en zor süreçlerinden birini yaşayacaktır. Bu yorumlar dinlerden, dinler bu yorumlardan etkileniyor. Geleceğe ilişkin kehanetler ve istihraçlar benzer konularda buluşsa da, herkes bu senaryoda kendine iyi ve kutsal bir rol ve misyon yüklerken, ötekileri dışlama ve tehdit olarak görme eğiliminde. Bu coğrafya, din, kehanet ve istihraçların coğrafyasıdır ve bu şuuraltı bu coğrafyadan doğsa da tüm dünyayı yakından etkilemektedir. Mesela Martin Luther King 1968’te “arz-ı mev’ud’a varacağımızı” söyledi. Bu sadece dini bir beklenti değil. Bu konu gezegenlerin döngüleri ile ilgili. Kehanetler de bunu anlatır..
Yeni çağ ruhani uyanış, fıtratla barışık bir işaret kabul edilse de, mesela Hind mistisizminde, geçişin zor olacağına işaret edilir. Buna göre Kali Yuga (karanlıklar ve cehalet çağı) olarak adlandırılan çağdan çıkıp ve kötülerin ve kötülüklerin yenilgiye uğratılacağı Satya Yuga (uyanış, zihinsel aydınlanma, manevi olgunluk çağı)na giriyoruz.. Bu iki dönemi birbirine bağlayan Krita Yuga (geçiş dönemi) çok kolay olmayacağa benziyor. Kozmik anlamda, yer küre, bitki, hayvan ve insanlar olarak bu anlamda büyük değişime hazır olmamız gerekiyor. Bunun için de enerjimizi birleştirmeye ve yardımlaşmaya ihtiyacımız var. Evet, dünyamız hem kutup değiştiriyor, hem de burç. Hatta Titan’lar, Avatar’lar uyanıyor, esoterik yorumlara göre. Yeni “Modern mitolojik bir çağ”a giriyoruz.
Son 1,5 asırda manyetik kutuplarda 1102 km’lik bir kayma olmuş. Ve halen yılda giderek artmakla birlikte 45 km’lik bir kayma sözkonusu bugün. Bu yerkürenin manyetizmasını, manyetik alanını etkilerken aynı zamanda canlıların aurasını da etkiliyor.
İsrail oğullarından William Blake (1757-1827), “Cennet ile Cehennemin Buluşması V14” adlı Musevi esoterizminde önemli yeri olan bir kehanette bulunur. Ona göre 6000 yılın sonunda dünya ateş ile yok edilecek.. Her taraftan alevler saçan kılıcı ile bir melek gelecek Hayat Ağacını, daha doğrusu “Tanrının çocuklarını” korumasına alacaktır. “Tanrıyı kıyamete zorlamaya çalışanlar” bu inancı taşıyorlar, ama işler çok karıştı. Tanrının oğlu “Baba”dan sıkıldı, bu yükü taşıyamayacağını düşündüğü için tacı-tahtı bırakıp, “kutsal aile”den ayrıldı. Tanrının Jandarması, “ben bu işten sıkıldım, yoruldum” diyerek, “baba gelsin kurtarsın”, “inceldiği yerden kopsun” diye eve dönüyor. “Tanrının yeryüzündeki temsilcisi Papa” yorulup bırakanlardan!? Kapitalizmle birlikte, din yerine ikame edilmeye çalışılan ideolojiler de, seküler kutsallar da çöküyor.
Ne Nietzsche kurtarabilir sizi, ne Thomas Mann’ın değişen kafalarındaki çözüm derdinize çare olabilir. Schopenhauer gibi dama çıkıp intihar ediyor artık çocuklarınız.
Güney Atlantik Anomalisini hâlâ anlayabilmiş değiliz. Kuşlar ve balıklar anlamışlar ve onlar rotalarını değiştiriyorlar. Rüzgar anlamış, bitkiler renk değiştirmeye başladı, vahşi tabiatta kıpırdanmalar var. İnsanoğlunun huzursuzluğu bu büyük değişim olmasın sakın. İki doğunun ve iki batının Rabbi, kuşkusuz iki kuzey ve iki güneyin de Rabbidir. Ve yaratılışta bir kusur da yoktur. Her şey o “ol” sırrında gizlidir.
Daha önce 300.000 yıllık aralıklarla bir zaman kaymasından söz edilirken 780.000 yıl önce radikal bir kutup kaymasından söz eder bilim adamları. Kim bilir, belki de “zamanın kırılma” noktasındayız. Zamanın ve mekanın dürülme zamanı! Neyse, olacak olan ne varsa olacak. Trump dünyanın jandarması olmak istemiyormuş artık! Kimilerinin “ne atom bombası, ne Londra konferansı” umurunda!
Ve ben oturmuş “ahir zaman ümmetine” mitolojiden söz ediyorum.
Bana kalırsa ideolojiler, kehanet, mitoloji, bunların hepsi, kaybedilen, bozulan bir hakikatin kırıntılarını taşır içinde. Aslında “Hakikat” bir bütün olarak Kitab’da gizli de değil, “apaçık” orta yerde dururken, ihtiraslarının gözlerini kör ettiği insanlar tarafından görmezden geliniyor. Gözlerimiz var görmüyoruz. Kulaklarımız var duymuyoruz, kalplerimiz var hissetmiyoruz! Fe eyne tezhebu! Ya Rab!..
Sanırım bu konuya tekrar dönmem gerekecek.. Selâm ve dua ile..