Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kudüs ve “tarihin sonu”na yolculuk!

Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı konuşuyoruz.

Süleyman Mabedi yapıldığı ilk günden itibaren saldırılara maruz kaldı. Tevrat’a göre M.Ö 832 yılında Hz. Süleyman tarafından yapılan ve Babil Kralı Nebukadnessar / Buhtunnasr tarafından yapıldıktan 410 yıl sonra M.Ö 422 yılında yıkılan mabede Yahudiler Bet Amikdaş (Kutsal ev-Mabed) diyor. 2. Tapınak M.Ö 352 yılında Yahudilerin lideri Zerubavel tarafından, peygamberler Ezra ve Nehemya zamanında inşa edildi ve Romalılar tarafından M.S 70’de ve 3. Tapınak yapıldıktan 425 yıl sonra General Titus komutasındaki Romalı askerler tarafından yıkıldı. 

Yahudiler Maşiah yani kendilerini kurtaracak Mesih’in gelmesini bekliyorlar. O Mesih geldi, ama onlar Meryem oğlu İsa AS’ı Mesih olarak kabul etmiyorlar. Onlara göre, bugünkü Tevrat’ta şöyle deniyor: “O geldiği zaman 3. ve son Tapınak (Yani Bet Amikdaş yeniden ve tarihin sonuna kadar), ebediyen ayakta kalmak üzere inşa edilecektir. (Tora - Bamidbar, Bet Amiktaş Açıklaması, 12 İyar 5767, s.798)

Kur’an-ı Kerim’de İsra 1-8’de buyuruluyor ki: “Ahiret vaadi geldiğinde biz yine üzerinize acımasız kullar göndereceğiz. Yine mescide (Kudüs yahut belki de yeniden inşa etmek için çabaladıkları Süleyman Mabedi’ne) girecekler ve bu kere öncekinden de beter cezalandırılacaksınız.” İsra 16’da ise şöyle buyurulur: “Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz”. 

Bugünkü Tevrat’ın Yeremya Bab 4, Paragraf 3’ünde ise şöyle denir: “Yehuda’da (Telaviv halkına) bildirin ve Yeruşelim’de (Kudüs halkına) işittirin ve deyin; Memlekette boru çalın; yüksek sesle bağırın. Ve deyin: Toplanın da duvarlı şehirlere girelim. Siyon’a doğru bayrak kaldırın; kaçıp sığının, durmayın; çünkü ben Şimalden (Kuzey’den) üzerinize büyük bela ve kırım (katliam) getireceğim. İşte aslan sık ormanından çıktı. Ve ‘milletleri helak eden’ (cengâver) yola düştü; şehirlerin harap olsun ve onlarda oturan kalmasın diye senin diyarını viran etmek için yurdundan çıktı” diyor. Yüzyılın projesi, sanki Siyonistler için “dua ile istenen bir bela”ya dönüşecek. Bunun anlamı şu: Kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Zeval öncesi kemalin eşiğindeler. Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.

İsrail, ABD’nin desteğinde ve onunla birlikte, bütün milletlere boyun eğdiren bir güç olma hayalinin sarhoşluğu içinde başına gelecek felaketlerden habersiz görünüyor. 

Yahudiler, Hz. Davud’u ve Hz. Süleyman’ı peygamber olarak kabul etmezler. Hz. Davud onlara göre dindar bir kral. Zebur onların gözünde Süleyman Çelebi’nin Mevlidi Cevşen gibi bir zikir, dua, mersiye, mevlid türü bir eser. Hz. Süleyman da bir kraldır. Kral Davud, İsrail krallığının kurucusu ve kahraman bir savaşçı olarak yüceltilir. Süleyman Aleyhisselam da mucizevi özellikleri ve zenginliği ile göz kamaştırır. Süleyman Mabedi de bunun bir yansımasıdır. Müslümanlar ise Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı hem peygamber ve hem de yönetici olarak bilirler. Süleyman Mabedi de mekân ve inşa ediliş şekli ile mucizevi bir eserdir.

Mesela Konstantin Hristiyan olduğunda, Süleyman Mabedi’nin yerine inşa edilen mabedi ziyaret etmişti. MS 305’te İmparator Diocletian ve Maximian’ın Roma imparatorluk görevinden ayrılınca yerine taht’a Konstans Klor ile Galer geçti. Konstans Klor’un MS 306’daki ölümü üzerine yerine oğlu Konstantin geçti. Konstantin, MS 313’te Milano Fermanı ile Hristiyanlığı imparatorluk içinde serbest bir din haline getirdi. Konstantin Kudüs ziyaretinde hayalindeki mabedi bulamayınca, “Öyle bir mabed yaptıracağım ki, Süleyman kıskanacak” der. Ayasofya’yı Süleyman aleyhisselamı kıskandırmak için yaptı. Yani Yahudi ve Hristiyanlara göre; ne Kudüs ne de mabed kutsal değil, tarihi bir hatıra. Orası mekân olarak ve mabed olarak bizim için kutsaldı. Hz. Süleyman da bir peygamber. Dahası orası bizim için İsra’nın makamıdır. Bizim için Tuva Vadisi ve Tur-u Sina da mukaddestir.

Hal böyle olunca bizim Mescid-i Aksa’ya bakışımızla Yahudi ve Hristiyanların bakışı kıyaslanamaz.

Burada bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum. İlk mabedi, Süleyman aleyhisselam bukağılı şeytanlara yaptırdı. Şeytan, Hz. Süleyman’dan ve onun takipçilerinden intikamını Nebukadnezar eliyle aldı. Allah onların başına Persleri musallat etti. Üzeyir aleyhisselam sonrası inşa edilen 2. Mabedi de şeytan Roma eliyle yıktı. Hz. Süleyman’ın sahabesi hükmündeki tapınağın inşasında görev alanlar Nebukadnezar sonrası dağılınca şeytan kendi kontrolünde Tapınakçıları Masonik bir çatı altında topladı. Haçlı seferlerinde şeytan onları Rab ilan ettikleri İsa aleyhisselamla kandırdı. Roma’nın Hristiyanlığa girişinde Saul’ün Paganizmi ile şeytan hem İsrailoğullarından, hem de Hristiyanlardan ve hem de her ikisi üzerinden Müslümanlardan ve Komünizm, Faşizm ve Kapitalizmle diğer halklardan intikam almayı denedi. Kızılderililerin, kara derililerin, sarı ırkın başına gelenleri biliyoruz. Yüz yıl savaşları, dünya savaşları ve soğuk savaşın insanlığa maliyeti çok büyük oldu. Şeytan bugün yeni ve daha kanlı bir dünya savaşı ile âdemoğullarından intikam almak için fazla mesai yapıyor.

Şimdi İsrail ve ABD, Kudüs’ü bir İsrail şehri haline getirip sözde Süleyman Mabedi için kollarını sıvarken, muhtemelen dua ile belasını istiyor.

Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Belki bugün yaşadıklarımız bu yeni savaşın öncüleridir. Şeytan bunun için aileyi hedef alıyor olabilir. Cinsiyetçi yaklaşımlar bu şeytani planın bir parçası olabilir. Corona virüsü de öyle. Bu bir biyolojik savaşın başlangıcı olabilir.

Dünya çok büyük yeniliklere gebe ve bu yenilikleri her biri yeni bir silaha dönüştürülebilir.

“Tanrıyı kıyamete zorladıkları”nı sananlar, kendi sonlarını hazırlayacak bir savaşın fitilini ateşliyor olabilirler. Yüzyılın projesi ile Filistin topraklarında girişilen macera “Tarihin sonu”na sebep olacak bir “Medeniyetlerarası savaş”ın başlangıcı olabilir. Selam ve dua ile. 

Bu yazı toplam 947 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar