Abdurrahman Dilipak
Kur'an'ın aydınlığında
Medine-i Münevvere'deyim. Nurlandırılmış ve bereketli kılınan şehirde. Kur'an coğrafyasının kalbinde yani..
İlk toplumsal sözleşme burada yapılmıştı. İslam toplumun inşa ettiği ilk şehir.. İslam Medeniyetine beşiklik eden şehir..
Münevver, batıdaki "Aydın"ın bizdeki karşılığıdır ve bu sıfat burada bir şehir için kullanılmaktadır.. Burası nurlandırılmış insanların şehridir..
"Aydın" aydınlanma felsefesinin ürünüdür.. Aydın 5 duyu ile gerçeğin bilgisini sorgular. Münevver buna yabancı değildir ama onu mebde ve mead olarak, yaratılış gayesi itibarı ile sorgular. Onun özüne nüfuz etmeye çabalar. Fıtrattan kaynaklanan bir hikmetle, hakikatin bilgisine ulaşmaya çalışır. Ahlaki, estetik kaygılar taşır ve sezgileri ile ledüne yönelir..
Işığın kaynağının kendisi olmadığını bilir.. Güneşin ışığını yansıtan ay gibidir insan.. Şehir, içinde taşıdığı yıldızların ışığı ile aydınlanır. Çünki alimler gökteki yıldızlar gibidir ve hepsi güneşin pervanesi, onun ışığını yansıtan bir aynaya benzerler..
Burada oturdum, Kur'an-ı Kerim'in mealini bu defa da nuzul sırasına göre okuyorum..
Biz tasnif edilmiş şeklini okuyoruz. O da doğru ve güzel. Bir de onun geliş sırası var. Mekki ayetler, Medeni ayetler var..
Allah (cc) bize ilk olarak ne buyurdu!
Biliyorsunuz, İslam'ın ilk emri "oku"dur. "Seni yaratan Rabbinin adıyla oku! Bu Peygambere bir emirdir.. Kur'an ayetlerini okuması istenir..
İnsanlar akılları kadar iman edip, akılları kadar amel işledikleri için, aslında Müslümanların bütün okumaları, Allah'ın rızasını anlama ve kendine yüklediği sorumluluğun farkına varmak ve gereğini yerine getirmek için olmalıdır..
Okumak sadece meslek edinmek için değil yani.
Ve Allah (cc) hemen insana onun bir "alak"tan yaratıldığını söyler..
Kur'an-ı Kerim Allah'ın açıklanmış rızasıdır..
Kur'an ayetleri okunduğunda "amenna ve saddakna" diyoruz! Bu, okudum, anladım, kabul ettim, tasdik ederim anlamına gelen bir ifade..
Onun için sık sık ve tekrar tekrar okumamız ve ayetlerin üzerinde düşünmemiz ve tamamıyla önce mealini okumamışsanız, mutlaka okumamız lazım. Meal okumuşsanız, bir de nuzul sırasına göre okuyun.. Bakalım, Allah öncelikle ne buyurmuş, mesela Peygamberimiz son hutbesinde bize en son olarak ne demiş..
İlk nazil olan ayetlerden birinde Allah (cc) kendini cömert olarak tanımlıyor. Hem de "en cömert".
Kalemle yazmayı, bilmediğimizi öğreten O!
"HAYIR! İnsan kendini yeterli gördüğü için MUTLAKA AZGINLIK EDER".
Eskiler boşuna "Rabbım beni bana bırakma" diye boşuna dememiş..
Dönüş Allah'a olacak. O, zalimlere vazgeçmezlerse hesap soracak. O, secde ederek Rabbimize yaklaşmamızı söyler bize.
2. sure olan Kalem suresinde, Kaleme yemin eder. Yumuşak davranmamızı söyler. O zaman başkalarının da bize yumuşak davranacağını belirtir. Onlara bu anlamda örneklik yapmamızı ister. Firavuna bile güzel sözle hakkı tavsiye etmemiz gerektiğini öğütler ve der ki; "yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba-saba, bunların ötesinde bir de soysuzluk eden kimseye mal ve oğulları var diye sakın boyun eğme."
Ve yine devam eden ayette bahçe sahiplerinin kendi aralarında bir zenginler kulübü oluşturduklarından ve aralarına yoksulları almadıklarından söz eder ve onları azapla korkutur.
Nuzul sırasına göre 3. Sure olan Müzemmil suresinde Allah (cc), gece ibadetinden Allah'ı vekil etmekten söz eder ve doğunun da batının da Allah'a ait olduğunu söyler. Evrensel bir çerçeve çizer.
Nimet içinde yüzenleri uyarır ve kıyameti hatırlatır.
Kur'an'ı okuyun, namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a güzel bir borç verin, Allah'tan af dileyin; O, bağışlayandır ve merhamet edendir.
Bir sonraki ayet olan Müddessir suresinde, Resul'ün şahsında bizi "kalk ve uyar, Rabbini yücelt, nefsini arındır, şirkten uzak dur" diye görevlendirir.. İYİLİĞİ, DAHA FAZLASINI BEKLEYEREK (bir kazanç elde etmek için) YAPMA der! Rabbın rızasını celbetmek için sabretmemizi ister.
Allah (cc) kullarının mal ve güç konusunda ihtirasla hep daha fazlasını istediğini söyler ve bu konuda onları uyarır. Sorumluluktan kaçanları ise ikaz eder. Geleceğe dair, sanki Allah'ı mecbur bırakmak ve zorlamak için bazılarının hesaplar ve planlar yapmaması konusunda uyarır.. Allah (cc) onları dik yokuşlara sardırmak ve hesaplarını bozmakla tehdit eder.
Allah, insanoğlunun öğüt dinlememesinden dolayı zarara uğratılacaklarını haber verir. İnsanların ileri gitmek ve geri kalmak konusunda dengesiz bir tavır sergilediklerini söyler ve hep kazanmaya şartlanmış kişileri "insanların kazandıkları karşısında rehin alındıkları" konusunda uyarır. Namaz kılmayanları, yoksullara sahip çıkmayanları, batıla dalanları, ahiret gününü hesaba katmayanları uyarır. Ve dileyenin Kur'an'ın öğütlerine uyarak kurtuluşa ereceklerini müjdeler.
Bir sonraki ayet Fatiha'dır. Hemen ondan sonra nazil olan ayet ise, "Tebbet yeda" Ebu Leheb ve karısı lanetlenir. Onlara mallarının ve kazandıkları hiçbir şeyin onlara fayda vermeyeceği hatırlatılır.
Fatiha'dan önce bizden istenenleri özetlemeye çalıştım kısaca.
Medine-i Münevvere'den herkese selâm ve dua ile..
yeniakit