Abdurrahman Dilipak
Kurban
İnsanı Allah’a yaklaştıran bir iş. Allah yolunda can sunma!
Her bayramda, birileri birilerini Müslümanlara karşı zulüm aleti olarak kullanıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu bayram sıra Myanmarlı Budistlerde. Şehidlerimize Allah’tan rahmet diyorum. Bizim için de mağfiret.
Kurban, İbrahimî bir gelenektir ve bizim iki bayramımızdan biridir. Biliyorsunuz iki kutsal gecemiz var iki de kutsal bayramımız. Ramazan Bayramı fitre ile birlikte zekâtla ilişkilendirilir. Her iki bayram zaten aynı zamanda namazla ilgilidir, iki bayram namazımız var bu arada. Ve kurban aynı zamanda hac ile ilişkilidir.
“Hac, bu sene de Kurban Bayramına denk geldi”!?, Tabi her zaman olduğu gibi.
Ramazan’ı “şeker bayramı”, “kömbe bayramı” yapmak isteyenler, neyse ki Kurban’ı “kasap” ya da “kebab bayramı” ilan etmeye cesaret edemediler.
Bir süredir güzel bir geleneğimiz var, bayram namazları her şehrin merkez camilerinden birinde büyük bir katılımla kılınıyor. İnşallah bu yine gerçek olacak.
Keşke, bayram günleri eskiden olduğu gibi hiçbir gazete yayınlanmasa, sadece bayram gazetesi yayınlansa. Dilerim bu bayrama yetişmese de, gelecek bayram bu mümkün olur. Eski bir gelenek bu şekilde yeniden ihya edilmiş olur.
Kurbanda bir anne, bir baba ve bir çocuk var. Hz. İbrahim, Hz. Hacer ve Hz. İsmail’in şahsında 3’lü bir örneklik ve önderlik söz konusu.
Hz. Hacer çok güçlü bir karakter. Peygamber hanımı ve peygamber annesi.
Arafat’ta onun ayak izlerine rastlarsınız, Müzdelife’de de öyle. Şeytan taşlarken yanınızda o vardı. Safa ile Merve arasında koşarken de. Kâbe’nin etrafında dönerken, bir bakıma annesinin etrafında dönen bir çocuk gibidir insan.
Bir erkek, bir kadın ve bir çocuk! Orada tam bir aile var.
“Kan” ve “Bayram” birileri bunu asla anlamayacak. “Kurban” ile “Merhamet”i ilişkilendiremeyecek!
Hz. İbrahim’den oğlunu kurban etmesi istendiğinde, bu onlar için, o topluluk için, yeni, bilinmeyen bir şey değildi. Hatırlasanıza Hz. Ömer değil mi idi kızını diri diri toprağa gömen, bu olaydan en az bin yıl sonra. Mısır’da bakire kızlar diri diri Nil’e kurban edilmiyor mu idi?
İlk bakışta, İbrahim’in Rabbi de, Hz. İbrahim’den oğlunu kurban etmesini istiyor. Ailede hiç kimse buna itiraz etmiyor ve bundan bir gariplik, olağan dışı bir hal de görmüyor ve hemen kurban için hazırlık yapılıyor.
Burada asıl dikkat edilmesi gereken ayrıntı şu: Varolan geleneğe açık ve net bir vurgu yapılıyor ve sonra öyle değil, böyle yapılması gereken anlamında, doğru örnek gösteriliyor. Ve bu bir bakıma insan için bedel oluyor.
Kurban, sadece Hz. İbrahim’de değil, Hz. Musa şeriatında da vardı. Hatta İlk insan Hz. Adem zamanından beri var, namaz gibi, hac gibi, oruç gibi, zekat gibi. İlk kurban kesen kişi Habil’di.. Biliyorsunuz, Samiri, öksüz bir çocuğun öküzünü kefaret kurbanı olarak kesmek yerine haşa Allah’a altından bir buzağı sunma fikrini ortaya atarak insanların aklını çelmişti. Allah kendilerinden bir karşılık bekliyordu, Samiri’ye göre, Samiri de bunu “en pahalı şekilde” yerine getirme çabasındaydı. Ama bu bakış açısı bir şirki ifade ediyordu. Kur’an-ı Kerim kurbandan söz ederken, onun için bize “Kestiğiniz hayvanın eti, kanı, derisi Allah’a ulaşacak değildir. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır” der, mealen.
İspanyol boğayı işkence ile mızraklayıp öldürünce spor, Çin’de 21 Haziran’da her yıl on binlerce köpek öldürülünce (Yulin Festivali) festival, Norveçli balıkçılar makyaj malzemesi için balina katledince ticaret, Asya’da canlı maymun beyni yemek egzotik bir tecrübe, Yahudi günahını yüklediği beyaz tavuğu / horozu günahlarına kefaret (Kaparot) olarak adak diye kesince geleneksel bir ritüel, ama Müslümanlar besmele ile kurban kesince vahşet oluyor.
Yahudi geleneğinde “Adak tavuk ya da horoz, kişinin başı üzerinde dua okunarak döndürülüyor ve daha sonra kesilerek yoksullara dağıtılıyor. Kümes hayvanlarının baş üzerinde döndürülmesiyle günahların hayvana geçtiği kabul ediliyor. Yahudilerin çoğu Kaparot’ta artık hayvan yerine para kullanıyor ve bu parayı yoksullara dağıtıyor”muş. Bizim “başım gözüm sadakası olsun” ordan mı geliyor acaba. Ya da türbelerde horoz kesenler de var. “Günah keçisi” gibi bir de “Günah tavuğu” var yani. Bize “Kurban keseceğine parasını yoksula dağıt” diyenler, bizim seküler Yahudileri örnek almamızı istiyor olabilirler mi? (Ayin öncesi Mezmurlar 107:17-20: Cezalarını buldu aptallar / Suçları, isyanları yüzünden. İğrenir olmuşlardı bütün yemeklerden / Ölümün kapılarına yaklaşmışlardı. O zaman sıkıntı içinde RAB’be yakardılar / RAB kurtardı onları dertlerinden. Sözünü gönderip iyileştirdi onları / Kurtardı ölüm çukurundan. Şükretsinler RAB’be sevgisi için / İnsanlar yararına yaptığı harikalar için! Şükran kurbanları sunsunlar / Ve sevinç çığlıklarıyla duyursunlar O’nun yaptıklarını!)
Kevser Sûresinin 2. âyeti çok açık ve net. Peygamberimize hitaben “O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” deniliyor.
Bugünlere gelene kadar, her Kurban Bayramında, hac mevsimine de denk geldiği için Suriye’de kolera vakası rapor edilirdi. Giriş-çıkışlar engellenir, karantina bölgeleri oluşturulur. Her kurbanda deri savaşları yaşanırdı. (Ah CHP ah! THK en çok da kurban derisi savaşları ve ramazanda da fitre zarfları ile adından söz edilirdi) Her Kurban Bayramında kaçan danalar, kendini kesen acemi kasaplar haber yapılırdı. Bir de Bayram gazetemiz vardı.
Kurban! Bizim için bir ibadet ve aynı zamanda bu ibadetin bir bereketi olarak yoksullar için rızıklanma ve akrabalar için buluşma vesilesi.
İsmail’siz Kurban olmaz. Hz. İbrahim’in, Hz. Hacer’in ve Hz. İsmail’in Rabbine emanet olun. Bayramınız mübarek olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Resule, Al-i İbrahim’e ve Al-i İmran’a selam olsun! Ve onların izinden giden sizlere selam ve dua ile.
yeniakit