Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Kutsal VIP

Bir yanda “Devletin valisi” diye bir kutsama alanı var. Bir adam “Devlet”e nispet edilirse, yaptığı her şey “Âli-Yüce” hale gelir değil mi?

Onun hemen yanında “Çok önemli kişi”ler için tahsis edilmiş bir salon var; VIP salonu. Kutsal VIP... Very Important Person’lar için tahsis edilmiş salon.

Oradan geçebildiniz çok önemli kişi oldunuz, geçemediniz “Kenar ilçe çocuğu.”

Bir süredir Türkiye bir “Kenar ilçe çocuğu”nun İstanbul gibi bir megakent’e başkan olma mücadelesindeki “Denklik” sorunlarını yaşıyor.

Hem de kimlerin döneminde?

Bir dönem “Çevre” diye tanımlananların iktidarı döneminde. “Merkez”e gelişleri sorun olmuş, her türlü “Kutsal devlet aygıtı”nın direncine çarpmış, VIP’lere alınmamış olanların iktidarı döneminde.

 

Sen kimsin ki VIP’ten geçeceksin!

Üstelik ananı. babanı. çocuklarını da almışsın.

“Devletin valisi” izin verdi mi bakalım?

“Devletin İçişleri Bakanı” seni VRP’e layık gördü mü bakalım!

H H H

“Benim dengim değil” dendi onun için.

Ekrem İmamoğlu “denklik” sınavından geçiriliyor “Günün devletlûları” tarafından.

Bu anlaşılabilir. 31 Mart’ta, yani iptal edilen seçimde ilk duyguları hatırlayalım. Birisi Bakanlıklardan, Başbakanlıktan, Meclis Başkanlığından gelmiş CV’si son derece parlak bir isim… Karşısına siz İstanbul’un kenar semtinden bir başkan adayı koymuşsunuz.

Hani böyle bir yarışa girmek, Binali Bey için “Tenezzül meselesi” sayılabilir. Malum “Tenezzül”ün anlamı “İnme, alçalma” demek. Böyle bakıldı değil mi, hadi itiraf edelim.

Cür’et değil mi İstanbul’a, hem de Binali Yıldırım’ın karşısına aday olmak.

Ama “Adam” seçime girdi, başa baş yarıştı ve acayip, hatta önde bitirdi.

‘Olmaz’ dendi, ‘bu işte bir sakatlık var’, YSK diye bir “Devlet kurumu” da yolu açınca, şimdi ikinci defa “Millet”in reyine başvuruluyor.

Bu defa tedirginlik var. 23 Haziran psikolojisi 31 Mart öncesi gibi değil.

Binali Yıldırım“Denklik”i kabul etti.  ‘İstanbul’u konuşmak için’ İmamoğlu ile ‘Eşitşartlar’da karşı karşıya oturacak. Denkliği kabul etmemek, yani bir TV karşılaşmasına razı olmamak, karşılaşmaktan kaçınmak gibi tersine bir ‘Denklik sorunu’ oluşturacaktı.

H H H

Kim ne derse desin, Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu milletin huzuruna çıkacak ve “İkimizden birini seç ey millet” diyecekler.

Sonuç sandıkta ortaya çıkacak.

Ak Parti cenahı, aslında bu yolların şu andaki Binali Bey gibi değil, Ekrem İmamoğlu gibi tırmanıldığını bilir. Ne “Devletin valileri” ön kesmiştir ne “Devletin yargıçları”, “Devletin askerleri”, “Devletin cezaevleri…”

“Muhtar bile olamaz”lardan gelinmedi mi?

Öyle bir mantık işlemiyor muydu, “Muhtarlık, hadi büyük harfle diyelim, DEVLET’in en alt kurumu ve siz oraya bile layık değilsiniz…”

Sayın vali, “O orayı kullanamaz” dedi mi, kutsal buyruk oluşmuş olmakta…

Şimdi bir “Hakaret furyası” almış başını gidiyor. “Devletin valisine hakaret etti mi İmamoğlu?”

Kimse kimseye hakaret etmemeli. Değil “Devletin valisi” gibi kutsanmış alanlara, böceğe bile hakaret edilmemeli. Herkes eline, diline, beline sahip olmalı.

Lakin, bu işte biraz, “Hakaret edilmemişse bile hakaret edilmiş gibi olmalı”tarzında bir çabaya tanıklık etmiyor değiliz. Ekrem İmamoğlu mu, o ancak kötü anılmalı. Kötülükle birlikte konuşulmalı. Şimdi ben burada farklı bir şey yazıyorum ya, “Sen nasıl….” diye başlayan tepkiler almaya hazır olmalıyım.

Siyasi tercihlerde adil olunur mu? Oyunuzu verirsiniz vermezsiniz, ama oyunuzu vermeyeceğiniz insanın bile haklarına riayet diye bir ölçü, mesela insaf ölçüsü, adalet ölçüsü, hadi bir kademe daha atlayalım, “Müslümanlık ölçüsü” olmalı mı? Yoksa “Harp hiledir”den yola çıkıp her türlü hukuksuzluğu hukuk haline mi getirmeli?

Öyle yapılsın yapılmaya da, milleti nereye koymalı? Pazar günü iki aday kendilerini tezgaha koyacaklar, milletin tercihine sunacaklar, satmaya çalışacaklar….

Ben eminim ki Binali Bey de İmamoğlu da o kadar kendilerinden emin değillerdir. Yani Binali Bey, “Ben devletim, herkes beni seçmeli” diyecek konumda değildir. O sayın Vali de böyle bir “seçilme” konumunda olsaydı, “Kutsal”lığının olmadığını bilirdi. “Bize bu defa ders vermeyin” diyen herkes de bunu biliyor. Demokrasi bu.

“Ben devletim” üslubunda konuşanların milletten onay almadığı görüldü bu topraklarda. Ak Parti bir süredir “Kibir”den kurtulmaya çalışıyor. “Kutsal VIP” olayı da “Devletin valisi” olayı da, kibrin isim değiştirip değiştirip ortaya çıktığını gösteriyor. Kimin telkini ile bu iş yapıldı bilmem ama, bence Ordu Valisi Binali Bey’e iyilik yapmadı.

 

Bu yazı toplam 1265 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar