Kuveyt ve Katar... “Gönül”ler ve “Fuad”lar bir olunca!

 
 Toplam 3 gün süren Kuveyt ve Katar gezimizde olan-bitenleri haberlerimizde okudunuz... Dün de ifade ettiğim gibi; bugün "izlenim" ve "duyum"larımı aktaracağım... Öncelikle söyleyeyim; gezinin ağırlık noktası "ekonomik"ti... Ziyarete, "358 işadamı"nın "iki büyük uçakla" katılması, 100"ü aşkın işadamının da kendi imkanlarıyla gelip heyete dahil olması da onu gösterdi ki; ziyaretlerin "ekonomik" boyutu ön plândadır.
Şahsen ben; bir "dış gezi"ye, "ilk defa" bu kadar kalabalık işadamının katıldığına tanık oldum.
230 MİLYAR DOLARLIK KAYNAK
Peki, niye bu kadar işadamı katıldı geziye?.. Elbette, "pastadan pay alabilmek" için... Çünkü efendim; Kuveyt, "2010-2014 Yatırım Plânı"nda toplam 130 Milyar Dolar tutan 1.100 projeyi uygulamaya koyacak.
Ki, bunlar arasında "mega projeler" var... Meselâ "77 milyar dolar"lık "İpek Şehri Projesi" var ki; bu proje hem "teknik müşavir"leri, hem "müteahhit"ler ve hem de "inşaat malzemesi ihracatçıları" için büyük bir fırsat demek.
Daha, bunun gibi;
"Demiryolu ağı" ve "metro" sistemi projeleri var... 6 milyar 300 milyon dolarlık ve de 36 bin konutluk yeni bir şehir projesi var ki, insanın ağzının suyu akıyor.
Yani, var oğlu var.
Dile kolay, Kuveyt gibi "müreffeh" bir ülke kesenin ağzını açacak ve "130 milyar dolarlık iş" yaptıracak!..
Katar"da da durum farklı değil.
2022 Dünya Kupası organizasyonunun yapılacağı Katar"da, 4 milyar dolarlık 9 yeni stadyumun inşası ile 3 stadyumun yenilenmesi, 50 milyar dolara mal olacak metro ve hafif raylı sistemin yapılması dahil olmak üzere pek çok altyapı yatırımı yapılacak.
Katar, ayrıca; bu organizasyon vesilesiyle otel ve turizm altyapısı için 17 milyar dolar harcayacak.
Katar"da ayrıca;
¥ 6 milyar dolar tutarındaki yıllık 6 milyon konteyner kapasitesine sahip olacak yeni Doha Limanı"nın inşası,
¥ 24.500 oda kapasiteli oteller, villalar, apartmanlar, alışveriş merkezleri, iş merkezlerini kapsayan ve planlama aşamasındaki 10 milyar dolar tutarındaki Urjan Kalkınma Projesi,
¥ 6,3 milyar dolarlık Lusail Kalkınma Projesi,
¥ 6 milyar dolar tutarındaki Ras Laflan Olafin Kompleksi Projesi gerçekleştirilecek...
Rakamlar da onu gösteriyor ki;
Kuveyt ve Katar"da "toplam 230 milyar dolarlık bir iş hacmi" var!..
Türk işadamları, bu "iş"lerden ne kadar pay alır, elbette bilinmez... Ama, şurası bir gerçek; Yunan şirketleri başta olmak üzere, birçok Batılı firma, harıl harıl çalışıyor... Kimi otel yapıyor, kimi yol veya köprü!..
Kuveyt"in de, Katar"ın da her tarafı bir "şantiye" halinde... Harıl harıl çalışıyorlar.
BU ÜLKELERDE NİYE YOKUZ?
İnsan, sormadan edemiyor;
Özellikle "müteahhitlik" hizmetlerinde "dünyada bir veya iki numara" olan Türk müteahhitleri, bu ülkelerde niye yok?..
Bu soruları, kendi kendimize sormakla kalmadık, "Ana Uçağı"nda bulunan Enerji Bakanı Taner Yıldız"a, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek"e, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan"a ve TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar"a da sorduk;
"Buralarda niye yokuz?"
Sadece "inşaat" hizmetlerinde değil, maalesef "ihracat"ta da yokuz...
Düşünebiliyor musunuz;
¥ Kuveyt"e, 2009 yılındaki ihracatımız, sadece ve sadece "214 milyon dolar" olmuş... Onlardan "184 milyon dolarlık mal" ithal etmişiz... Bu ihracat; 2010"da 412 milyon dolara, ithalatımız da 192 milyon dolar seviyesine yükselmiş...
¥ 2008 yılında 1 milyar doları aşan Katar"a ihracatımız ise; 2009 yılı sonunda 289 milyon dolara kadar gerilemiş... 2010 yılında ise ihracatımız 202,4 milyon dolar olmuş, ithalatımız ise 11 aylık dönemde 192 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiş...
"Niye?" diyor insan;
"Biz din kardeşlerimizle ticaret yapamayacaksak, kiminle yapacağız?.. Yunan bile ihale alırken, biz niye alamıyoruz?"
BİZ GÖNÜL DERİZ, ONLAR FUAD
Oysa, Başbakan Tayyip Erdoğan; gerek "Türk-Kuveyt İş Forumu"nda, gerek "Türk-Katar İş Forumu"nda yaptığı ve "ayakta alkışlanan" konuşmalarında; "Biz, birbirimize yeteriz... Ortak bir tarihi, ortak bir kültürü paylaşıyoruz" diyor ve ekliyordu:
"Bizi başkaları anlayamaz... Bizi, biz anlarız... Çünkü biz kardeşiz.
Biz, bize yeteriz
Dillerimiz ayrı olsa da, gönül dilimiz aynıdır... Türkçe"de Kalb, Gönül deriz... Bunun Arapça"daki karşılığı Fuad"dır...
Gönül ve Fuad...
Dil ayrı ama, anlam aynı."
Lâf aramızda, bu tesbit en çok Dışişleri Başdanışmanı Büyükelçi Fuat Tanlay"ı mutlu etti... "Duydun mu" dedi, "Fuad demek, kalb ve gönül demek."
Başbakan Erdoğan, "gönül telleri"ne hitap eden bu konuşmaları yapmasına, işin doğrusu "büyük takdir" görüp, "ayakta alkışlanmasına" ve "Erdoğan hayrın ve kardeşliğin sembolü oldu... Erdoğan tutarlı ve güvenilir bir lider... Allah seni korusun... Sen hayrı savundun, dik durdun, Müslümanların onuru ve gururu oldun" şeklinde "övücü" konuşmalar yapılıp, kendisine "Üstün Müslüman Şahsiyet Ödülü" verilmesine rağmen, aramızdaki "ticari ilişkiler" niye yok denecek kadar az?..
Yoksa; "Dostluk ve kardeşlik başka, alışveriş başka" gibi bir anlayış mı var?..
MESUT YILMAZ"IN YAPTIĞI!
Biz, bunun sorgulamasını yaparken, Enerji Bakanı Taner Yıldız geldi yanımıza...
"Sebep, derinlerde" dedi ve sonra tanık olduğu, daha doğrusu sonradan öğrendiği bir olayı nakletti.
Yıl 1997 veya 1998.
İktidarda Anasol-D Hükümeti vardır.
Tabiî; Başbakan da, Mesut Yılmaz.
O günlerde Katar Hükümeti"nde bakan olan Abdullah El Atiyye, Türkiye"ye gelir...
Amacı, "Türk-Katar ekonomik ilişkilerini daha ileri seviyelere taşımak"tır... Başbakan Mesut Yılmaz"la; "Neler yapabiliriz"in detaylarını görüşecektir.
Randevu ister Mesut Yılmaz"dan...
Ama, görüşemez!..
Bu defa, dönemin Enerji Bakanı Cumhur Ersümer"le görüşmek ister.
Ama, ondan da randevu alamaz!..
"Müsteşar"la görüşmek ister, görüşemez!..
Abdullah El Atiyye, illa bir görüşme yapmak arzusundadır... Ülkesine, "itilmiş, kakılmış, adam yerine konulmamış bir adam" olarak dönmek istemez.
Artık; hiç olmazsa bir "Daire Başkanı" ile görüşmeye razıdır... Bütün onurunu, gururunu ayaklar altına alıp, "Daire Başkanı"ndan randevu ister!..
Ne yazık ki;
Onunla da görüşemez!..
Düşünebiliyor musunuz;
Adam "Başbakan"la görüşmeye geliyor, "bakan"la ve hatta "Müsteşar" ve "daire başkanı" ile görüşmeye razı oluyor ama hiçbir görüşme yapamadan dönüyor ülkesine!..
Ve bu "aşağılanma"yı hiç unutamıyor... Hâlâ onun ezikliğini yaşıyor... Kim "Türkiye"den söz etse, 13-14 yıl önce yaşadığı bu "hayal kırıklığı"nı anlatıyor.
Belli ki, çok gücenmiş!..
Çok kırılmış, çok örselenmiş!..
İçinde bir "yara" olmuş!..
Diyeceksiniz ki;
"Çok mu önemli?"
Elbette çok önemli.
Çünkü, Abdullah El Atiyye denilen "kalbi kırık" bu adam, şu anda Katar Hükümeti"nde "Enerji Bakanı ve Başbakan Yardımcısı"dır!..
Yani, "karar mekanizması"nın başındadır, "ihale"lere o karar verecektir.
Düşünebiliyor musunuz;
Biz, işte bu adamı kırmış, gücendirmiş ve aşağılamışız!.. Adamı, neredeyse bakanlığın "odacı"sı veya "çaycı"sı ile muhatap olacak hâle getirmişiz!..
Ki, Mesut Yılmaz, böyle bir olayın yaşandığını daha sonra itiraf etmiştir!..
Ondan sonra da soruyoruz;
"Niye böyle oluyor?.. Pastadan bize niye pay vermiyorlar?"
Sen adamı horla, ondan sonra da "niye böyle oluyor?" de!..
Görüyorsunuz işte; bütün bu işler Mesut Yılmaz"ın başının altından çıkmış!..
Asıl, Mesut Yılmaz"a sormak lâzım;
"Beğendin mi yaptığını?"
Kusura bakmayın ama;
Bunun adı "vatana ihanet"tir!..
EKSEN YERİNE OTURUYOR!
Bereket ki; şu anda iktidarda AK Parti var da, Kuveyt ve Katar ile "Gönül-Fuad" ilişkisi kurabiliyor da, işleri yoluna koymaya çalışıyor.
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan"ın deyimiyle, "Kuveyt ve Katar ile artık yeni bir dönem" başlıyor... Şahsen ben, çaldığı "piyano" ile "gönül telleri"ne hitap eden Zafer Çağlayan"ın, Kuveytli ve Katarlı mevkidaşlarının "Fuad"larına da çok iyi hitap ettiğini düşünüyorum.
Aynı şekilde; Enerji Bakanı Taner Yıldız"ın, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek"in, Savunma Sanayii Müsteşarı Murat Bayar ve TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar"ın da; bu geziden "hayli ümitli" döndüklerini gördüm.
Bazıları, bu tür gezileri "eksen kayması" olarak görme gayretkeşliği ve paranoyasına girse de; hayır, "eksen kayması" yok... Tam aksine "eksen oturması" var...
Söyleyin Allah aşkına;
Almanya Başbakanı Angela Merkel gibi "tarih cahili" bir kadının, "Kıbrıs konusuna Fransız kaldığı" bir dünyada, Türkiye"nin "yeni stratejiler" geliştirmesinden, "yeni ticaret alanları" aramasından daha tabiî ne olabilir?..
Bugüne kadar "AB ekseni"nde yürüdük de ne oldu?.. Hep "kazık" yedik!..
Bırakın da, biraz "azık" yiyelim!..
Herkes bilsin ki;
Kayan "Türkiye"nin ekseni" filan değil... Kayan, "dünya ticaretinin ekseni"dir ve Türkiye, bu "yeni ekonomik düzen"de rol almaya çalışmaktadır.
Ortadoğu ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere, "İslâm dünyası"nda Erdoğan"a duyulan "güven ve sempati" Türkiye için büyük avantajdır!..
Çünkü Erdoğan;
Onların "Fuad"larına hitap ediyor.
İşte 3 günlük gezinin özeti...
================
Hani iş yükünüz ağırdı?
Gelin de, çıkın bu işin içinden... Bu nasıl "hukuk" ve nasıl "adalet"tir ki, "10 yıldır cezaevlerinde tutuklu" kalan insanlar hakkında "ceza" veya "beraat" kararı veremeyen ve bunu da; "İş yükümüz çok, vaktimiz yok" şeklinde savunmaya çalışan bir Yargıtay, şimdi "Hizbullah ve PKK"lı sanıklar" için "yeniden tutuklama" kararı vermiş!..
Çünkü efendim; "şartlı tahliye" edilen ve belli aralıklarla Emniyet"e gidip "imza atmaları" gereken sanıklar; "tahliye" olur olmaz ortalıktan toz olmuşlar... Evet, sırra kadem basmışlar... Ara ki, bulasın!.. Yargıtay da, bunun üzerine "acilin acili" karar vermiş... Yakalandıkları yerde tutuklanacaklar!..
Şu hâle bakın; "10 yıldır" karar veremeyen Yargıtay, 2-3 gün içinde "tutuklama" verebiliyor!..
Yargıtay"ın; "yeniden tutuklama verip veremeyeceği" tartışılıyor ama ben işin orasında değilim...
Benim merak ettiğim şu: "10 yıldır karar veremeyen" sen, "2-3 günde" nasıl karar veriyorsun?.. Madem 2-3 günde karar verebilecektin, 10 yıldır neredeydin?.. Şimdi, "işin mi azaldı" ki, hemen karar veriyorsun?.. Yoksa, "iş yüküm ağır" savunması, "bananeciliğe" bir bahane mi?
Ben çıkamadım işin içinden... Buyrun siz çıkın!..
 
akit

Bu yazı toplam 1403 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar