Ahmet Taşgetiren
“Legal görünümlü illegal yapı”
“Bu dava sağlıklı ilerlemezse” başlıklı Salı günkü yazım “Bence herkes “Legal görünümlü illegal yapı” konusu üzerinde yeniden bir düşünsün.” Cümlesi ile sona eriyordu.
O ifade yeterince anlaşılmamış olabilir.
“Legal görünümlü illegal yapı” ifadesi, 2015 nisanının sonunda yapılan Milli Güvenrlik Kurulu toplantısında “güncellenen Kırmızı Kitap”a girmiş bir kavram. 17-25 Aralık’tan beri “Paralel Devlet Yapılanması - PDY” diye anılan Gülen örgütü, MGK’da alınan bu son kararla “ iç tehdit” kapsamına alınıyor ve tüm devlete mücadele görevi veriliyordu.
“Cemaat” diye başlayan, sonra “Camia” olan yapının, Emniyet – Yargı içindeki elemanlarla iktidarı devirmeye ve nihayet “silâhlı darbe”ye kalkışacak bir “Örgüt”e dönüşeceğine, başlangıçta kimse ihtimal vermezdi.
Herhalde siyasi iktidar da işin böyle sonuçlanacağını düşünse, “Alnı secdeye geliyor” diye bu kendi eliyle yapılanmaya zemin hazırlamazdı.
17-25 Aralık 2013’ten bu yana 11, 15 Temmuz’dan bu yana 8 yıl geçti, halen “Kripto” operasyonları yapılıyor ve 30’ar 40’ar kişilik operasyonlara imza atılıyor. Cumhurbaşkanı yaverinin örgüt mensubu olduğuna tanık olundu, varın gerisini hesap edin.
Peki bugün neden “güncellik” kazanıyor “legal görünümlü illegal yapı” olayı…
Sinan Ateş cinayeti öyle bir yapının varlığını akla getiriyor da ondan… Salı günkü yazımda o cümleyi yazdım, çünkü, davanın seyri tam da o ihtimali perdeleme istikametinde seyrediyor.
Bir daha hatırlatma gereği var:
-Sinan Ateş Ankara’nın göbeğinde güpegündüz katlediliyor. O bir eski Ülkü Ocakları başkanı. Normalde “Ülkücü şehit.” Ülkücü şehitler konusunda “Camia”nın kadar duyarlı olduğunu bilmeyen yoktur. Ama “Camia” Sinan Ateş’e sahip çıkmıyor. Acaba neden? Olağan akışa aykırı bir durum. Aileye başsağlığı bile dilenmiyor. Üstelik ailenin Sinan Ateş’in katillerinin peşine düşmesi, “Camia” tarafından hoş karşılanmıyor.
Sinan Ateş’in katliyle sonuçlanan süreçte “Camia” ile iltisaklı kişiler rol alıyor. “Sinan Ateş’in ipinin çekildiği, kaleminin kırıldığı” ve “tetikçiler arandığı” yolunda sözler tedavül ediyor camia içinde.
Cinayetle sonuçlanan trafiğe, kimi zaman istihbarat, kimi zaman tetikçiyle birlikte yolculuk ve pois kontrollerini aşmak biçiminde eşlik eden özel harekatçı vs var. Yer yer Sinan Ateş’in konumunu tespit için yine resmi görevlilerden yararlanılıyor.
İddianamenin hazırlanması vs. gibi Yargı sürecinde, yargıç – savcı değiştirilmesi gibi kimi müdahalelerin gerçekleştiği de kamuoyunun bilgisi içinde…
Herkes cinayetle ilgili olarak MHP’yi sakınmakta itina ediyor. Buna CHP Genel Başkanı Özgür Özel dahil. Ama MHP’nin Sinan Ateş’e sahiplenmemesi de herkesin çözemediği sorular arasında.
“Sahiplenmez sahiplenmez, buna macbur mu?” diye bakılabilir. Ama normalde MHP tabanı sayılacak binlerce “Ülkücü”nün Bursa’da Sinan Ateş’in cenazesine katıldığı ve bozkurt işareti yaparak katilleri lanetlediği de görüldü.
En büyük şaşkınlığı, çok uzun zamanlardan beri “Ülkücü Dava”nın içinde olan Sinan Ateş’in babasının, annesinin, kardeşlerinin, eşinin, çocuklarının yaşadığı biliniyor. “Cenaze kalkmadı” diyor onlar, “evladımızın cenazesi Ankara’nın göbeğinde duruyor” diyorlar.
Ayşe Ateş Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil bütün liderler tarafından kabul edildi, dinlendi, bir tek Devlet Bahçeli onu kabul etmedi. Normal mi bu?
Bir de MHP’nin Cumhur İttifakı bileşeni olması, yani yönetime bir şekilde iştirak ediyor olması söz konusu. Yani şayet Bahçeli, Sinan Ateş konusunda duyarlılık gösterseydi, Ak Parti’yi katilleri bulmaya zorlaması gerekirdi. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayşe Ateş’i kabul etmesi MHP’de rahatsızlığa yol açıyor. Bu normal mi?
Devlet yönetiminde MHP ile bağlantılı bir “Paralel yapı” var mı ve bu durum, karışılan olaylar sebebiyle iltisaklı alanları “Legal görünümlü illegal yapı” haline getirir mi?
Sinan Ateş cinayetinde sanık cenahı olayı ısrarla basit alacak – verecek husumetine indirgemeye ve “Ülkü Ocakları iltikası”ndan uzak tutmaya çalışıyor. Kamuoyu da Yargının burada nasıl bir konum belirleyeceğini merak ediyor.
Doğrusu, “MHP ve Ülkücü camiada ne zaman ve hangi gerekçeyle dışlandı?” ve o “Camia’nın raconu”nda bunun bedeli “İpinin çekilmesi – kaleminin kırılması” mıdır?
Bu sorular ortada duruyor.
“Yargıda ve Emniyet’te bir paralel yapı oluşmuş mudur, bu yapı legal görünümlü illegal yapı niteliğine bürünmüş müdür?”
Bu sorunun cevabı, belli ki İktidarın belirleyici ortağı Ak Parti’den ve sayın Cumhurbaşkanı’ndan istenecektir. Sayın Bahçeli’nin konumu, bu meselede çok tartışmalıdır.
Milli Güvenlik Kurulu da, meseleyi gündemine alabilir. Hatta vakitlice alması yadırganmaz. Çünkü geç kalınca ülkenin nasıl badirelere sürüklendiği biliniyor.
Yazıyı dünkü duruşmada konuşan anne Saniye Ateş’in bir sorusuyla bitirmek farz oldu: “Bu devletin üstünde devlet mi var ben kime gideyim?” Siz söyleyin, kime gitsin?