Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Trans Hümanizm ve yeni insan!

İnsan değişirse her şey değişir. Ekonomi de değişir siyaset de. Bu yeni oyunda insan diğer şeyleri değil, teknoloji insanı dönüştürüyor. Aslında siber teknolojinin artık insana ihtiyacı yok. İnsan teknolojiyi değil, teknoloji insanı dönüştürüyor. İnsanın sayısını da fonksiyonlarını da sonlandırmak istiyor, Onun için kurallar, sınırlar, normlar koyan bu kez teknoloji oluyor. Hadi kimi bakan yapalım diye yapay zekaya sorun. TL’nin gerçek değerini, İstatistiki verileri yapay zekâ açıklasın o zaman. Zaten yapmak istedikleri bu değil mi?

Artık sanal bir kopyası, karakteri olarak bir Avatardan söz ediyoruz. Canlılar ve ölüler klonlanabiliyor. Klonoiid kopya canlı üretimi artık mümkün. Bir de insanımsı robotlar, yani Humanoidler var. Son gelişme ise insan beyniyle kontrol edilen bir robot. Bu robot insan beynini modelleyerek, bir senkronizasyon işlevlerini taklit ediyor. Bu proje beyin-bilgisayar arayüzleri (BCI) ile birlikte yapay zekâ teknolojilerinin entegrasyonu nesnelerarası iletişim / etkileşimde yeni bir imkân oluşturuyor.

Sahi, gelinen noktada ne olacak ve bu sürecin sonuna gelindiğinde insanı bekleyen ne! Bu işin, dini, ahlakı, hukuku, sınırı ne olacak. Ekonomik olabilir, ya da teknolojik olarak mümkün olan bir şey her zaman dini ve ahlaki olmayabilir.. Evet, mesela, artık çocuk sahibi olmak için evlenmeye gerek yok. Peki bunun sonucu ailenin olmadığı bir toplumda insanı bekleyen şeyler neler, bunu ön görüyor ve sebeb ve sonuçları ile bunu kabul ediyor muyuz?

Feminist kadınlar erkek de hamile kalsın derken, erkek de hamile kalmasın, kadında hamile kalmasın, erkek de Yeni Siber tanrılar bu sorunu çözdü.

Hayır, Metaverse’nin sanal dünyasından söz etmiyorum. Kadının yumurtasını, erkeğin spermi ile laboratuvarda birleştiriyorsunuz sonra siber rahime yükleyip 9 ay bekliyorsunuz. Öyle her ay muayeneye gitmek, aşermek, hamilelik izni filan yok. Ultrasonografi ile kız mı erkek mi, sakatlık var mı, gelişme sorunu var mı, takmayın kafanıza, zaten istediğiniz an cep telefonunuzdan bebeğinizin gelişimi izleyebilirsiniz. İsterseniz baby avatar simülasyonu ile de izleyebilirsiniz. Size Humanoid bir bebek verip yatarken ona sarılıp yatabilirsiniz.

Fikir değiştirirseniz, ya da sakat olma ihtimali varsa resetlersiniz olur biter.

Tabi bu arada cinsiyet manipülasyonu da yapabilirsiniz, ikiz, üçüz bebek sahibi de olabilirsiniz, tabi Performans pass.’nızda yeterli puanınız varsa.

Zaten bir adım sonra, gen implantı ile, sesi filan gibi, gözü falan gibi, kulaklarını da bir başkası gibi olsun diye sipariş de verebilirsiniz. Human 2.0 diye başladık da bu süreç devam edecek.

Din, ahlak gibi şeyleri karıştırmayın lütfen. Falan’ın kanını alıyorsunuz, organını alıyorsunuz da yumurta ve spermini almışsınız dert mi? Zaten kim olduğunu bilmeniz de gerekmiyor. Anne-baba biyolojik insanın sorunu. “Siber Baby”lerin anne-babası olmayacak! Alınan sperm ve yumurtalar üzerinde de manipülasyon yapılabilecek zaten, 3., 4. kişiden alınan implantı ile zaten orijinal bir kimlik kalmayacak. Düşünün ki, bunları anaç genomlar olarak kullanıp, bunlardan aldığınız genlerle yeni canlılar üretecekseniz onlardan üretilen insanlar kim olacak.

Sahi bu işi nasıl kitabına uyduracağız. Anne-baba olmayınca, bunlardan üretilen BİREY’lerin birbiriyle olan hukuku ne olacak?. Bunların mirası ne olacak. Zaten bu gen terapisi ile çift cinsiyetli ya da cinsiyetsiz bireyler üretmek de mümkün olacak.

Bunları insan olarak mı, hayvan olarak mı tanımlayacağız. Bunların dini olacak mı? Bu soruların cevabı yok. O çok önemli BİREY’ler için artık çocuk sahibi olup olmamaları diye bir sorunları olmayacak. Yumurta birinden sperm bir başkasından, artık taşıyıcı anneye de gerek yok, Humanoid annenin rahminde büyüyecek. Bu senaryoya kadar istediğiniz kadar çok sahibi olabilirsiniz. Hatta birden fazla anne-baba da olabilir, gen implantı ile. Biri siyah, biri beyaz ikiz evlat siparişi de verebilirsiniz. Humanoid bakıcısı da olur. O zaman dede, nine, hala-teyze, dayı-amcaya ne gerek var ki. Siz Tanrı olursanız onlar da Tanrının çocukları olmuş olacak. Yaşlanmayacaksınız da. Yaşlanma genini buldular ya, onu tersine çevirdiler mi, 30 yaşından sonra her sene bir yaş gençleşeceksiniz. 20’ye gelince tekrar ters çevirirsiniz, bu kez de 40 yaşını deneyimleyebilirsiniz.

Geçen gün İngiliz Daily Mail’de bir haber vardı. Haber şöyle: “Araştırmacılara göre ülkelerin istikrarlı bir nüfusa sahip olabilmesi için kadın başına 2,1 çocuk doğum oranına ihtiyacı var. Ancak The Lancet tıp dergisine göre Avrupa'da rakamlar bunun çok altında ve "sarsıcı bir toplumsal değişime" yol açabilir. AB'deki hiçbir ülkede doğum oranı 2,1'in üzerinde değil, bu da bazı politikacıların genç insan sayısının taş gibi düşmeye başlayacağından korkmasına neden oluyor. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, 10 yıl içinde doğum sayısını yıllık yarım milyona çıkarmak için Papa'nın da desteklediği, aile öncelikli bir kampanya başlattı. AB'nin istatistik ve veri hizmeti Eurostat, herhangi bir müdahale yapılmazsa 2100 yılına kadar 65 yaş ve üzeri nüfusun bugün %22 iken nüfusun %32'sini oluşturacağını öngörüyor. The Lancet, Avrupa'da doğum oranları artmadığı sürece, "Ekonomik büyümeyi sürdürmek için açık göçe güvenmek gerekli hale gelecektir" diye iddia ediyor.” Batılılar da ne yapacaklarını şaşırdılar. Hem bu projeye destek veriyorlar hem de eskiden doğum kontrolü yapıyorlardı, şimdi nüfus artışının planlamasını yapıyorlar. Bu konuda Papadan yardım isteyecekmiş. Halbuki Cizvit Papa LGBT’ye destek veriyor. Sanki onun sözünü dinleyecek genç bıraktılar.

Hani bir de savaş kapıda diyorlar ya. Savaştan sonra, gençlerini kaybedince geriye yaşlılardan oluşan bir ülke kalacak. Belki de zaten bunu istiyorlar. Batılılar için -eğer başarabilirseler- Humanizm’den İnsansız bir dünyaya hızlı bir geçiş olacak bu.

Batılılar insan öldürmeyi iyi bilirler. Sömürgecilik döneminde bunu yaptılar. Daha sonra da sömürge mirasını kendi aralarında paylaşamayınca, aralarında 100 Yıl savaşları yaşandı. Sonra da isyanlar, darbeler, savaşlar.. 1. Ve 2. Dünya savaşı yetmedi bir de soğuk savaş armağan ettiler insanlığa.

Vahşette sınır tanımayan bir “medeniyet”(!?) batı medeniyeti.

Dünyanın tanınmış hukuk profesörlerinden Dr. Francis Boyle : “Covid mRNA’nın halka dayatılmasına dâhil olan herkes insanlığa karşı suç işlemiştir“ diyor. http://slaynews.com/news/top-law-p... Aşı, iklim değişikliği, karbon ayak izi, hepsi, bunlar için kanlı bir oyun değil mi? Medeniyetleri (!?) bu kan, gözyaşı, terör, soygun, savaş, çalınan alın terleri üzerine kurulmadı mı? Dolar dedikleri kâğıt bütün zamanları en büyük soygunu için kullanılan büyülü bir kâğıt değil mi.

Bu vahşiler, bugün “Tarihin sonu”nu getirecek bir savaş için hazırlık yapıyorlar. Şeytani bir plan yapmışlar. Ve ne acıdır ki, para, kaset, dosyalarla tüm dünyanın neredeyse öne gelen tüm siyaset, bürokrasi, sanat, akademi, Media, kanaat önderleri, STK’lerini ele geçirmişler. Ve dünyayı sıfırlamak için geri sayımı başlatmış gözüküyorlar.

Dünyada bir uyanış başladı. Gazze ve CoVID bu anlamda önemli bir uyarıcı görevi yaptı. Ancak hala, gerçek sorumluların ortaya çıkması konusunda Politik ve ideolojik önderler, çıkar grupları kendi şeytanlarının kucağına oturup, ötekilerin Şeytanlarını taşlamakla vakit kaybediyorlar. Aslında bu durum, kurgulanmış Şeytani bir oyundan başka bir şey değil.

Siyaset, Media, sermaye, akademi, sanat dünyası insanları oyalandılar. Şimdi asıl düşmanı bırakıp, gruplar karşılıklı birbirlerini suçluyorlar. Çok geç kaldık. Neyse ki, öbür tarafta da liderlik, yöntem ve nihai hedef konusunda görüş ayrılığı var ve onlar da geç kaldılar. Beklenen kozmik olaylarla senkronize şekilde icra etmeleri gereken konularda zorlanıyorlar. Savaş başladı başlayacak. Dünya sonu görünmeyen bir felakete doğru sürükleniyor gibi sanki.

Dikkatli olalım. Sabırlı olalım. Daha akıllı, daha dürüst ve daha cesur olalım ki, en azından bu beladan en az kayıpla, zararla, daha kısa zamanda kurtulalım. Değilse halimiz yaman. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 219 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar