Hasan Karakaya
Linç, Kaset, Suikast... 3 günde 3 bomba!
Burası Türkiye... Bu ülkede; her an her şey olabilir!.. Her an "gündem" değişebilir ve hatta "gündem üstü gündem" de yaşanabilir... Daha bir "mevzu"yu konuşmaya, tartışmaya fırsat kalmadan, devreye "başka bir mevzu" girebilir, onu da konuşamadan, kendimizi "daha başka bir mevzu"nun içinde bulabiliriz...
Hani, "Nuri-Vedat Ergin kardeşler"in bir sözü vardı ya, Selçuk Ural'ı tehdit edip; "Bir daha denize kaçamayacaksın!.. Seni kurşun manyağı yapacağım" diyordu ya; Türkiye de, son günlerde tam bir "gündem manyağı" oldu...
Gündemler peş peşe, gündemler üst üste!..
Hangi birini konuşacak, hangi birini tartışacaksın?..
Tarih, 6 Mayıs Perşembe... Türkiye, "anayasa değişikliği paketi"ni konuşuyor... O akşam, "Paketin tümü" üzerinde oylama yapılacak... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın; "fire olabilir" sözü acaba gerçekleşir mi?..
Gerçekleşip de, paket tümden düşebilir mi?..
VAKİT"E LİNÇ CEZASI
Herkes bu konuya kilitlenmişken, Perşembe günü "öğle saatleri"nde gelen bir haber, bizi derinden sarsıyor... Öyle ya; TSK bünyesinde "301 general" olduğu halde, "312 general" tarafından açılan dâvâ sonuçlanıyor ve Vakit, faizleriyle birlikte "1 trilyon 800 milyar tazminat ödemeye" mahkûm ediliyor... Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği bu karar, "tam bir linç" kararı... Bir gazeteye karşı, "312 general" tarafından dâvâ açıldığı; değil Türkiye'de, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemişken, mahkemenin verdiği bu karar da; bırakın Türkiye'yi, "muz cumhuriyetleri"nde bile emsali görülmeyecek bir "linç"tir, "infaz"dır!..
Bu karar; "sansür"ün, "susturma"nın, "baskı" ve "dayatma"nın çok çok ötesinde, "idam" etme, "yok etme" kararıdır!..
Bu karar; "askerî vesayet"in yargı üzerinde ne kadar etkili olduğunu bir defa daha açık ve net gözler önüne sermiştir... Öyle ya; aynı mahkeme, "milletvekilleri"ne yönelik "yalaka" ifadesinin, "bütün milletvekillerini hedef alsa da hepsinin ayrı ayrı tazminat dâvâsı açmasını gerektirmez" mealinde bir karar verirken; yazarımız Asım Yenihaber tarafından yazılan ve sadece "iki general"in eleştirildiği "onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" ifadesinin "bütün generalleri" kapsadığı kararına varmış ve basmış cezayı!..
Sizin anlayacağınız; "milletvekilleri"ne "yalaka" denilmesine göz yummuş ama "general"ler sözkonusu olunca, "söyletmen, vurun!" kuralını işletmiştir!..
YARGI VE ASKER BÖYLE YIPRANIYOR!
Bu kararın, "hukuk"la uzaktan-yakından ilgisi olmadığına inanıyoruz...
Bu karar, "siyasî" bir karardır!.. Bu karar, "ideolojik" bir karardır!.. Bu karar, "askerî" bir karardır!..
İşin doğrusu;
28 Şubat sürecinde, "otobüs"lere doluşup, son sürat "asker brifingleri"ne koşan ve avuçları kızarıncaya kadar askerleri alkışlayan bir "yargı"dan daha farklı bir karar vermesi beklenemezdi.
Sürekli, "tarafsız ve bağımsız yargı"dan söz eden yargıçların, "askerî vesayetin gölgesinde" kaldığı açıkça görülen bir karar vermesi; "Yargıyı ve askeri kim yıpratıyor?" tartışmalarına da bir cevap olmuştur!..
Yargı, işte bu kararlarla yıpranıyor!..
Asker, işte bu girişimlerle yıpranıyor!..
Hani, bir söz vardır;
"Bir insanın kendine yaptığını, bütün dünya bir araya gelse yapamaz."
"Yargı" ve "asker"in kendine yaptığını da bütün dünya bir araya gelse yapamaz!.. Yargı "adalet"le hüküm verirse, "asker" sadece kendi işine bakarsa, onları kim yıpratabilir, itibarlarını kim düşürebilir ki?..
Açık ve net söyleyelim;
"General"lerin açtığı bir dâvâda, "yargı"nın verdiği bu karar, maddî olarak bizi "yok" edebilir ama kendi itibarlarını, kendilerine beslenen "güven" duygusunu da "yok" eder!..
Yani, bizim hakkımızda "idam" kararı verenler, kendilerinin "intihar"ına da zemin hazırlamışlardır!..
Çünkü bu karar;
Yargının da intiharıdır,
Askerin de!..
BAYKAL"IN YATAK ODASI KASETİ!
Vakit Yayın Kurulu olarak, bizler 6 Mayıs Perşembe günü verilen bu "linç" kararını konuşup, ertesi günkü gazetemizde olayı nasıl yansıtacağımızın değerlendirmesini yaparken, Ankara Büromuzdan sinyaller gelmeye başladı... Meclis'te "nabız" yoklayan arkadaşlarımız, "fire ihtimali"nin bulunmadığını, "anayasa paketi"nin 330'un üzerinde bir oyla kabul edileceğine dair bir kanaatin bulunduğunu söylediler... Öyle ya; "12 Eylül'e yargı yolu"nu açan madde, 330'un üzerinde bir oyla geçmişti... Dolayısıyla, "değişikliğin tümü" üzerinde yapılacak oylamada da, "fire" yaşanması ihtimali yoktu...
Yine de, gözlerimiz ekranda "oylama"ları takip ederken, bir "bomba" düştü Türkiye'nin gündemine!..
"Metacafe" adlı internet sitesinde, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP Milletvekili Nesrin Baytok'a ait olduğu ileri sürülen "yatak odası görüntüleri" yayınlanmıştı.
Tam da "oylamalar sürüyor"ken!..
Şu hâle bakın, Türkiye, ertesi gün "Vakit'e verilen astronomik ceza"yı veya artık "Referandum"u konuşmaya başlayacakken, bir anda bir "seks kasedi" giriyor devreye ve gündem bir anda alt-üst oluyor!
"Metacafe"de yayınlanan bu görüntüler, diğer "internet siteleri" gibi, "Habervaktim.com"da da yayınlanıyor ama, kısa bir süre sonra yayından kaldırılıyor!..
Ve Türkiye, ertesi günü, ne "Vakit'e linç cezası"nı konuşuyor, ne de "Anayasa paketi"nin 336 oyla geçtiğini!..
Çünkü gündemde, "Baykal'ın uçkuru" var!..
Bir "haber" mi bu?..
Evet, bomba gibi bir haber!..
Bir partinin genel başkanı ki; "evli" olduğu halde, yine "evli bir kadın" olan Nesrin Baytok'la, "yatak odası"nda!!!..
Gerisi malûm!..
Bu görüntüleri kim "servis" etti acaba?..
"Parti içinden" birileri mi,
Yoksa "aile içinden" birisi mi?..
Medya, bunu tartışıyor!..
Şu hâle bakın;
Hiç kimse "mutfakta yemek pişirenler"le ilgilenmiyor da, masalara "servis" yapan "garson"ları merak ediyor!..
Bu iş "ahlâksızlık" ise, bu iş "alçaklık" ise; öncelikle bunu yapanların yakasına yapışmak ve hesap sormak gerekmez mi?..
"ALÇAKLAR TARAFI"NDA OLANLAR!
Ama medya, her zamanki gibi; "benim teröristim iyidir" mantığıyla yaklaşıp, olayı "benim zinacım iyidir" şeklinde yansıtmaya, dolayısıyla "gayrımeşru ilişkiyi ortaya çıkaranları" hedef almaya başladı!..
Tabiî, bu arada Vakit'i de hedef aldılar!..
"Asker karşıtı yayınları" ile tanınan bazı gazeteler, "312 general" tarafından açılan dâvâda Vakit'in "1 trilyon 800 milyar lira tazminat ödemeye mahkûm edilmesi"yle ilgili tek satır, hatta tek kelime haber vermezken, "Baykal'ın yatak odası görüntüleri"nin bizim internet sitemizde yayınlandığını iddia ederek, tam bir "medya linci" uyguladılar!..
"Alçaklık"la suçladılar bizi!..
Sözü eğip-bükmeden söyleyelim;
Bu sözü, "aynen iade" ediyoruz kendilerine!..
Bu görüntüleri yayınlamak güya "ayıp"mış, "edep dışı"ymış!..
Şu konuşanlara bakın hele:
"Ayıp" ve "edep" kelimeleri, bu adamlarla yan yana gelmekten bile utanır, yüzleri kızarır!..
Bu kavramlar, bu adamlarla birlikte anılmaktansa, yerin dibine girmeyi tercih ederler!..
İşte bu adamlar, şimdi, Vakit'e "edep dersi" vermeye kalkıyorlar!.. Hem de, "edepsizliği yapanlara" hiç toz kondurmadan!.. Ve de, "olayın cereyan şekli"ni bile bilmeden!.. O "yatak odası görüntüleri"nin ilk önce "metacafe" adlı sitede yayınlandığını görmeden...
Demek oluyor ki;
Bunlar "gazetecilik" filan yapmıyor!..
Bir "robot"tan farksız olmalılar ki; sadece kulaklarına "sufle" edilen ve masalarına "servis" edilen konuları haber yapıyorlar!..
Eğer "gazeteci" olsalardı, "azıcık araştırma" yapıp, olayın nasıl gündeme geldiğini öğrenirlerdi!.. Ama "robot"lar araştırmaz ki, sadece "komut"lara uyarlar!..
Bu ifadelerimizi, kim "hangi Taraf'a" çekerse çeksin!
Biz, söyleyeceklerimizi söyledik, yarası olan gocunsun!
Çünkü biz, 28 Şubat sürecinde "Müslüman"lara "pusu" atmak, "tuzak" kurmak ve "darbeye zemin hazırlamak" için yapılan "Müslümlü-Fadimeli" haberleri de unutmadık!..
O günlerde; hiçbir ahlakî değer tanımadan "bel altı"ndan vuran adamların, bugün kalkıp da "edep"ten, "ahlâk"tan, "tuzak"tan bahsetmeye hakları yoktur!..
O günlerde "ahlâksızca" saldıranlar, "alçakça" haber yapanlar, bugün "maske" değiştirip "ahlâkçılık" taslıyorlarsa; biz, onların "maske"lerini düşürmesini ve maskenin altındaki "alçak çehreleri"ni deşifre etmesini de biliriz!..
Son olarak diyoruz ki;
Herkes "saf"ını bilsin,
"Taraf"ını iyi seçsin!..
BAYKAL"A SUİKAST İDDİASI!
Malûm, önceki gün, yani Cuma günü bu olayı tartışırken, aynı gün bir bomba daha patladı!..
"Baykal'ın yatak odası görüntülerini örtbas etmeye" yönelik olduğu ayan-beyan ortada olan yeni gündemin konusu, "Baykal'a suikast iddiası"ydı!..
İddiaya göre, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, bir "tetikçi" ayarlamış, ona 750 Bin Dolar vermiş ve "Baykal'ı vurmasını" istemiş!.. Ama tetikçi daha sonra vazgeçtiği için, suikast gerçekleşmemiş!..
CHP kurmaylarının iddiası böyle!..
Öyle anlaşılıyor ki;
"Bir taşla, birkaç kuş birden vurmayı" düşünmüşler!.. Hem "Baykal'ın yatak odası görüntüleri" olayını tartışma gündeminden kaldıracaklar, hem de "rakip" olarak gördükleri Mustafa Sarıgül'ü yıpratacaklar!..
Kamuoyu, bu iddiaya inanmadı tabiî!..
Çünkü, Sarıgül çıktı ortaya ve dedi ki; "Niye o günlerde konuşmadınız da, bugün konuşuyorsunuz?"
Haksız da sayılmaz;
Niye "daha önce" değil de, "Baykal'ın zor durumda olduğu" şu günlerde bu iddia ortaya atılıyor?..
Bu pilâv, daha çoook su kaldırır... "Baykal'ın yatak odası görüntüleri" ve "suikast iddiaları" çok konuşulur... Tabiî, bu arada; "o görüntülerin ikinci bölümü" de sitelere düşmezse!..
Ama, bizim gündemimizde, "Vakit'e linç" cezası var... Biz bunu konuşmaya, gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz...
Bu arada; "destek ve dua"larını esirgemeyen "vefakâr okuyucularımız"a da en kalbî selâmlarımızı sunuyor, hepsine ayrı ayrı "teşekkür" ediyoruz.
Selam, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...