Lübnan'daki bu manzara bize ne söylüyor?

Başbakan Erdoğan'a Lübnan'da gösterilen muazzam ilgi ve muhabbet, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "tarihin normalleşmesi" dediği şeye delalet ediyor.


* * *
1860'lı yıllar itibarı ile Beyrut ve diğer Lübnan şehirlerinde kurulan yabancı misyon okullarının yaymaya başladığı Osmanlı/Türk düşmanlığı, Cemal Paşa'nın Bilad-ı Şam'daki amansız diktatörlüğü döneminde ivme kazanmış ve zamanla emperyalistlerin "Böl, parçala, yönet" tezgâhında tepe tepe kullanılmaya elverişli hale gelecek kadar olgunlaşmıştı.

"Türkler Arapları sömürdü, Arapların geri kalmışlığının sorumlusu Türklerdir" propagandası, Lübnan ile Türkiye ve genel olarak da Araplar ile Türkler arasına psikolojik bir duvar ördü.

Akıl, mantık ve tarihsel tecrübe bölgesel dayanışmanın kaçınılmaz zaruretini vazettiği halde, bu psikolojik duvar Arap âlemi ile Türkiye'yi 100 yıl boyunca birbirinden ayrı tutabildi.

Arapların kahir ekseriyeti Türkiye'ye ve Türklere muhabbet duysa da, fitnelerin biçimlendirdiği resmi ideoloji ve Türk düşmanı aydın despotizmi yüzünden bunu açıkça ifade edemiyorlardı.

Başbakan Erdoğan'ın İsrail aleyhindeki çıkışları sayesinde bu durum değişmeye başladı.

Bilhassa Davos'taki "One Minute" çıkışı bir kırılma noktası oldu.

Arap sokaklarında "Türkiye, Türkiye" sloganları yükseldi.

Fakat psikolojik duvarın tamamen yıkılması için bir şeye daha ihtiyaç vardı.

Bazı Arap milliyetçileri, "Biz Araplar Filistin için oluk oluk kanımızı verdik, Türkiye ise bir damla kanını bile feda etmedi. Nasıl oluyor da Erdoğan ve Türkiye Filistin kahramanı oluyor? Onların İsrail düşmanlığı Arapları kandırmaya dönük bir oyundur. Bu konudaki samimiyet sözle ölçülmez, kanla ölçülür. Kan versinler de görelim!" diye tezvirat yaparak Arap kamuoyunun içinde bir ukde bırakıyorlardı.

Mavi Marmara'da akan kan, psikolojik duvarın bu son kalıntısını da yıktı.

Kuveytli yazar Zuheyl El Mezidi diyor ki: "Biz Türkiye'nin İsrail aleyhindeki söylemlerine şüpheyle bakıyorduk. Mavi Marmara bütün şüphelerimizi ortadan kaldırdı."

Yemen İman Üniversitesi Rektörü Abdulmecid Zindani diyor ki: "Yıllardır kalbimde sakladığım sevdayı Mavi Marmara'dan sonra artık vargücümle haykırabilirim: Yaşasın Türkiye! Yaşasın Türkiye! Yaşasın Türkiye!"

Ve Lübnanlı Hıristiyan yazar Amin Maalouf (Emin Mâluf), Newsweek Türkiye'ye verdiği mülakatta diyor ki: "Ben, ne zaman bir sorun olsa 'İşte Osmanlı'nın yüzünden' denen bir Lübnan'da büyüdüm. Osmanlı'nın Lübnan'dan ayrılışından 60 yıl sonra bile 'Bakın işte yürümüyor, Osmanlı yüzünden' deniyordu. Sanıyorum Türkiye'de de I. Dünya Savaşı'nda kendilerini terk eden Araplara karşı bir güvensizlik var. Bunları aşmak, bir şeyleri yeniden oluşturmaya başlamak önemli."

Başladık işte.

Bismillahirrahmanirrahim.


* * *
Emperyalistlerin "Böl, parçala, yönet" tezgâhı çatır çatır parçalanıyor.

Arap şovenizminin beşiği diyebileceğimiz Lübnan'da Başbakan Erdoğan'ı ve onun şahsında Türkiye'yi bağırlarına basan kalabalıklar, lisan-ı hal ile, "Fitne dönemini kapatıp safları yeniden sıklaştıralım" demiş oluyorlar.

Ve Erdoğan'ın Beyrut'ta söylediği şu sözler hoş gelip sefa getiriyor:

'Biz, vizeleri kaldırmakla halklarımız arasındaki yüz yıllık hasreti kaldırdık. Halklarımız kucaklaşıyor'. İnsanlar akın akın birbirlerini ziyaret ediyor. İşadamlarımız serbestçe gidip geliyor, işbirliği imkanlarını geliştiriyor. Sadece bir ülke değil, bütün bir bölge, bütün bir bölgenin insanları hep birlikte kazanıyor, hep birlikte bu yeni dönemden istifade ediyor. Avrupa Birliği 'Schengen' diyor. Peki biz niye kendi aramızda bir benzerini rahatlıkla yapamıyoruz? Nedir bu anlamsızlık, nedir bu korku, nedir bu çekince? Bunu anlamak mümkün değil. Şimdi bütün bunlardan kimse gocunmasın, rahatsızlık duymasın. Hiç kimse, bu yakınlaşmayı, bu kucaklaşmayı, bu hasret gidermeyi farklı yerlere çekmeye kalkışmasın. Bizim bölgede yegane hedefimiz var. Biz, sadece ve sadece, bölgede barış istiyoruz, huzur istiyoruz, refah ve istikrar istiyoruz. Biz, Türkiye olarak, komşularla sıfır problem diyor, bunu tesis etmenin samimi mücadelesini veriyoruz... Elbette Suriye ile, Irak ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması oluşturacağız. Elbette Suriye, Lübnan, Ürdün ve Türkiye arasında Dörtlü İşbirliği Konseyi oluşturduk, oluşturacağız. Bundan daha tabii ne olabilir?'

İleri!

KURTLAR VADİSİ FİLİSTİN VE 28 ŞUBAT

Kurtlar Vadisi Filistin'in 28 Şubat 2011'de gösterime gireceğini yazmışım. Yanlış. Doğrusu 28 Ocak.

Herhalde bilinçaltımda 28 Şubat darbesiyle hesaplaşma fikri var, onun için Ocak'ı sehven Şubat yaptım.

Aslında iyi fikir. Darbenin gerekçelerinden bir tanesi Sincan'da sergilenen İsrail aleyhtarı piyes değil miydi?

 

yeni şafak

Bu yazı toplam 2156 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar