Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Lütfen çocuk cinayetlerini gözünüzde canlandırın!

Cahiliye dönemini işlerken kendi elleriyle çocuklarını diri diri toprağa gömen, uçurumlardan atan babalardan söz etmeden geçemiyorum. Çünkü Rasûlullah’ın (s.a.v) kim olduğunu, onun kimlere, nasıl rahmet olduğunu ancak bu şekilde anlatabiliyorum.

 

Bu korkunç dönem sona erdikten sonra o döneme ait acı hatıraları unutmayanlardan birisi Peygamber Aleyhisselam’ın bulunduğu mecliste anlatıyor. Küçücük kızını uçurumdan aşağı atarken aradan yıllar geçtiği halde iki şeyi asla unutamadığını, birincisi; hiçbir şeyden habersiz kızına tekmeyi vurduğunda uçuruma giden kızının aniden dönüp bakışını, ikincisi de minnacık parmaklarının avucunun içinden kayıp gidişini. Peygamber Aleyhisselam ve yanındakiler hüngür hüngür ağlıyorlar.

Şu son günlerde işlenen çocuk cinayetlerinin detayına inildiğinde insanın tahammül sınırlarını aştığını, cahiliye dönemindekileri geride bıraktığını görüyoruz. İnsan ne okumaya, ne dinlemeye ve ne de seyretmeye tahammül edemiyor. Ekranlardaki bazı trafik kazalarını hemen geçebiliriz, o kanlı sahneleri seyretmemekte kendimizi haklı çıkarabiliriz.

Fakat bir çocuğun başına gelenleri görmemek, hemen geçiştirmek veya başka kanallara geçmek bana göre insanlığımızın öldüğü noktadır. Tahammül edemesek de lütfen izleyelim, hiçbir detayını kaçırmayalım, bir insanın nasıl canavarlaştığını, sapkınlaştığını görelim.

Çünkü o çocukların anneleri, babaları ve yakınları bunu yaşıyorlar, lütfen biz de yaşayalım.

Cinayetler çözüldükçe, sanıklar yakalandıkça o çocukların babaları, anneleri, kardeşleri ve yakınları o çocukların nasıl öldürüldüğünü detaylarına kadar, öğreniyorlar, son demlerini gözlerinin önünde canlandırıyorlar öyle değil mi?

Ağlamasına, ayağına diken batmasına, en ufak bir acısına dahi tahammül edemedikleri gözlerinin nuru yavrularının bir canavar tarafından hunharca katledilişini, boğuluşunu, benzin dökülerek yakılışını, bu şekilde katledilmeden önce tecavüze uğrayışını ister istemez gözlerinin önünde canlandırıyorlar. Ve bütün bunlar olurken zavallı çocuğun çırpınışını, çığlıklarını ve kendilerinin hiçbir şey yapamayışını yaşıyorlar ve ömür boyu da yaşayacaklar.

Şimdi lütfen bütün bunların sizin başınıza geldiğini, canınız ciğeriniz yavrunuzun bu şekilde “anneeee  anneeee, babaaa  babaaa” çığlıklarıyla bu dünyadan ayrıldığını canlandırınız. Nasıl? Tahammül edebiliyor musunuz? Kim dayanabilir bu acıya?

Biliyor musunuz? Bu ülkede yılda en az iki yüz elli bin çocuk cinsel istismara uğruyor, bunlar daha açığa çıkıp deşifre olanlar, gizli kalanları siz düşününüz.

Bizlere zoraki dayatılan Batı tipi hayat tarzının meyveleri elbette bunlar olacaktı, ya başka ne bekleniyordu.

Peki yakalanan canavarlara ne yapılıyor? Söyleyelim ne yapıldığını: O çocukların babalarının, annelerinin vergileriyle cezaevlerinde besleniyorlar, barındırılıyorlar ve en ufak bir bahaneyle dışarı salınıp yeni yeni yavrular kurban olarak sunuluyor bu canavarlara.

Allah aşkına siz hiç, böylesi sapık ve canavar birisinin cezaevinde ıslah olduğuna şahitlik ettiniz mi? Hem ıslah olmuş olsa bize ne?

Deseler ki size;

-Hani sizin yavrunuza tecavüz edip öldüren ve benzin dökerek yakan birisi vardı ya, işte o şimdi çok güzel bir adam olmuş, efendi mi efendi…

-Haa öyle mi? Bak buna çok sevindik, bütün üzüntü ve kederlerimiz bir anda yok oldu, ona karşı duyduğumuz kin ve düşmanlık bu haberle birlikte sevince dönüştü…

Söyleyin Allah aşkına böyle düşünen bir anne baba, bir mağdur gördünüz mü, olabilir mi?

Peki ne yapılmalı, ne ceza verilmeli bunlara? Şu anda yetkililer ve yazan çizenler bunların kısırlaştırılmalarını veya şehvetlerini köreltecek tedavi yollarını konuşuyorlar.

Peki bize göre bunlara ne ceza verilmeli? Birileri hemen “kısas” önereceğimizi bekliyor, tahmin ediyor. Fakat biz şimdilik kısas önermiyoruz. Çünkü kısas ve kısası bize emreden İslam Şeriatı çok şerefli insanların layık olduğu bir hukuktur.

“Ey akl-ı selim sahipleri, kısasta sizin için bir hayat vardır, umulur ki takva sahibi olursunuz!” (2/179)”

Şimdilik herkes layık olduklarıyla yönetilmeye, kendi elleriyle yaptıklarının cezasını çekmeye biraz daha devam etsinler. Ne zaman layık olurlarsa ancak o zaman kavuşurlar şerefli kanun ve hukuklara.

doğruhaber

Bu yazı toplam 1562 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar