Selâhaddin Çakırgil
M. Şevket Eygi bir ‘mekteb’ idi
Bir şair,‘Bugün 80 yaşındayım, hâlâ binek taşındayım’ demişti..
İşte o‘binek taşı’nda, takdir-i ilâhî’deki sıralamaya göre vaktini bekleyenlerden bir ağabeyimiz daha ebedî yolculuğuna çıktı.
1923’den beri, bizim değerlerimizi sadece inkâra değil, tahribe de yönelik laik azgınlıklara karşı korumak yolunda, hele de 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi sonrasındaki boğucu ortamda, o günlerin imkânsızlıkları ve yoklukları içinde, genç yaşında matbuat hayatına atılarak, bizim inanç ve aslî değerler sistemimizi, kadîm ve asîl kültür ve medeniyetimizi yeni nesillere anlatmak yolunda, o zamanlar daha da az olan kalem ve tefekkür erbabından birisi olan ‘Mehmed Şevket Eygi’ ağabey dünya hayatına 86 yaşında vedâ eyledi, 12 Temmuz akşamı..
***
Şevket ağabey, Karadeniz Ereğlisi’nden ve oğlunu kendi inanç dünyasına hizmet edecek bir çizgide yetiştirmeye dikkat eden ailenin çocuğu olarak, emperial kültürün ülkemizdeki ileri karakolu konumundaki Galatasaray Lisesi’nde okutulmuş ve sonra da tahsilini Ank.Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde sürdürmüş birisiydi..
Şevket ağabey, üniversite tahsilini tamamlar -tamamlamaz, matbuat hayatına geçti ve, kendi aslî değerlerine bağlılık dikkatini hep önde tutan bir isim olarak, özellikle de 1961’lerde yayın hayatına giren haftalık ‘Yeni İstiklâl’ dergisi ve kurduğu yayınevinde yayınladığı kitaplarla Müslüman hassasiyeti taşıyan çevrelerde kısa sürede benimsenmişti.
***
Şevket ağabeyin, kendine özgü bir tarih ve İslâm anlayışı, kendisine özgü bir san’at ve yaşama zevki vardı. Bu açıdan, bir ‘mektep’, bir ‘ekol’ idi. Hepimizin olduğu gibi onun da katılmadığımız bazı yaklaşım ve yorumları olurdu, tabiatiyle. Ama onunla 1962 yılında, Konya’da bir gün boyu mihmandarlık yapışımla başlayan âşinalığım, mesafeli bir muhabbet ve saygı ile hep devam etti.
O, kendisine karşı çıkan Müslümanlara, onlardan daha mülâyim bir karşılık vermeye dikkat gösterirdi. Bu açıdan, Müslüman camianın gerçek bir münevver beyefendisi idi.
***
Bu satırların sahibi, her gidenin ardından, ‘Kör ölür şehlâ bakışlı olur’ misali, abartmalı yazı yazanlardan değildir. İnancımız da bize, ‘Ölülerinizi (her öleni değil, ölülerinizi) hayırla anınız!’ emri vermektedir. ‘Hata insanlar içindir’ anlayışıyla, her birimiz gibi, bu ağabeyimizin de katılmadığımız yorum ve yaklaşımları olmuş olabilir. Ama o, bazılarımıza yanlış gelen bakış açılarında bile samimî kanaat ve görüşlerini dile getirirdi.
Ülkede giderek yükselen marksist- komünist cereyanlara karşı, İstanbul’un büyük câmilerinde, ülkenin her yanından gelen on binlerin katılımıyla, 50- 60 bin kişilik sabah namazlarında veya İstanbul’daki bazı gösterilerde halkı teşkilatlandırdığına dair, kemalist-laik, solcu- marksist çevrelerce ve hattâ bazı Müslümanlarca da itham ediliyordu ki, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi’nin bir-iki gün öncesinde yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştı.
Şevket ağabeyin 1968’lerde yayınladığı ve tirajı 100 bini aşan ‘Bugün’ gazetesinde zaman zaman ‘fakir’ de yazardı, İstanbul- Hukuk’ta öğrenciyken. (Ki, o gazete çok sonraları birkaç el değiştirip, F.G. Cemaati’nin eline geçmişti.) Sonra, yarı kadar hissedârı olduğu ‘Bâb-ı Âli’de SABAH’ gazetesinde, 1972’lerde günlük yazmaya başladığımda, Şevket ağabey yurt dışındaydı ve ancak, ‘1974 Affı’ ile ülkeye dönebilmişti. Ama artık eski yayın organları elinden çıkmıştı. ‘Büyük Gazete’ isimli küçük eb’adlı bir haftalık dergi çıkarmaya başlamıştı. Orada, MSP’ye ağır eleştiriler yapıyordu.
Ama bir zaman sonra, (merhûm) Erbakan’la anlaştı ve Millî Gazete’de yazmaya başladı.
Bazılarımızı rahatsız etse bile, bu yazılar genelde bir Müslümanın hüsnüniyetle yaptığı ikaz ve ihtarlar mahiyetinde idi.
***
Dün, Fatih Camii’nden ikindi vakti kılınan ve on binlerin tekbîr sadâlarıyla aslî dünyasına, uğurladığımız Şevket Eygi ağabey için Allah’u Teâlâ’dan rahmetler niyaz ediyorum.
O âlemdeki mekânı, dilediği gibi olur, inşaallah…