Mavi Marmara şehitleri yetimhane kuruyor

Filipinler'in Mindanao (Moro) adasında 1000 hisse kurban kesen İHH ekibinin başı Yusuf Armağan anlatıyor:

"Cotabato'dan Manila'ya uçmuş ve Manila'da organizasyonumuza dair evrak vs. eksikliklerimizi tamamlayacak vakti değerlendirmeye çalışıyorduk. Küçük toplantılar yaparak hem bu eksikliklerimizi gideriyor hem de dönüşümüzde yazacağımız raporun neler içermesi gerektiğini aramızda tartışıyorduk. Aslında kurban organizasyonumuzun bittiğini düşünüyorduk ve sadece sonrasına odaklanmıştık.

Doğrusu bu ya verilen görevi eksiksiz ve en iyisiyle yapmış olduğumuzu düşünüyorduk. Bu yüzden ben üzerimdeki, görev boyunca giydiğim İHH logolu yeleği "Artık görevimizi tamamladık, nasıl olsa tekrar lazım olmayacak" düşüncesiyle görev süremizce bize eşlik eden şoförümüze vermiştim. Meğer görevimiz devam ediyormuş aslında. Nasıl mı? Şöyle;

Ekibimizden ben, Fatih Ketancı ve Ahmet Köroğlu hep birlikte bir İran Lokantası'na yemeğe gitmiştik dönüşümüzden hemen bir kaç saat önce. Sezer Pal Otel'de Yetim Birimi'mizin istediği bazı evrakların tamamlanması hususunda çalışıyorduk. İran Lokantası'ndaki yemekler oldukça tanıdık geldiği için orayı tercih ediyorduk.

Yemekleri söylemiştik ve yemeklerin gelmesini bekliyorduk. Ekibimizin afacan üyesi yine beklemeye dayanamayarak ayağa kalktı ve dışarıya çıktı. Hep böyledir aslında Fatih; biz bir yerde uzunca bir süre oturacak isek eğer o hemen elindeki kamerasıyla bir fırsat oluşturur kendisine. Başlar çekim yapmaya. Bu kez elinde kamerası yoktu ama cebinde sigarası vardı işte. Kapının önüne çıktı ve dudaklarının arasına bir sigara yerleştirdi özenle. Sonra cebinde ateş aramaya koyuldu ama bulamayıp etrafına bakmaya başladı. Derken hemen yanındaki bir masadan uzanan bir el sigarasını yaktı ve koyu bir muhabbete daldı. Etrafı da gittikçe kalabalıklaşıyordu. Biz de Ahmet ile birlikte muhabbetimizi koyulaştırmıştık içeride.

Derken yemeklerimiz geldi. Ama Fatih dışarıda büyük bir heyecanla bir şeyler anlatıyor ve çay üstüne çay içip sigara üstüne sigara yakıyordu. Oldukça heyecanlı olduğunu gözlemleyebiliyorduk camın arka tarafından. Bir ara garsona Fatih'i çağırmasını söyledim. O da gidip Fatih'i içeriye davet etti. Ama bu çağrı Fatih'in hiç umurunda olmadı. Bir süre sonra garsona yemeği Fatih'in masasına götürmesini söyledim fakat belli ki Fatih garsona terslenmiş, garson bunu Fatih'e söyleyemedi.

Biz yemeklerimizi yedik ve çaylarımızı söyledik. Derken Fatih girdi içeriye ve otururken soğumaya yüz tutan yemeğinin başına, "Beyler yetimhanemizin arsası tamamdır" dedi. Esprileri ve ters köşeleriyle tanıdığımız Fatih'in bu cümlesi karşısında gene şaka yapıyor bizim çocuk edasıyla dinledik ama Fatih söylediğinde ısrarcıydı. "Ciddiyim ben, yeni yetimhanemizin arsası tamam" dedi yeniden.

Sonra başladı anlatmaya;

Fatih dışarıya çıktığında ateş aramaya başlamış ceplerinde. Bunu gören biri ben sizi tanıyorum demiş ve uzatmış elini Fatih'in sigarasını yakmak için. "Siz şu Mavi Marmara organizasyonunu yapan kuruluşsunuz yeleğinizden tanıdım sizi" demiş. Ve başlamışlar muhabbete. Arap bir iş adamıymış. Filipinler'den evliymiş. Fatih anlattıkça etrafı kalabalıklaşmış. Sonunda bu kişi peki burada ne işiniz var deyince Fatih, kurbandan, yetimlerimizden bahsetmiş tek tek. Bunun üzerine o da ben de İHH için bir şey yapmak istiyorum demiş. Benim Mindanao bölgesinde 14.000 metrekare eşimle evlendiğim zaman satın aldığım ve bu tarz işler için kullanmayı düşündüğüm bir arsam var demiş. Nehrin kenarında içinde mango, muz vb. ağaçların olduğu, ulaşımı kolay bir arsa... Ben burayı size bağışlayayım siz de ister okul, ister yetimhane yapın demiş. "İHH bu işi temiz yapar" diye de eklemeyi unutmamış. Fatih almış telefon numaralarını ve içeriye gelmiş.

Bir solukta özetlemişti her şeyi. Aklıma Bülent Abi'nin tam da yolculuğa çıkmadan evvel bana söylediği "Yusuf senden Moro'da bir yetimhane projesi daha istiyorum" cümlesi geldi birden. Ahmet ile birlikte öylece kalakaldık masada. Bu arada Fatih yemeğini bitirdi. Arsasını bağışlayan kişi hâlâ dışarıdaydı. Gerçeğe dokunmak adına dışarıya çıktık hep birlikte. Masasına oturduk. Ve bağışçımız daha da detaylar vererek arsa bağışındaki ısrarını paylaştı bizimle.

Vaktimizin darlığından bahsettik, uçağımızın kalkmasına az bir süre kalmıştı. Vakfımızdan sizleri arayacaklar mutlaka dedik ve ayrıldık yanından. Otelimize, eşyalarımızı almaya doğru yürürken Fatih'e dönüp "Mavi Marmara'nın bereketi" dediğimi hatırlıyorum. Dün gece bu saatlerde indim havaalanına. Geldiğim andan bu yana bu yaşadığımı kime anlatsam diye düşünüyorum, içimden bir sevinç çığlığının geldiğini hissediyorum. Ortamına göre bu çığlık ya serbest kalıyor ya da bir başka ortamda kullanılmak üzere yedeğe alınıyor. Müthiş bir şey bu...

Netice-i Kelam; Mavi Marmara şehitlerimizin aziz hatırası yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor."

Elhamdulillahi Rabbi'l Alemin.

yeni şafak

Bu yazı toplam 2010 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar