Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

MAYIS SENDROMU

Yok olmuyor işte. Ama bir türlü vazgeçmek istemiyorlar.. 

Şimdiye kadar hiç bir kehanetleri tutmadı.. Evdeki hesapları çarşıya uymadı.. ABD’den, İsrail’den, Vatikan’dan aldıkları sinyalleri, tartışmasız doğru kabul ediyorlardı ama, olmadı işte..

Gezi’de bu iş bitmiş olmalıydı, ya da 17 Aralık’ta.. Ocak, Şubat, Mart, seçim, Nisan..

Şimdi de 1 Mayıs diyorlar.. Ağustos’u bekleyecek halleri yok.. Okullar tatil olunca dersane, yurt, okul destekleri de kalmayacak..

Zaten giden gidene. Para akışı durmuş durumda.. Şirketler, örgüte yardım ve yataklıkla suçlanıp, örgütün paravan şirketi gibi görünme korkusu yaşıyorlar..

Haberleşme sistemleri çöktü..  Çözülme devam ediyor.. Mayıs’tan sonra ne yapacakları belli değil.. Çalışanlardan himmet toplamak şöyle dursun, maaşlarını ödeyecek mecalleri kalmadı.. Para transferi konusunda da ciddi sorunlar yaşadıkları söyleniyor..

Yurt dışına çıkanların durumu da ayrı bir alem.. Kendi içlerinde de ciddi bir güven krizi var. Kim, kime ne kadar güvenecek belli değil. Takiye geri tepmiş durumda..

Ne “şefkat tokatı”, ne “gaybi güçlerin yardımı” geliyor..

Arkası arkasına dava açıyorlardı, artık davaların da arkası kesildi.. Öyle anlaşılıyor ki, kendi aralarında bundan sonra ne yapacakları konusunda görüş birliği de yok.. Sadece zaman kazanmaya çalışıyorlar.. Şu da tartışılıyor, Gülen, isterse bu örgütü tasfiye edebilir mi? Bu sanıldığı kadar kolay değil.. Tasfiye sonrası ciddi bir iç hesaplaşma yaşanır.. Bir de bu projeye bu kadar yatırım yapan CIA içindeki, Vatikan’daki, İsrail’deki bir yığın adam var, böyle bir final, onların kariyerleri açısından da bir felaket olur..

Bu işin normal şartlarda tasfiyesi bile yıllar alır aslında. Çok büyük bir fon yönetiyorlar.. Ve sırtlarında taşıdıkları on binlerce insan var..

1 Mayıs’a kadar nefesleri yeter mi bilmiyorum. Zaten sonrası için geriye bir şey kalmayacak da, her hamleleri aslında toplumsal öfkeyi daha da artırıyor ve iktidarın elini güçlendiriyor, kendilerine karşı yapılacak operasyona gerekçe oluşturuyor.. Yeni yanlış bir adım, kendi sonlarına giden süreci daha da hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz..

Sanırım işin teolojik boyutunda da rahatsızlıklar dile getirilmeye başladı tabanda.. O büyük sadakat havası yavaş yavaş çözülüyor.. İçerideki panik havası hipnoz etkisini azaltmış olacak.. İçeriden yükselen sesler, cevabını arayan sorular işin büyüsünü bozmaya başlamış gibi sanki..

Geçen hafta Zaman’ın tirajında 200.000’lik bir gerileme vardı, son haftadaki tiraj kaybı 61.134.. Bugün 8.641 tiraj kaybetti son bir hafta içinde.. Todays Zaman da kaybedenler arasında.. Seçim havasından çıkarken toplamda 130.340 tiraj kaybı var.. Toplamda 20.000’lik bir artış var..

Posta 4.081 artış sağlamış. Hürriyet 8632, Sözcü 21.326, Sabah 12.766 tiraj kaybetmiş..

Zaman, bu durumda daha fazla promosyon gazete basamaz.. Böyle giderse Mayıs ortalarında tirajının yarısını kaybetmiş olur.. Her okul, yurt, dershane öğrencisini abone yapıyorlardı. Banka müşterisi abone. Şirket çalışanları toplu abone.. Bürokrasiye himmet karşılığı dağıtıyorlar, okul, yurt, dershane öğrencilerinden zaten parasını aldıkları için gazete dağıtılıyor.. Bir ay sonra tirajlarda trajik düşüşler yaşanabilir..

Radyo ve televizyonları, dergilerinde de aynı durum sözkonusu.

Aslında kendilerine yazık ediyorlar.. Kendilerine yazık ederken ülkeye de zarar veriyorlar. Bu yaptıkları sadra şifa şeyler değil..

Seçim sonuçları bu hafta bir kaç il ve ilçe dışında açıklanmış olacak.. Meclis gündemi belli oldu. Hükümet ve gruplar açılışlarını yaptılar.. Eş zamanlı olarak operasyonlar da başladı..

Bu operasyonların arkasının gelmesi durumunda, 1 Mayıs’ta içeride bu işleri kotaracak fazla kimse kalmayacak gibi sanki.. Bazıları dışarıdan Türkiye’ye döndüklerinde, ya çıkamaz, ya da geldikleri ülkeye geri dönemez hale gelebilir.. Bu işler domino etkisiyle birbirinin üzerine devrilmeye başladığında, kim ne yapacak belli olmaz..

Bu işlerde her şey yolunda iken fazla sorun çıkmaz.. Çok olsa kendi aralarında kıskançlık ve rekabet olur.. Sen-ben kavgası olur. İşler kötü gitmeye başladığında ise herkes birbirini suçlar.. “Başarısızlık samur kürk olsa, kimse üzerine giymek istemez.” Bir inanırlar, iki inanırlar, sonra bir çözülmeye başladığında kimse etrafınızda kalmaz.. Ayakta iken elinizi öpenler, oturduğunuzda saldırır, düştüğünüzde vururlar..

Hem zaten işin içinde bir de, birden fazla yabancı istihbarat örgütlerinin elemanı olunca, işler bozulmaya başladığında kimse bu işlerin ne olacağını, nereye varacağını bilemez.. Ne devam edebilirsiniz, ne de geri, gidebilirsiniz..

Cemaatin Mayıs kehanetine eskisine göre daha az insan inanacaktır.. Mayıs’tan sonrası için çevrelerinde bunlara inanacak fazla kişi kalmayacaktır.. Çözülme başladıktan sonra, sıra mal paylaşımına gelince, ihlas ve iteatin, diyalog ve hoşgörünün cemaatin elinde ne anlama geldiğini herkes görecektir..

1 Mayıs’ta bakalım ne olacak. 1 Mayıs bu anlamda bir turnusol kâğıdı görevi görecektir. Bakalım kim kimdir, kimin eli, kimin cebindedir..

Bakalım Koç bu işin neresinden tutacak..

Görelim Mevlam neyler.. Selam ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 2058 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar