Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Medyanın yaşadığı travma

Medyanın yaşadığı travma

 
Önder Sav'la ilgili hadisenin CHP'de oluşturduğu travmanın benzeri, medyanın bir kesiminde de oluşmuş bulunuyor. Şu sırada o medya grubu, yaşadığı travmayı telafi etmek için içsel terapi seansları yapmakla meşgul. Başyazılardaki savunmalar, köşelerde sızlanmalar, karşıt uçların sevabından - günahından kendi günahına gerekçe üretmeler peş peşe geliyor.

Oysa coşmuşlardı. Handiyse Ak Parti iktidarının canına okuyacaklardı. Büyük hesaplaşma bayağı iyi gidiyordu. Ak Parti'nin ümüğünü sıkacak bir gerekçe bulunmuştu.

Siyasi ahlak onlardan yanaydı ve bu iş, hükümetin, o günlerde gündeme gelen 12 milyar dolarlık GAP eylem planı dahil, bütün sevap hanesini boşaltabilirdi.

Artık Ak Parti'nin gardı düşmüştü. Öyle bir vasata gelinmişti ki, doğru - yanlış nereden vursan toplumda bir haklılık onayı almak mümkündü.

Öyle görüyorlardı. Köşelerde müthiş bir yok etme şehveti gözlenmekteydi. Baykal, o hırçın üslubu ile manşetlerde yer alıyor, medya, Baykal hırçınlığına ma'kes olmayı, belki ilk defa bu kadar iştahla benimsiyordu. Çok çok emindi "o medya"nın mutfağı ve beyin takımı.

İki gün şehvetin son raddesinde yayın yaptılar. Bu arada, Önder Sav'ın Kırıkkale'de işlediği "islamofobik cinayet" neredeyse tek cümle ile yer almadı "o medya"da... Yoksa Önder Sav, tam da onların dünyalarındaki islamofobik tortuyu mu yansıtmıştı?

Neyse... iş böyle bir heyecan dozunda sürerken... Ana muhalefet ve medya, iktidarı köşeye sıkıştırmış olmanın bütün zevkini yaşarken... MHP yöneticileri bile, CHP'nin ve "o medya"nın nükleer serpintilerini çoğaltmaya çalışırken... Vakit'in hamlesi geldi. Vakit susmuş, susmuş...

Herkesin içindekini dökmesine imkan vermiş ve... Bombayı patlatmıştı.. Yes - No bombası... Ya da şişirilen balona küçük bir iğne! Panik... Şaşkınlık... Eyvahlar... Nasıl bir iş bu! -Heyy, Sayın Baykal orada mısınız? -Heyy, sayın Özkök orada mısınız, Sayın Ergin, Sayın Mengi orada mısınız? Tabi, burada sayılacak pek çok isim var.

CHP Genel sekreteri Önder Sav, "islamofobik cinayet"ten sonra suskunlukta epey mahir hale geldi. Tele-kulak kombinezonunda azıcık ortaya çıktı, o cinayeti örtme umuduna kapıldı, şimdi yine gaybubette! İktidar çok köşeye sıkışmıştı, yes-no bombasından sonra gelinen sonuç "İktidar kurtuldu!" sonucu mu? Bana göre değil. Bu hadisede "iktidarın aklanması" ikinci planda bir sonuçtur.

Bu hadise, -CHP'yi batırmıştır, bir! CHP yargısız infaz halinde suçüstü olmuştur. CHP, ana muhalefette sıfır etkinlik içindeyken, "iktidar tarafından gizlice dinleniyor olma"nın rantı ile bir hamle yapmaya çalışmış, ama sonunda skandala dönüşen durum ile yeniden yerlerde sürünmeye başlamıştır. -Medyanın bir kesimi utanca boğulmuştur. İktidar aleyhinde görünen her şeye balıklama atlama psikolojisi, o medya grubunu çamura saplamıştır. Şimdi "Biz aslında CHP'li değiliz" savunmaları içindedirler.

Ama onlar da "CHP'nin yargısız infazı"na çanaklık etme cürmünü işlemişlerdir. Ana muhalefet misyonunda sıfır çeken Baykal, gariptir ki ancak onlarla vardır! Ve onlar, Baykal'la birlikte travma yaşamaktadırlar. Burada medya ile ilgili benzer bir hususu daha belirtmek gerekiyor: O da "Toplumun İslam'la ilişkisindeki teyakkuz hali" dir.

Nasıl, iktidara karşı "günah arama psikolojisi", aleyhte görünen her şeye balıklama atlama refleksini doğuruyorsa, "Toplumun İslam'la ilişkisindeki teyakkuz hali "de din ile ilgili her konuyu tarassut altında tutmakla sonuçlanıyor ve bu "saplantı" dini alandaki "cehalet" le birleşince ortaya gerçekten garip sonuçlar çıkıyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan flört, zina tartışmaları, medyayı, maalesef hem kel hem fodul rolü içinde teşhir etmiştir.

Diyelim bu konularda nispeten ılımlı görünen Radikal gibi gazete bile "Flört de zinaymış!" diye bir manşetle çıkıyor, böyle bir manşet atarken "Bakın bakın, bunlar gençlerin o masum flörtünü bile zina haline getirdiler" gibi bir tepki oluşmasını amaçlıyor, sonra Diyanet tarafından yapılan açıklamaları yanlış anlıyor, yanlış anlama üzerine baş makaleler kuruyor vs...

İnsaf yani...

Neresinden baksanız faul! İslam'a bir şey mi soruyorsunuz?

İslam'ı modern yaşam tarzı açısından yargılıyor musunuz?

İslam'ı kendi yaşam tarzınıza göre dönüştürmeye mi çalışıyorsunuz?

Yoksa "İslam zaten böyledir" gibi bir negatif yargıya gerekçe üretme çabasında mısınız?

Ne denir?

İnsan hiç olmazsa bilmediğini bilir, yani haddini bilir!

 Yunus şöyle diyor: "İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin.

Ya nice okumaktır?
bugün

Bu yazı toplam 1624 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar