Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Mirzabeyoğlu?

 

Ergenekon sanıkları bir bir tahliye ediliyor. Başbuğ çıktı. Tuncay Özkan çıktı. Hrant Dink davası sanıkları çıktı. Zirve Kitabevi sanıkları çıktı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in sokak ortasında öldürülmesi davasında sanık olanlardan Erhan Tuncel’in tahliye kararı sonrası yaptığı açıklama şu: “Tahliyemiz bizim için bir anlam ifade etmiyor. Sadece ailemize kavuştuğumuz için mutluyuz. Milli devletimiz sağolsun. Devlet yat dedi yattık, çık dedi çıktık.” Duyunca bana Mehmet Ağar’ın hapisten çıkınca yaptığı açıklamayı hatırlatan bir açıklama oldu bu… Ne tuhaf değil mi? Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’nın sahte kimliğinde Mehmet Ağar’ın İstanbul Emniyet Müdürü olarak imzası vardı, hatırlayınız. Aranan bir zanlı ile devletin ilişkisine vahim bir örnekti bu… ‘Devlet yat dedi yattık, çık dedi çıktık’ diyor Tuncel. Devlet makinesi için işlenmiş bir cinayet mi bu, bunu mu anlamalıyız bu tür bir açıklamadan, devlet için akıtmayacağımız kan, almayacağımız bir can yok mu demektir bu? İnsanın varlığı, insan canı karşısında devletin varlığını, devletin bekasını önceleyen anlayışın içe sindirilmiş halinin umarsızca dışa vurumu mudur bu? Zalim koca elinde kötekten kurtulamayan kırsal kadının ‘kocamdır döver de sever de’ çaresizliği midir yoksa bunun altında yatan ruh hali? Bu devlet ezip geçecek ne de olsa en iyisi mi teslim olup ona yaranmamın yolunu bulalım mıdır? Nedir bilemem ama; normal bir duruş, devlet millet ilişkisine sağlıklı bir bakış olduğunu kimse söyleyemez.

Zirve davası sanıkları da çıktı. Hani misyonerlik faaliyetleri yaptıkları için, boğazları kesilerek hunharca katledilen üç kişiyi öldürmekten hapis yatan sanıklar da tahliye edildi. Bu sanıklardan biri için dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt, ‘Ali iyi çocuktur’ demiş zanlıya sahip çıkmıştı hatırlayacaksınız. Müslümanları karalamak, köşeye sıkıştırmak amaçlı olarak tezgâhlanmış bir cinayet senaryosuydu bu. Bir taraftan ülke karıştırılacak, AK Parti gibi dini hassasiyeti olanların başını çektiği bir iktidarı zor duruma düşürecek, hem de “hıristiyanlaştırma çabalarından olsa olsa müslümanlar haz etmez, onlar öldürmüş olmalıdır” diyerek geniş bir kitleyi zan altında bırakacak bir çalışmanın eseriydi Zirve katliamı. Ama; ne iştir ki evdeki hesap çarşıya uymamış ve katil zanlıları kaçamadan yakalanmıştı. Tıpkı Danıştay saldırısında olduğu gibi. Gazetemizi zan altında bırakmak maksadını da güden bu cinayette de hesaplar ters dönmüş, yakalanan sanık bu işin mutfağında Vakit’in değil, bizatihi derin devletin olduğuna işaret etmişti. Biz de böylece yavaş yavaş derin devletle yüz yüze tanışmaya başlamıştık. Zirve’de de işler çığırından çıkınca, devletin askeri erkânının en tepesindeki adamlardan birine düşmüştü zanlılardan birini savunmak. Ali iyi çocuktu elbette… Ama kime göre… Kimin açısından… Şimdi hepsi dışarıda. Serbest.

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ da tahliye edilenlerden. Örgüt kurmaktan müebbet hapse mahkûm olmuşken… Boruyu küçümser gülümseyişiyle elinde tutuşu, zihinlerimize kazınmış olan Genelkurmay eski başkanı… O da serbest. Derin devletin baş adamlarından biri olarak yargılanıp, ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Tuncay Özkan da serbest.

Şimdi soru şu: Bu adamlar suçlu idiyseler neden şimdi çıktılar? Yok eğer suçsuz idiyseler neden yattılar? Bu arada; bütün kabahati düşünmek ve yazmak olan Mirzabeyoğlu’nun sesini duyan var mı? Ben duyamıyorum da!

yeniakit

Bu yazı toplam 970 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar