Mehmet GÖKTAŞ
Mısır'ın Kahre'den İhaneti
Geçen yıl bu zaman İsrail'in Gazze katliamına sessiz kalışını "Mısır'ın Kahreden Suskunluğu" başlığıyla dile getirmiştim.
Demek ki bunun beteri de varmış, suskunluğun ihanete dönüşmesi de varmış kaderde.
Gençliğimizin ilk yıllarından beri Mısır'da bir İslam İnkılabı olmasını bekleyip durduğumuzu söylemiştim. Eğer halkı Müslüman olan coğrafya içerisinde bir İslam İnkılabı olacaksa, bunun Mısır'dan başka bir yerde olamayacağını, hani gençlik olarak bu beklentimizde haksız sayılamayacağımızı, çünkü Osmanlının yıkılması, hilafetin ortadan kalkması ve İslam birliğinin dağılmasının ardından, bunu kendisine dert edinen ciddi İslam alimlerinin Mısır'da ortaya çıktığını, hatta Osmanlının son bakiyesi olan bir çok alimin de Mısır'a hicret etmiş olduğunu, sonra, İslam aleminin en büyük ilim merkezi olan Ezher'in orada olduğunu, hepsinden önemlisinin de, Osmanlı'nın ve İslam hakimiyetinin yıkılışının ardından ilk ciddi İslami hareket olan İhvan hareketinin Mısır'da doğduğunu, İslam aleminin bir çok yerine oradan yayıldığını söylemiştim.
Öyle ya, Türkiye'deki Müslüman gençler olarak okuduğumuz kitapların yarıdan çoğu Mısır kökenliydi. Bu kitapların yazarları bizim gözümüzde sadece birer yazar olmaktan öte, yaşantılarıyla, canlarını çekinmeden Allah yolunda feda etmiş olmalarıyla da en ideal örneklerimizdi. Yine öyledirler elhamdülillah. Hem de yeryüzünün dört bir yanındaki Müslüman gençler için böyledir. Bir Hasan el Benna, Bir Seyyid Kutup, Bir Abdülkadir Udeh ve daha bir çok isim, ümmetin yüz akıdırlar.
Bu şekilde kendisinden yıllarca İslami bir inkılap beklediğimiz Mısır'ın özellikle geçen yıl Gazze katliamındaki suskunluğu ümmeti gerçekten kahretmişti.
Müslümanlar Mısır'ın bu suskunluğunu unutmamışken, bu defa suskunluğun çok ötesinde bir ihanetine şehadet etmektedir.
Tevhidî düşünceye sahip Müslümanlar olarak Mısır'ın hem önceki suskunluğunu, sessizliğini ve en sonunda ihanetini kesinlikle masaya yatırmalıyız, bu noktaya nasıl geldiğini bilmeliyiz.
Tevhid davasında bütün bir dünya Müslümanlarına kaynaklık eden Mısır Müslümanlarının, kendi halkını yanlarına alamamalarının sebepleri iyice araştırılmalıdır.
Demek ki İsrail bir avuç değilmiş
Yıllar yılı Müslümanları suçlayıp durdular ki; bir tarafta "Bir avuç İsrail", öbür tarafta yüz milyonlarca Arap, bir buçuk milyar İslam alemi diye.
Sonra görüldü ki, "Bir avuç İsrail" söylemi yanlış. Bu işin içinde, yani İsrail'in yanında ABD var, emperyalist Batı dünyası var.
Ve halkı müslüman olan ülkelerin firavunları var.
Her ne kadar şuurlu Müslümanlar tarafından biliniyor idiyse de, bugün bütün bir dünya açıkça görmektedir ki, halkı müslüman olan ülkelerin despot yönetimleri en az ABD kadar İsrail'le omuz omuzadır, israil'in yanındadır.
Bugün Mısır zindanlarındaki Müslümanların sayısı, Ürdün hapishanelerindeki Müslümanların sayısı, israil zindanlarındaki Filistinli Müslümanlardan çok daha fazladır.
Sadece Mısır değil, halkı müslüman olan bir çok ülkede, İslam davasını savundukları için zindanları dolduran Müslümanların sayısı, israil zindanlarını dolduranlardan kat kat fazladır.
Mısırın Firavun yönetimi mazlum Filistin'e ve Gazze'ye ihanet etmiştir, insanlığa ihanet etmiştir, İslam'a ve Müslümanlara ihanet etmiştir.
Filistin Konvoyu müthiş bir zafer kazanmıştır, Rabbim kendilerinden razı olsun.
Gazze'ye ulaştırdıkları maddi ve manevi yardımın ötesinde, aslında bütün bir yeryüzünün gözlerinin içine bu hakikati sokmuştur.
Ve özellikle Mısırlı Müslümanlarının gözünün içini sokmuştur.
Müslümanların gözü şu andan itibaren Mısırlı Müslümanların üzerindedir.
doğruhabergazetesi