Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Mitolojik zamana dönüş!

Siz dinozorların dönüşünü bekleyedurun, insanlık mitoloji çağına geri dönüyor.

Avatarlar dinozorlardan önce geldi.

Kaf dağı hikayelerine gerek kalmadı artık. Babil’e gelen Harut ve Marut insanları uyarmışlardı ama bu insan denen mahluk söz dinlememek konusunda ne kadar ısrarcı ve inatçı. Kudüs’te mabedin inşasında çalışan bukağılı şeytanlar, Babil sürgünü sonrası, kendilerine hükmeden mabedin koruyucu şövalyelerinin ortadan çekilmesinde sonra, bu defa onlar, dönüp geldiler ve mabedin koruyucu şövalyeleri diye, beyinlerini işgal ettikleri kişileri “Yeni tapınakçılar”ı mabede soktular.

Hz. Üzeyir’i, Hz. Yahya’yı, Hz. Zekeriya’yı şehid edenler onlardı. Hz. İsa’yı öldürmek için peşine düşenler de onlardı.

Firavunun sarayındaki kahinler, dönüp geldiler ve kendilerini “peygamber varisleri” diye “Aziz” hırkası içine gizlenip, insanları ifsat etmeye devam ettiler. Vahyin lafzını ve anlamını değiştirdiler. Peygamberlere iftira ettiler de bütün bu yalanları kutsal metinlermiş gibi peşlerine takılanlara ezberlettiler.

Yeni “mitolojik çağ”, “Avatar”ları, “Genomik”leri, “Android”leri “Humonoid”leri, “Cyborg”ları ile “Technomit” bir çağı işaret ediyor.

İnsanımsı, biyolojik ruhsuz canlılardan söz ediyoruz.

Hayvanlarla konuşabileceğiz. Mesela bir humonoid kiralayıp, okyanusa dalabilir, avlanabilirsiniz. Ya da Ay’da bir humonoidiniz olabilir ve orada sizin için çalışabilir ya da bir uzay mekiğinde. Bir astroid üzerine oturup, orada altın, elmas işleyebilir. Humonoid’inizi tetikçi olarak kullanabilirsiniz mesela. Dahası Troller ete kemiğe bürünebilirler. Artırılmış gerçeklik, size sıradan bir gerçekten daha fazlasını sunabilir.

Arz, talep, piyasa, fiyat ilişkisini unutun. Sanal gerçek, o bildiğimiz gerçeğin yerini alacak. Artırılmış gerçeklik, yalın gerçekten daha fazla gerçek. Düşünsenize üretilmemiş bir malın, müşteri profilini ön görebiliyorsunuz artı. Sosyal Metrik sistem, insan ya da diğer canlıların muhtemel davranış modellerini ihtimal hesabına göre ön görebiliyor.

Öğrenmek sorun olmaktan çıkıyor. Zaten birçok şeyi öğrenmeye gerek kalmayacak. Öğrenmeniz gereken şeyi, subliminal yoldan, Bioresonance, ya da ee-water üzerinden hafızanıza yükleyebilecek ya da birçok bilginizi beyninizden bilgisayarınız yedekleyebileceksiniz.

Yakında hayvanlarla konuşabileceğiz. Mesai kavramı yeniden tanımlanacak.

Aslında birçok şeyi Humonoid’ler yapacaksa, insanlar ne yapacak. Bu kadar çok insana ne gerek var. Evet, birileri bunu soruyor. Üretim, tüketim, yönetim ilişkileri baştan sona değişecek.

Savaşlar bu gidişle bütün insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşabilir. Tehlike, imkanlar ve kolaylıklar kadar büyük olacak.

Biz de yeteri kadar Fütürist yok. Biraz bu işin teknolojisi ile ilgileniyoruz ama, bunun fıkhı bunun hukuku, ahlakı, tehditlerin önlenmesi için tedbir alınması konusunda çok fazla bir çabamız yok. Bu işin ekonomi, politika, sosyoloji, psikolojisi üzerindeki olumsuz ve olumlu etkilerini tartışmamız gerekiyor. Sanayi, savunma teknolojileri, eğitim, kültür, sanat her şey, ama her şey değişecek. Din algısı, ahlak algısı, hukuk, değişmeyen hiçbir şey kalmayacak.

Enerji kaynakları değişecek. Sağlık, para, mesai kavramı.. Yedikleriniz, içtikleriniz.

Mesela, tercih ettiğiniz herhangi bir lezzeti, her hangi bir gıda tüketmeden, mesela bardağınızda suya yükleyeceğiniz bir data, beyninizde meydana getireceği bir uyarı ile ağzınızda o tadı algılamanıza sebeb olabilecek. Mesela içtiğiniz suya yüklediğiniz bilgi ile beyninize mutluluk hormonu ya da uyuşturucu salgılatabileceksiniz. Mavi Balina ve Angel’den söz etmiyorum. Cep telefonu ile arkadaşınıza herhangi bir uyuşturucu programı gönderip, bu programı suya yükleyip içerek kafayı bulabileceksiniz. Beyin Manipülasyonundan söz ediyorum. Hani şu Telegram dedikleri şey. Bir işkence olarak Telegram, elektro manyetik dalgalarla insan davranışını iradesi dışında yönlendirme operasyonundan söz ediyorum.

Bakın “ruhsuz insan” olur mu. Olmaz tabii de, ama mesela tavşan gibi üreyen, koyun gibi büyüyen, hem et, hem ot yiyebilecek, insanlarla sınırlı bir şekilde konuşarak iletim kurabilen ve sınırlı bir şekilde düşünebilen, beyin aktiviteleri kafatasına yerleştirilen chip’lerle yönlendirilebilen, biyonik robotlardan söz ediyorum. Bunlar “ruhsuz, insanımsı canlılar” kategorisinde olacaklar.

Herkes “kıyamet alametleri”nden, güneşin batıdan doğmasından söz ediyor ya. Bir zamanlar bunu İslam’ın yeniden batıdan yükselişi şeklinde yorumlayanlar da oldu. Şimdi, kutuplardan yılda 50 km, Kanada üzerinden Sibirya’ya doğru bir eksen kayması var. Aslında Güneş batıdan doğmasa da bu eksek kayması daha da hızlanacak olursa, Dünya’dan baktığınızda Güneş battıktan sonra tekrar doğuyormuş gibi bir algıya sebeb olabilir.

Biliyorum, birilerinin böyle hayali işlerle uğraşacak vakitleri yok. Onların “para kazanmak” gibi çok daha ciddi ve önemli işleri var. “Ballı ihale” için siyasetle ilgilenmeleri gerekiyor bugünlerde. Onlara göre para her kapıyı açar, hatta cennetin kapısını bile! Şeytanları onlara yalan söylüyor aslında..

Onların Humonoid’lerle ilgili bir dertleri yok bugün. Yarın bu işin piyasası oluşursa, ihale açılırsa, o zaman ilgileneceklerdir.

3’e alıp 2’ye satıp 1 lira kâr edeceğiniz, ticari kârlılığın dışında “X” faktörlerin devreye girmesi ile 111 günde 500 günlük finansal ya da market işlemi yapacağınız bir dünyadan söz ediyorum.

Ankara 15 dakika, Adana 25, Hatay 30 dakika. Mekke 45, ABD 1,5 saat.. Işık hızı ile hedefi vuran laser ve Megatron bombalarının hayatın gerçekleri arasında yerini aldığı bir dünya.

Aslında enerji kaynaklarının, gıda kaynaklarının, su kaynaklarının yok olması diye bir şey yok. Suyu yakıt olarak kullanmak mümkün. Kenevirle havayı ve toprağı yeniden hayata döndürebiliriz. Hem de çok kısa sürede. İsraf etmez ve aşırı tüketmezsek, dünya herkese yeter. Maden ocakları, tüneller, su altı, gökdelenler gıda üretimi için kullanılabilir. Hava, su, toprak, iklimleme, her şey yeniden üretilebilir.. İfsat etmez, ıslah edecek olursak, Allah da yardım eder. Uzaklar yakın olur. İfsat hareketi bir bakıma kendi kıyametimizin kendi elimizle gerçekleştirilmesi anlamına gelir.

Verilerle savaşmak yerine, veriler karşısında kendi konumumuzu belirlesek. Bu işin sadece tekniği ve piyasası değil, ahlakını, hukukunu da üretebilsek. Sadece “materyal”lere yatırım yapmak yerine bilgi ve hikmete de yönelsek ne iyi ederiz. Yoksa çok “Materyalist” bir anafora kapılıp savrulur gideriz. İnşallah, bunlar ne kadar önemli olursa olsun, “Ekonomi ve Politika” dışında da gerçeklerin olduğunu hatırlarız. 

Selâm ve dua ile..

Bu yazı toplam 741 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar