Mombasa

Kenya'dayım; Hint Okyanusu kıyısında; Doğu Afrika'nın en önemli liman şehri Mombasa'da.

Anadolu'dan gelen beyaz tenli bir adam olarak bugün Mombasa sokaklarında biraz eğreti duruyor olabilirim, ama bundan 420 küsur sene evvel Anadolu çocukları bu şehrin bir parçasıydılar.

* * *

Dokuzuncu yüzyılda Müslüman Arap tüccarlar geldi"

Balıkçılıkla iştigal eden yerli putperest kabileler onlardan etkilenerek Müslüman oldu"

Araplar'la yerliler arasında evlilik bağları kuruldu, bu evliliklerden yeni bir halk doğdu"

Arapça'yla yerli dillerin birleşmesinden de yeni bir lisan doğdu"

Yeni halka da yeni lisana da "Sahilî" -yani sahil halkı / sahil lisanı- dendi"

"Sahilî" zamanla "Swahili"ye dönüştü"

Zamanla işin içine Hintliler ve Hintçe de girdi"

Sonra Türkler ve Türkçe"

Şöyle:

Sene 1584.

Somali sahilini silip süpüren ve Kenya sahilindeki şehirleri de bir bir ele geçiren Portekizlilerin Mombasa'yı alması an meselesidir.

İşgale uğrayan halklar ve Mombasa Sultanlığı, Osmanlı Devleti'nden yardım ister.

Osmanlı Devleti bölgeye Mir Ali Reis komutasında bir savaş filosu gönderir.

Sıkı bir sahil temizliğine girişen leventler birçok şehri Portekizlilerden kurtarıp Mombasa'ya yerleşir.

Mombasa Sultanlığı İstanbul'a bağlılığını bildirir.

Osmanlı askerlerinden bazıları da Swahili kızlarına bağlılıklarını bildirir.

Bu melez halka Türkler, bu melez lisana Türkçe de birazcık karışır.

Birazcık; çünkü Osmanlı'nın Mombasa'daki varlığı sadece 5 sene sürer.

1589'da Portekiz donanması şehri topa tutar.

Şehirdeki Osmanlı kuvvetleri bu saldırıyı geri püskürtecek güçtedir, fakat Portekizlilerin ayarttığı putperest Zimba kabilesi Mombasa kapılarına dayanınca iki ateş arasında kalırlar.

Güçleri bölünür, parçalanırlar.

Kelimenin tam anlamıyla parçalanırlar; yeri-göğü inletecek kadar korkunç bir katliamda paramparça edilirler.

Pek azı kurtulur.

Kurtulanlardan birinin ahfadı, 1970'li yıllarda Mombasa'da bir otel açar.

Otele hiç görmediği ama hasretiyle yanıp tutuştuğu şehrin adını verir:

İstanbul.

Çünkü silinmeyen yaralarınızı okşarsınız.

İsterdim ki, okşayabileceğim bir mezar taşı olsun o leventlerden birine ait.

Yok.

Bir tek mezar taşı bile yok.

Sanki buraya hiç gelmediler.

Sanki bu şehri, bu şehrin Müslümanlığını kelle koltukta savunmadılar.

Sanki Mombasa toprağına karışmadılar.

Sanki hiç yaşanmadı o felaket.

* * *

Derin bir yeise düşecekken, Kitap'ta yazılı olan hakikati hatırladım; Allah yolunda savaşırken öldürülenlerin diri olduğunu.

Selamum aleykum erenler.

Yeni Şafak

Bu yazı toplam 1236 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar