Müslüman Kara Panter'in çağrısı

Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilişi, Kara Panter Partisi’nin 50’nci kuruluş yıldönümü kutlamalarına denk geldi. İsabet. ‘Kutlayıp geçmeyelim, o ruhu yeniden üretelim’ diyen Dhoruba Bin Wahad gibi siyah devrimcilerin itibarını artıran bir gelişme oldu bu seçim.

***

Dhoruba Bin Wahad… Eskiden Richard Earl Moore…

New York’un Bronx semtinde bir çeteci idi. Bildiğiniz gangster. 18 yaşında hapse girdi. Hapiste çok sıkılınca ‘Şu kütüphaneye biraz takılayım’ dedi. Hapishane kütüphanesinde dikkatini çeken ilk kitap, “Muhteşem Süleyman” kitabı oldu. Kitabın kapağındaki resimden çok etkilendi. Avrupa haritası, Türk sultanının atının ayakları altındaydı. Bir solukta okudu kitabı. Türklerin Avrupalıları perişan etmesinden kendine bir övünç payı çıkardı. Kendisi Türk olmasa da, Avrupalıların ötekisi olmak bakımından Türklerle beraberdi.

Üç sene kadar yatıp çıktı. Çetesine dönmedi. “Çiçek Çocukları”na katıldı, hippi oldu. Neden sonra bir gün ‘Savaşma, seviş!’ muhabbetini bırakıp Kara Panter Partisi’ne (Black Panther Party) katıldı. Bu partide hızla yükseldi. 1960’lı senelerin sonunda, Kara Panter Partisi’nin lider kadrosundaydı. Partinin silahlı kolu olan Kara Kurtuluş Ordusu’nun (Black Liberation Army) kurucuları arasında da yer aldı. Siyahların mahallelerine musallat olan polis-mafya karışımı uyuşturucu şebekeleriyle savaştı. Irkçı polis şiddetiyle mücadele etti.

Hispanik ve Amerikan Yerlisi (“Kızılderili”) devrimcilerle safları sıklaştırma kampanyalarına aktif olarak katıldı. Parti politikası doğrultusunda devrimci beyazlarla dayanışmayı da savundu.

Polislerle girdiği bir çatışma yüzünden 1971’de tutuklandı ve 25 seneden evvel şartlı tahliye olamayacak şekilde ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste, şehid Malcolm X’in bir arkadaşı vasıtasıyla Müslüman olup Dhoruba Al-Mujahid Bin Wahad –bizde Doruba El Mücahit Bin Vahad diye okunur- ismini aldı. (Wahad, bir Afrika lisanında “Fırtınada doğan” demektir.)

1980’li senelerin sonuna doğru bir gün hapishane kütüphanesinde gazete okurken rastladığı  bir haber karşısında neye uğradığını şaşırdı. Türkiye’nin Avrupa kapılarında sürünmesiyle ilgili bir haberdi bu. Muhteşem Süleyman’ın Türkiye’si nasıl olmuştu da bu hale düşmüştü?

Üzüldü etti ama çok da üzerinde duramadı bu mevzuun. Bir an evvel tahliye olmak için çetin bir hukuk mücadelesi veriyordu. FBI ve New York Polisi’nin, 1971-75 yıllarındaki yargı sürecinde, lehindeki bazı delilleri mahkemeden gizlediği anlaşılmıştı. Avukatı, buna istinaden davanın düşürülmesi ve Doruba’nın serbest bırakılması için yüksek mahkemeye müracaatta bulunmuştu. Muhtelif devrimci gruplar ve insan hakları kuruluşları “Free Dhoruba” (Doruba’ya Özgürlük) kampanyası başlatmıştılar. Davayla ilgili görüşmelerle, resmi yazışmalarla, yazılı demeç ve bildirilerle ziyadesiyle meşguldü. 1990’da davası düştü ve tahliye oldu.

Hapishaneden çıktıktan 16 sene sonra Gana’nın başkenti Akra’da bir Türk (bendeniz) ile tanıştı. Ona, Muhteşem Süleyman kitabı ve o gazete haberinden bahsedip, ‘Nedir sizin hikâyeniz?’ diye sordu. İşittiklerinden etkilendi ve ilk fırsatta Türkiye’yi ziyaret etmeye karar verdi. Etti de. Yetmedi, bir daha etti. Gene yetmedi, bir daha etti. Sonra bir daha. Büyük bir muhabbet ve ümitle bağlandı Türkiye’ye. ‘Ümmet, Afro-Amerikalı Müslümanları çok ihmal ediyor. Sizin vizyonunuz geniş ve imkânlarınız bol. Bize destek olmalısınız. Din ayrımı yapmadan mazlum Afro-Amerikalılara genel olarak da destek olmalısınız’ dedi.

Demeye devam ediyor.

***

12 Kasım 2016’da (başkanlık seçiminden sonra) New York’ta, Kara Panter Partisi’nin 50’nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle düzenlenen bir toplantıda, bizim Doruba da konuştu.

“Bugün burada eski savaş hikâyeleri anlatmak, geçmişimizi yad etmek, Kara Panter hatıralarını paylaşmak ve kendimizi workshoplarla tatmin etmek için toplanmadık. Nutuk atmak için değil; yeni nesil özgürlük savaşçılarını birleşmeye, enerjilerini tevhit etmeye ve faşizmle mücadele için tabandan başlayarak güçlü bir ulusal cephe kurmaya çağırmak için buradayız” dedi.

Siyah, beyaz, kahverengi, kızıl diye ayırmadan, “beyaz ırkın üstünlüğü” fikrine dayalı “polis devleti”yle derdi olan herkesi omuz omuza vermeye çağırdı.

Kara Panter liderlerinden Fred Hampton’ın katledilişinin 47’nci yıldönümü münasebetiyle 4 Aralık günü Atlanta’da düzenlenmesi planlanan toplantının, faşizme karşı ortak bir cephenin teşkiline vesile edilebileceğini söyledi.

Bana konuşma metnini -elektronik posta yoluyla- göndermiş, sağ olsun.

Bir de not düşmüş: “Esselamu Aleykum. Faşizme karşı ortak cephe kurmaya çalışıyoruz. Kaynaklarımız yetersiz, yardıma ihtiyacımız var. Gün bu gündür.”

İlgilenmek isteyenler için Doruba’nın e-posta adresi: [email protected]

karargazetesi

Bu yazı toplam 1216 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar