Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Müslümanların vahdeti mi? İslam’a taze bir kan mı?

Vahdet hiç bir zaman Müslümanların gündeminden düşmemiş, ümmetin başındaki en büyük belanın tefrika olduğu mütemadiyen dillendirilmiş, belki de en çok bu konuda yazılıp çizilmiştir.

Pratikte uygulamaya geçemeseler de düşünce olarak vahdeti savunmayan, parçalanmışlıktan şikayetçi olmayan bir Müslüman göremezsiniz.

Bir adım daha öteye gidelim. Müslümanların bugünkü durumdan kurtulabilmelerinin tek çarelerinin vahdet olduğu her zaman dile getirilmiştir.

Emperyalizmin karşısına dikilebilmenin, üç asra yakındır yaşanan mağlubiyetin ve mağduriyetin sona ermesinin tek yolunun vahdet olduğunu tekrarlayıp duruyoruz ammaaa...

Acaba öyle mi?

Elbette vahdetle birlikte kazanılacak bir güç, kuvvet ve o kuvvetle birlikte alınacak bir mesafe vardır.

Her şeyden önemlisi bizler birbirimizi sevmekle, kucaklaşmakla, bölünüp parçalanmamakla mükellefiz.

İdeal anlamda vahdetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bir yana, velev ki vahdeti oluşturduk diyelim. Emperyalist güçlerle kıyasladığımızda aramızdaki güç farkının öylesine derin olduğunu görmemiz gerekir.

Kesin bir kural değil ama Süleyman Demirel’in bir tespiti vardı, hiç unutmam: “Dört tane fakir bir araya gelirse toplam dört tane fakir eder, ama dört tane zengin bir araya gelirse bir şeyler eder” derdi.

Yani mevcut Müslümanlar bu halleriyle bir araya geldiklerinde çok büyük şeylerin olacağını beklemek eksik bir beklentidir.

Fakat biz İslam’ın yeryüzüne ciddi anlamda yeniden hakim olacağına yürekten inananlardanız, elhamdülillah bu konuda hiç bir tereddüdümüz yoktur.

Tarihe bu pencereden baktığımızda Allah Teala’nın bir başka kanununun devreye girdiğinı görüyoruz: Taze kan.

Büyük kavimlerin, önemli toplumların, milletlerin Allah’ın dinine girmesidir bu taze kan.

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine başka bir kavmi getirir...”(Maide 54) kuralının kıyamete kadar işleyeceği inancındayız.

Konuyu biraz daha net anlayabilmemiz için Şankıti’nin Haçlı Seferleriyle ilgili eserini tavsiye ederim. Fakat ondan çok daha doyurucu olduğunu tahmin ettiğim muhterem Abdülkadir Turan’ın çalışmasının bir an önce yayınlanmasını bekliyoruz.

Bir takım zayıf rivayetlere, ebced, cifir ve hurufiyata dayanarak söylemiyorum; Ben bu taze kanın Avrupa olduğuna inanıyorum.

İnşaallah bu konuyla ilgili tespitlerimi yeri geldikçe sizlere sunmayı düşünüyorum.

Bu yazı toplam 1228 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar