Ahmet Taşgetiren
Nass’ın garipliği
"Garipliği” mi desem “Yetimliği” mi, “sahipsizliği” mi, bilemiyorum ama şu sıralar “Nass’ın başına gelenler beni fevkalade üzüyor.
Eskiden en yüksek seviyede sahip çıkılırdı. Cumhurbaşkanlığı seviyesinde… Oradan “Nass var kardeşim Nass, sana bana ne oluyor!” diye seslenildiğinde akan sular dururdu. Herkes Nass önünde hizaya geç erdi. Demek ki “Nass” devreye girdi mi söz biterdi. Bir Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı, o konuda yeterli duyarlılık göstermemelerinin kurbanı olmuşlardı.
Ya şimdi?
Bir süredir “Nass”tan bahseden var mı?
Ben sayın Cumhurbaşkanı’nın Mehmet Şimşek’i ve Hafize Gaye Erkan’ı göreve getirdiğinden bu yana “Nass”tan bahsettiğini duymadım. Her şeyi Şimşek’in Nureddin Nebati’nin yüzüne karşı ilam ettiği (ilam – dedim, ilan değil) o meşhur “Rasyonel” sözü kesti bitirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı o günden bu yana “Faiz sebep enflasyon sonuç” şeklindeki ünlü tezini de bir kere olsun seslendirmedi.
Bu arada faiz önce ağır aksak olsa da en son 750 baz puan birden artırılarak tırmanışını sürdürüyor.
Heterodosks gitti, Ortodoks geldi, epistemoloji değişti, bunu kim nasıl yapıyor, sayın Cumhurbaşkanı bütün alanı boş mu bıraktı bilinmez, ama “Nass”ın nerelere gittiğini kimse bilmiyor.
Nass’ın derdi bana düştü.
Çok seslendim İlahiyatçılara, “Bu iş asıl sizi ilgilendiriyor, Nass'ı nasıl anlamak lazım, biriniz çıkıp izah etse de aydınlansak” diye seslenmekten canım çıktı, yok, bir ses yok…
Oysa sayın Cumhurbaşkanı’nı böylesine ısrarla “Nass” hassasiyetine getirenlerin de Külliye’de danışılan kimi ilahiyatçılar olduğu ifade ediliyordu.
Yüz bilmem kaç İlahiyat Fakültesinde yüzlerce İslam Hukukçusu, tefsirci olmak gerektiğine göre, bunlar “Nass”ı nasıl anlıyorlardı, ya da tam da sayın Cumhurbaşkanı’nın anladığı gibi mi anlıyorlardı, bunun ülkenin en tepe iradesi tarafından sisteme ithal edilmesinden mutlu mu idiler? Eh işte İslam nasıl gelecekti! Ekonomiden başlanmıştı! En sıcak alandan…
Orada temel atıldı mı gerisi gelirdi.
Peki n’oldu şimdi?
Nass’tan bahsedilmiyor. Üstelik bir “Rasyonel” ifadesi her şeyin canına okudu.
Farkında mısınız bilmem dostlar, burada birileri “Nass” için “rasyonel değil” hükmünü veriyor.
Seslendim seslendim durdum, “Yahu biriniz çıksın Nass’taki yasağın günün gerçeklerine uyan yanını açıklasın.”
Yoo, kimse çıkmadı çünkü Yüksek İrade tarafını belirlemişse, ondan öte hiçbir şey tartışılmaz zannedildi.
İşte Yüksek İrade, işi başkasına havale ediverdi. “Nass”tan bahsetmiyor epeyce zamandır. Havale ettiği zat da kendisini “rasyonalite”nin en yüksek temsilcisi olarak kamuoyu önüne koydu. Tam da sayın Cumhurbaşkanı’nın “Nass” diyerek çitle çevirdiği alanın üzerine buldozerle gidiverdi.
Bilmiyorum sayın Cumhurbaşkanı’nın geçmişte söylediği sözler içinde “İslam’ın güncellenmesi” diye bir şey de var… Hatta orada “Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız” gibi ifadeler de var. Bu anlayışta olmayanları “Marjinal” olarak da suçlamış sayın Cumhurbaşkanı… Kendisini “tefe koyacak hocaefendiler bulunduğu”nu dikkate alarak da söylemiş bunları.
Hoş bu sözleri 8 Mart 2018’de bir "Kadınlar Günü” münasebetiyle söylemiş. ‘Kadın alanı ayrı, ekonomi alanı ayrı’ diye teselli bulmak mı gerekir bilmiyorum.
Ne dersiniz, bir siyasetçinin, bir devlet yöneticisinin islâmî bir kuralı böyle getirip “Devlette bir alanı İslamileştirmek” adına tartışmaların odağına yerleştirmesi, sonra da “rasyonelite” adına gerçekleştirilen ve yine aynı devlet yöneticisinin güven bildirimiyle bir operasyonda unutulmuşluğa terk etmesi islâmî hassasiyet adına nasıl karşılanmalı?
“Amaaan Ahmet Bey siz nerelerde kaldınız?” gibi sesleri duyar gibi oluyorum.
Ben gerçekten Tayyip Bey’in şu sıralar neler hissettiğini merak ediyorum. “Nass var Nasss” derken “siyaset yaptığı” gibi bir düşüncede değilim. Bence sorun “islami disiplinler”in yerel ve küresel kurulu düzen içinde ne ölçüde devreye sokulabileceğini tayinde yatıyor.
Ekonominin rasyonel ilkeleri de nihayetinde “Faizsizliği” arıyor ama, onun reel şartlarını temin ederek… Enflasyonun alıp başını gittiği bir ekonomide, canavarın karşısına “Nass”ı koyarak değil. O zaman herkes, normalde “Nass duyarlılığı” olanlar da “arkadan dolanma”yı tercih ediyorlarsa, ortada yönetim dili olarak bir terslik var demektir.
Ama yürümüyor. Mevcut yapıda her şeyi belirleyebildiği düşünülen “Yüksek irade”ye rağmen yürümüyor. Herkese sözünü dinletip, enflasyona ve faize laf dinletememek gibi bir sürecin bedelini “Garibim Nass” ödüyor.
……
“Esenyurt düşerse Kudüs düşer” de Kudüs sembolünün siyaset uğruna tezgaha konmasıydı.
2029 seçimlerinde İstanbul’da devreye sokulan “Sisi mi Mursi mi?” kıyaslamaları da…
2024 seçimleri için şimdiden Malazgirt ve Anadolu’nun fethi ile İstanbul – Ankara rekabetini devreye sokmak da….
“Harca harca bitmez” anlayışı burada olmamalı, diyorum velhasıl…