Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Ne kendim konuşacağım, ne de başkalarını dinleyeceğim

Evet, böyle yapacağım mübarek Ramazan ayında, zaten çoktan beridir böyle yapmaya çalışıyorum.

Ramazan'ın konuşma zamanı olmadığına, bizzat uygulama, söylediklerimizi pratize etme zamanı olduğuna inanıyorum.

Bunun için konuşmacı olarak hiçbir programa katılmıyorum, her hafta yaptığımız sohbetlerimize Ramazan ayında ara veriyoruz. Rabbimizin rahmetinin ve mağfiretinin coştuğu böyle bir zamanda konuşmamla insanları meşgul etmeyi çok yanlış buluyorum.

Başkalarını da dinlemiyorum. Bırakınız Ramazan ayını bizlere zehir edenleri, fitnelerini yürürlüğe koymak için Ramazan ayını bekleyenleri, bu mübarek ayı oyun ve eğlenceye çevirenleri dinlemeyi ve izlemeyi,  güzel insanları, güzel konuşmaları bile dinlemiyorum, izlemiyorum. Kendimi müstağni gördüğüm için değil, insanın bizzat kendisinin bir şeyler yapması gerektiğine inandığım için.

Yıllar önce bir televizyonun sahur programına katılmamı istemişlerdi, bunu uygun bulmadığımı, eğer katılırsam şöyle bir konuşma yapacağımı söylemiştim:

-Muhterem izleyenlerim! Allah için önce şu televizyonunuzu bir kapatıverin. Mademki böyle yaz günü gecelerin kısa olduğu böyle bir zamanda ayaktasınız, sahur için uyanmışsınız, şu anda yapacağınız en hayırlı iş televizyon izlemeyi bırakıp teheccüd namazı kılmaktır, haydi lütfen kalkın ve teheccüd kılın.

Üzerimize aydınlığının düştüğü şu günlerde artık Ramazan için hazır olalım, Ramazan için şimdiden bir plan yapalım.

Lüzumsuz gündemlerden sıyrılalım, ardı arkası kesilmeyen politik çekişmeleri, bizim bir katkımızın ve etkimizin olmadığı meselelerle uğraşmayı hiç değilse Ramazan ayında bir tarafa bırakalım veya öncelikli gündem olmaktan çıkaralım.

“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır”(53/39) ilahi kanunu gereği bizzat kendimize çalışalım.

Ramazan ayında hiç kimsenin nesnesi olmayalım, hiç kimsenin sayın seyircileri, sayın dinleyicileri, sayın izleyicileri, sayın müşterileri, sayın aboneleri olmayalım.

Programların en güzeli ve Müslümancası olsa bile, en çok sevdiğimiz kişilerin sohbetleri veriliyor olsa bile, Ramazan ayı birilerinin başkalarını dinleme, izleme ve seyretme ayı değildir. Vaaz ve nasihatler Ramazandan önce yapılmalı, bilenler tarafından insanlar önceden Ramazana hazırlanmalı, Ramazanda ise insanlar vakitlerinin çoğunu bizzat Allah Teala'ya vermelidirler.

Bizzat kendimiz bol bol Kur'an tilavet etmeliyiz. Gücümüzün yettiği kadar hatim yapmalıyız, hafızamız için elverişli olan dinç vakitlerimizi tespit ederek çürümüş ezberlerimizi yenilemeliyiz, yeni yeni ezberler yapmalıyız.

Allah'ın dinini hayata hâkim kılmayı hedefleyenler bu işin “Elemtera”dan aşağısıyla olamayacağını bilmelidirler.  “Vedduhâ”ya kadar olan sûreler en cahilimizin ezberinde olmalıdır.

Bulunduğumuz yerde imamet yapabilmeli, kısacık da olsa Kur'an'a dayalı bir sohbet yapabilmeliyiz.

Altını çize çize, notlar ala ala bir meal bitirmeliyiz. Ayetler üzerinde mütalaada bulunmalıyız.

Yani Ramazan ayımız gerçekten bizim için Kur'an ayı olmalıdır.

Nasrettin hoca bir davet esnasında baklavayı çok yemiş, tabi rahatsızlanmış, yanındakiler fark etmişler ve bir şeyler yapmak için herkes bir şey tavsiye etmiş. İçlerinden birisi;

-Bir dilim turp verin çok iyi gelir, hazmettirir, demiş. Hoca eliyle boğazını göstermiş.

-Eğer şurada bir dilim turp sığacak kadar bir yer olduğunu bilsem oraya da baklava yerim demiş.

Evet, Ramazan ayında bizim için azıcık bir boşluk olduğunu görsek o zamanı da Kur'an'a ayırmamız gerekir diye düşünüyorum.

Elbette başka salih ameller de yapacağız bu ayda. Yoğun ve şuurlu bir şekilde Rabbimizi zikretmeliyiz. Önceden düşünerek, not alarak Rabbimizden isteyeceklerimizi tespit etmeliyiz ve daha sonra şuurlu bir dille ve ısrarla Rabbimizden istemeliyiz. Evet, ısrarla isteyeceğimiz şeyler olmalıdır, bunları şimdiden tespit ederek, mümkün olduğunca farz namazlarımızın secdelerinde veya sonunda istemeliyiz.

Rabbim Şa'ban'ı bizler için mübarek eylesin ve Ramazan'a ulaştırsın.

doğruhaber

Bu yazı toplam 2299 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar