Bu ülkede aklı başındaki hiç bir Müslüman anne baba:

"Acaba benim oğlum, benim kızım bir gün İslam'ı bırakır da Hıristiyan olur mu?" diye endişelenmemiştir.
"Lailaheillallah diyerek bir tek Allah'a iman etmişken bugünden sonra Teslise döner mi, camiyi bırakır da kiliseye gider mi?" diye bir korkuya kapılmamıştır.

Yani, Müslümanların kitleler halinde din değiştirerek İslam'ı terk edip Hıristiyan olma ihtimali bugün için kesinlikle söz konusu değildir.

Fakat aklı başındaki bütün Müslüman anne ve babalar evlatlarının içki ve kumar bataklığına düşmelerinden, fuhşa ve zinaya bulaşmalarından, kızlarının açılıp saçılmalarından, gayri meşru ve gayri İslami bir yaşantıya kaymalarından hiçbir zaman emin olmamışlardır. Endişeleri hep bu istikamette olagelmiştir.

Bütün anneler ve babalar, evlatlarının bu tehlikelerden uzak kalmaları için dua edip durmuşlardır.

Söyleyin, hangi Müslüman anne ve baba namazlarının sonunda evlatları için bu şekilde dua etmiyor ki?

Gerçek böyle iken, bir kısım medya ve bir kısım siyasi çevreler, sanki şu anda bizi kuşatan bir Hıristiyanlaşma tehlikesi varmış gibi kafaları karıştırıp duruyor.

Bu ülkeye her yıl otuz milyona yakın turist akın etmektedir ve bunların önemli bir bölümü Avrupalıdır. Yaşantı itibariyle önemli bir bölümü hayâdan sıyrılmış, ahlâki değerleri sıfırlamış, İslamî ve imanî değerlerimizi tahrip edip durmaktadır.

Bütün bunlara bir defacık yüzünü ekşitmeyenler, hatta bizzat bu leşten beslenenler, kendileri beslendiği gibi "turizm geliri" olarak millet için rızık kapısı olarak görenler, Sümela manastırına ve Akdamar kilisesine ayin için gelen birkaç bin dindar Hıristiyan için vaveyla koparmaktadırlar.

Unutmayalım ki, şu bizim coğrafyamız yüzyıla yakındır Batının ahlaksızlık ve hayâsızlık ateşinin içerisine yuvarlanmış ve cayır cayır yanmaktadır.

Eğer siz Kur'an'ın bakın dediği yerden bakarsanız, göreceksiniz ki bu ülkenin en acil gündemi söz konusu bu yozlaşma ve bu savrulmadır.

Bir başka deyişle, şu anda bu ülkede Allah Teala'yı gazaba getiren en önemli şey hayâsızlıktır, terbiyesizliktir, fuhşiyattır.
Kendisi yandığı gibi, maalesef bütün bir Ortadoğu'yu, özellikle komşu İslam ülkelerini yakıp kavurmaktadır.

Türkiye televizyonlarındaki Allah'tan uzak ve hayâsız diziler Bağdat'ı, Şam'ı yakıp kavurmaktadır. Kahire sokaklarını kirletmektedir, Körfez ülkelerinin zavallı halklarını akşam bu iğrenç kanallara kilitlemektedir.

Korkarım İran İslam Cumhuriyetine en büyük darbeyi ABD ve siyonist israil değil, Türkiye'nin TV kanalizasyonlarından fışkıran pislikler vuracak.

Bütün bunlarla öğünebilirsin ey Türkiye! Senin dışarıya asıl ihracatın budur! Hani övünüp dururdun ya yıllar yılı üç kıtaya İslam'ı yaymakla.

Şimdi söyleyin Allah aşkına, siz kime yutturuyorsunuz güney doğunun karşı karşıya olduğu tehlikenin bölünme olduğunu, terör olduğunu?

Evet, sizin aklınıza PKK denilince hemen terör gelebilir, öldürülen askerler polisler gelebilir.

DTP denilince, BDP denilince sizin aklınıza ilk gelen şey bölünme olabilir.

Fakat siz gelin bir de bize sorun PKK denilince, BDP denilince gözümüzün önüne nelerin gelip dikiliverdiğini.
Yüzyıllardır İslam'la yoğrulmuş bir coğrafyada İslam'a karşı yürütülen bir savaş gelir bizim aklımıza.

Örgütün ideolojisi doğrultusunda, belediyeler eliyle Müslüman Kürd halkına dayatılan köhnemiş komünizm ve ateizm gelir.
Belediyelerin ve diğer kuruluşların düzenledikleri bütün kültürel etkinlerin hep bu istikamette olduğu asla unutulmamalıdır. Yani İslam'la savaş, Müslüman Kürd halkının İslam'dan kaynaklanan örfüne ve adetine karşı savaş...

Öyle ya, size göre PKK şunun şurasında iki tanecik imam öldürmüştür, ne var bunda?

Gelin bir de bölgede yaşayan Müslümanlara sorun, Peygamber Sevdalılarına sorun PKK tarafından ne kadar imam şehid edildiğini, ne kadar ulema ve alim şehid edildiğini.

Kısacası, PKK denilince, DTP denilince bizim aklımıza, Laik ve seküler T.C rejiminin yüz yıla yakındır yapamadığı bütün yozlaşmaları bir çırpıda gerçekleştiriveren bir yapılanma gelir dikilir.

doğruhaber