Hasan Karakaya
Nemrut’a küçük bir sivrisinek... Fetullah Gülen’e Tahşiye!
Bu iş, burada bitmez...
“Pandora’nın kutusu” açılmış, “pislik”ler, “şantaj”lar, “tehdit”ler,“kumpas”lar, “tuzak”lar ortaya saçılmaya başlanmıştır...
“Çorap söküğü”nün gerisi de gelecek ve “hesap sorulmaya”başlanacaktır!..
Bugünkü “manşet”imizde de ifade ettiğimiz üzre; bir “Vatikan projesi”olan “Dinlerarası Diyalog”a karşı çıkan nice “masum insan, dini dernek ve vakıflar”a karşı “kumpas”lar ve “tuzak”lar kurulmuş, onlara karşı“operasyonlar” yapılmış ve çoğu hapse atılmıştır!..
Bu kişi ve kuruluşların ortak özelliği; “Dinlerarası Diyalog”a karşı çıkmaları, bunun bir “Vatikan Projesi” olduğunu söylemeleri ve bir de“başörtüsü”nün “furuat” değil, “İslâm dininin bir emri” olduğunu vurgulamalarıdır!..
Bir başka özellikleri de, “Gülen Yapılanması”na “rakip” olmalarıdır!..
Daha önce de yazdık;
1997’de “22 MÜSİAD üyesi”ne karşı düzenledikleri operasyonun tek sebebi; Cemaat’e ait “Işık Sigorta”ya karşı, “Dost Sigorta”yı kurmak istemeleridir!..
“Almanya ve CHP’yi de yanlarına alarak Deniz Feneri’ne operasyon”yapmalarının tek sebebi de, Deniz Feneri’nin, “Kimse Yok Mu” derneğine,“rakip” olmasıdır!..
Bunların örneği çok!..
HA PKK, HA FGÖ!
Dün de dediğim gibi;
27 Kasım 1978’de, “Kürdistan İşçi Partisi” adıyla kurulan PKK; nasıl kiDoğu ve Güneydoğu’da faaliyet gösteren “Kawa, Rızgari, Özgürlük Yolu, KUK ve DDK” gibi Kürt örgütlerini “hain, işbirlikçi ve revizyonist” diyerek;Siverek ve Batman’daki “aşiret”leri de “devlet yanlısı” ilân ederek, tek tek ortadan kaldırmıştır, bugün “Fetullah Gülen Örgütü”nün yaptığı da odur!..“Kendilerine rakip olan bütün kişi, dernek, cemaat ve vakıf”ları “uçkur düşkünü” ve “terör örgütü” gibi göstererek, “safdışı” etmeye çalışmıştır!..
Aynen PKK gibi!..
Çünkü, PKK da; sadece “kendisine muhalif örgütleri” ve onların“yönetici”lerini değil; aynı zamanda “kendi içlerindeki muhalifleri” bile; kimilerini “infaz” ederek, kimini de “yurtdışına kaçmaya” zorlayarak“etkisizleştirmiştir!”
Ancak bu “infaz ve susturma operasyonları”ndan sonradır ki; “Türkiye halkı”na karşı; 15 Ağustos 1984’te, Şemdinli ve Eruh baskınlarıyla “kanlı mücadele”yi başlatmıştır!..
“Paralel’in taktiği” de budur!..
Hele düşünün...
“Vasat” adlı bir örgüt “icat” edilerek, bu “dergi”yi çıkaran “Müslüman”lar içeri atılıp, susturulmuş!..
Fetullah Gülen’in “hedef göstermesi” ile “Tahşiye” adlı bir örgüt“uydurulup”, bir yayınevi etrafında “dini faaliyet” yürüten 122 kişi, 22 Ocak 2010’da gözaltına aldırılıp, bir kısmı tutuklanmış ve hapse attırılmış!..
Daha önce de, “Tevhid-Selâm Örgütü” adlı “hayali bir örgüt” icat edilip,“terörle ilişkili” gösterilmiş ve emekli müftü Çetin Yıldırım ve Şahmerdan Sarı gibi birçok Müslümana kan kusturulmuş!..
Uzun lafın kısası;
Kim, bir “Vatikan Projesi” olan “Dinlerarası Diyalog Projesi”ne karşı çıkmıştır, kim Fetullah Gülen’in “Başörtüsü furuattır” sözüne muhalefet etmiştir, haklarında hemen “itibarsızlaştırma kampanyaları” açılmış,“operasyon”lar düzenlenmiş, tutuklanmış ve hapse atılmış!..
Tıpkı, PKK’nın; 1978’de “kendi muhaliflerini bile infaz etmesi” gibi; Gülen Örgütü de, benim bildiğim 1997’den itibaren “muhaliflerini susturmaya”çalışmıştır!..
Hele söyleyin;
Latif Erdoğan’ları, Prof.Dr. Ahmet Keleş’leri ve daha nicelerini, kendi içlerinden atıp, onları itibarsızlaştırmaya çalışmadılar mı?..
Hele söyleyin;
Şahmerdan Sarı’lara, emekli müftü Çetin Yıldırım’lara, Cübbeli Ahmet Hoca’lara, “Muşlu Muhammed Hoca” olarak bilinen Mehmet Doğan’lara,Mustafa Kaplan’lara niye “operasyon” yaptılar, onları niye hapse attırdılar?..
Onların tek suç(!)ları; “Dinlerarası Diyalog saçmalıktır ve bir Vatikan Projesi’dir!.. Başörtüsü, bir furuat değil, İslâm’ın bir emridir” demeleri değil midir?.. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e bile, sırf“Dinlerarası Diyalog aleyhinde konuştuğu” için “itibarsızlaştırma kampanyaları” açmamışlar mıdır?..
TAHŞİYE, AYAKLARINA DOLANDI!
Bir defa daha hatırlatalım:
Türkiye’nin, “tarihindeki en büyük işgal harekâtı” ile karşı karşıya olduğunu, Paralel Devlet Yapılanması’nın; “devleti hücrelerine kadar işgal ettiğini” ve bugün, onlara karşı, adeta “Milli Mücadele” verildiğini hep yazdık, hep söyledik!..
Bu ülke; 7 Şubat 2012’de “MİT’e yönelik darbe girişimi”ne, 27 Mayıs 2013’te “ağaç” bahaneli “Gezi kalkışması”na, 17 ve 25 Aralık’ta,“Hükümet’i düşürme teşebbüsü”ne, 30 Mart ve 10 Ağustos seçimleri öncesinde de, yine Hükümet’e yönelik “kirli ittifak”lara maruz kaldı!..
Hiç şüphe yok ki;
Tüm bunların arkasında “Paralel Örgüt” vardı!.. Bu yüzden,“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sürekli olarak; “Bunların inlerine gireceğiz” dedi!..
Hemen herkes zannediyordu ki;
“Paralel Örgüt”ün üzerine, MİT’ten, Gezi’den, ya da 17-25 Aralık’tan gidilecek!..
Öyle ya;
Tüm bu olanlar, “Türkiye’nin istiklâli ve istikbaline suikast”ı amaçlayan“çok büyük olaylar”dı!.. Dolayısıyla; “Paralel Yapı’nın üzerine bu olaylar üzerinden gidileceği” düşünülüyordu!..
Ama, şu işe bakın ki; “MİT, Gezi ve 17-25 Aralık”ın yanında “esamisi bile okunmayacak” bir olayla yakayı ele verdiler!..
Gerçekten de; adını, bir “yayınevi”nden alan “Tahşiye”yi bir “örgüt” olarak lanse edip, bu “terör örgütü”(!)ne karşı 22 Ocak 2010’da operasyon düzenleten Paralel Yapı, birçok insanı “17 ay boyunca hapiste” tuttu!..
Ama, arkalarında öyle bir “parmak izi”, öyle bir “ayak izi” bıraktılar ki;“Tahşiye örgütü” olmakla itham edilen şahıslar, “17 aylık hapis hayatı”nın sonunda; “Bize kumpas kuruldu” diyerek “suç duyurusu”nda bulundular!..
Bu suç duyurusu sonrasında başlatılan soruşturma, geçtiğimiz Pazar günü,“Paralelci polis ve gazetecilerin gözaltına alınması”na kadar uzandı!..
Bir defa daha görüldü ki;
“Devlet, dini cemaatleri hedef aldı” yaygarası koparan Fetullah Gülen Örgütü’nün asıl kendisi “kendilerine muhalif dini cemaatlere karşı savaşmakta ve onları bitirmeye çalışmaktadır!”
“Tahşiye” olayı; elbette “büyük bir zulüm”dür ama, yine de diğer “darbe girişimleri”nin yanında, “sinek” mesabesinde bir olaydır!..
Evet, “sinek” mesabesinde!..
“Küçük” bir olay!..
NEMRUT’UN BURNUNA GİREN SİNEK
Ama; “ilahlık” taslayan Nemrut’a küçük bir “sivrisineği” musallat eden Cenab-ı Allah; başını Fetullah Gülen’in çektiği Paralel Örgüt’e de, sonunda“Tahşiye”yi musallat etti!..
Kur’an-ı Kerim’de geçen “Nemrut ve sivrisinek olayı”nı elbette biliyorsunuz... Ama ben, “tam yerine rastgeldiği” için, tekrar anlatmak istiyorum...
Malûm; bugün, hâşâ “Allah’la konuştuğunu ve bu kâinatı kendi yüzü suyu hürmetine devam ettirdiğini” söyleyip, adeta “Peygamberlik” taslayanFetullah Gülen gibi; Nemrut da, “ilahlık” taslamış, “Rabbim Allah” diyenHz. İbrahim’i (as) ateşe atmıştır!..
Ne var ki;
“İlah”(!)ın başı, bir küçük “sivrisinek”le fena halde derttedir!..
Her nereye gitse sinek de onunla birlikte gidiyor, burnuna, yüzüne, gözüne konuyor, hortumunu vücuduna saplayıp, kaçıyordu!.. Ne kadar çalışmışsa, sineği yakalayamamıştı... Bütün saray seferber olmuştu. Herkes sineğin peşindeydi... Fakat hiç kimse tutamıyordu!..
Kapıları, pencereleri sıkı sıkıya kapatıyorlar, fakat sinek ne yapıp ediyor,içeri girmeye muvaffak oluyordu. Nemrut’un gözüne günlerdir uyku girmemişti.
İlahlık dâvâsı güden Nemrut, bir ufacık sinek yüzünden ne hallere düşmüştü.
Nemrut; artık sarayda odadan odaya kaçıyor, “sivrisinek”ten kurtulmak için türlü türlü yollara başvuruyordu. Fakat sinek bir türlü kendisinden ayrılmıyordu...
Bütün hizmetkârları Nemrut’un etrafında pervane olmuşlar, onusivrisineğe karşı korumaya çalışıyorlardı...
Fakat bütün tedbirlere rağmen hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir şey olmuş, sivrisinek; Nemrut’un burnundan içeri girivermişti... Nemrut’un burnundan giren sinek, gidebildiği yere kadar gitmiş ve orada dolaşmaya başlamıştı.
O andan itibaren Nemrut’ta, müthiş bir baş ağrısı başlamıştı... Beyninde dolaşan sinek onu müthiş rahatsız ediyordu.
Son çare olarak;
Kafasını tokmaklattırmaya başladı.
“Vurun! Vurun!” diyor, sineğin beynine verdiği ıstıraptan, “tokmağın acısını duymuyor”du.
Başına tokmağın her inişinde o;
“Daha hızlı vurun!.. Daha hızlı” diyordu.
Başından kanlar akmaya başlamıştı, fakat o aldırış etmiyor, başınıtokmaklatmaya devam ediyordu. Bir yandan da başını duvarlaraçarpıyordu!..
Hiçbir şey kâr etmemişti.
Nemrut, başına yediği “tokmak”larla kendinden geçmişti.
Sivrisinek ise hâlâ beyninde dönüyordu.
Çok geçmeden çırpına çırpına can verdi!
Uzun lâfın kısası;
Ufacık bir sinek, “uluhiyet” dâvâsı güden Nemrut’un hayatına son vermeye yetmişti!..
Demek ki, neymiş;
Cenab-ı Allah, bazen “tufan”a bile lüzum bırakmadan, “isyancı kul”larının cezasını, bir küçük “sivrisinek” ile verirmiş!..
Anlayana “sivrisinek” saz,
Anlamayana “Tahşiye” bile az!..
Bu çırpınışlar;
Fetulah Gülen’in “son çırpınış”larıdır!..
***************************************************************
Paralel Medya’nın iddialarını çürüten birkaç örnek!
Paralel gazeteler ve televizyonlarda deniliyor ki;
“Bu, gazetecilere darbedir!”
l Peki, 22 Ocak 2010’da gözaltına aldırıp, tutuklattığınız ve “17 ay boyunca” cezaevinde yatırdığınız Mustafa Kaplan da, bir “gazeteci” değil miydi?..
Diyorlar ki;
“79 yaşındaki Ahmet Şahin gibi bir alimi gözaltına alıp, sorguladılar!”
l Yalan!.. Ahmet Şahin, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı...
lPeki, 22 Ocak 2010’da gözaltına aldırıp, tutuklattığınız ve “17 ay hapis”yatırttığınız Mehmet Doğan bir “alim” değil miydi?.. Mehmet Doğan da, hem “yaşlı”, hem “hasta” ve hem de “görme özürlü” değil miydi?..
Diyorlar ki;
“Dört yıl önce ekranlardan kaldırılan bir dizi film yüzünden bu operasyon yapıldı!”
l Peki, bu operasyonun sebebi, “tam da Tek Türkiye adlı bir dizi” değil mi?..
Fetullah Gülen hedef gösterdi, Zaman ve Bugün gazeteleri kampanya açtı,Samanyolu televizyonu “Tek Türkiye” adlı dizide “Tahşiye”den bahsetti,“Hakim, Savcı ve Polis”ler de talimatı yerine getirip, “operasyon” yaptı!.. Dizi, “4 yıl önce” bitmişmiş!..
Bitti ama “görevini icra ettikten” sonra bitti!..
Diyorlar ki; “Basına yönelik gözaltılara ABD ve AB’den sert tepki geldi!”
l ABD ve AB dedikleriniz;
İlk önce “Fehriye Erdal adlı terörist”in ve de “CIA işkenceleri”nin hesabını versin!..
yeniakit