Mehmet GÖKTAŞ
Nereden buluyorlar bu kadar takipçiyi?
Peygamberlik iddiasındaki sahtekârları konuşuyorduk. Özellikle Müslümanlar arasından böyle birilerinin ortaya çıkmasını hayretle karşılardım fakat ondan daha dehşet verici olanı, bunların kendilerine bunca takipçiyi nereden bulduklarıdır.
Peygamberlik iddiasındaki son sahtekârın Bursa’daki cenazesine şöyle bir baktım da gerçekten Müslümanların içinde yüzdükleri cehaletten dolayı içim yandı.
Fakat Peygamber Aleyhisselam’dan hemen sonra ortaya çıkan peygamberlik iddiasındaki sahtekârların takipçilerine baktığınızda bunun bir hiç olduğunu görürsünüz.
Daha, Allah’ın Rasûlü (s.a.v) hayattayken ortaya çıkan Müseylemetü’l Kezzab denilen sahtekârın kırk bin civarında askerinin olduğunu tarih kaydediyor, bu korkunç bir rakamdır. Müslümanlara öyle pahalıya mal oluyor ki, bu fitneyi ortadan kaldırmak için yapılan Yemame savaşında 1400 civarında sadece hafız sahabe şehid oluyor.
Peygamber Aleyhisselam henüz hayattayken Yemen’de zuhur eden Esved-i Ansi denilen peygamberlik iddiasındaki yalancı da aynı şekilde Ümmetin başına bela oluyor. Çok kısa bir süre içinde Yemen civarında önemli bir bölgeyi hakimiyeti altına alıyor ve bu esnada nice Müslüman hayatını kaybediyor. Allah’tan ki, eşi Müslümandı, önceki kocası bu peygamberlik iddiasındaki sahtekâr tarafından şehid edilmişti. İşte bu Müslüman annemiz bir kaç cengâver Müslümanla iş birliği yapmış, geceleyin evin arka kapısından onları içeri almış ve birlikte gebertmişler. Esved-i Ansi ortaya çıktığında ve gebertildiğinde Rasûlullah (s.a.v) henüz hayattaydılar.
Sadece bu ikisi değil, bunların ardından Tuleyha, Sicah ve birçok peygamberlik iddiasındaki sahtekâr daha ortaya çıkmış, Hz. Ebubekir (r.a) hilafeti döneminde elhamdülillah bunların hepsini hizaya getirmiştir.
Gelelim yazımızın başlığına; bu yalancılar nereden bulmuşlar bu kadar takipçiyi? Dünyanın uzak yerlerinden, Sibirya’dan, Moğolistan’dan, Afrika’dan gelmemiş bu insanlar. O bölgenin insanları, hatta tamamına yakını Müslüman, içlerinde bizzat Rasûlullah’ı (s.a.v) görenler var.
Peki, nasıl dönüyorlar, nasıl irtidat ediyorlar?
Her şeyden önemlisi bunların büyük bir çoğunluğu bedevilerdir, İslam davetini işittikleri halde müşriklerle süren mücadelede galip tarafı bekleyen, kendilerince yaş tahtaya basmayan, yanlış ata oynamak istemeyen, Mekke’nin fethinden sonra da Müslüman olmaktan başka seçenekleri kalmayanlardır. Yani her daim galip tarafa oynayanlardır.
İkinci ve en önemlisi de, kavmiyet ve ırkçılıklarıdır. Hatta Müseyleme’nin, Esved-i Ansi ve diğerlerinin kesinlikle yalancı olduklarını bile bile, Hz. Muhammed Aleyhisselam’in gerçekten Allah’ın rasûlü olduklarına inandıkları halde; “Olsun, bizim kavmin peygamberlik iddiasındaki sahtekârı, başka kavmin sahih peygamberinden daha sevimlidir” sapkınlığıdır.
Bu arada işin garip yönü nedir biliyor musunuz? Bu peygamberlik iddiasındaki sahtekârların hiç birisi İslam’ı ve Peygamber Aleyhisselam’ı tamamen reddetmiyorlar. Hatta Müseyleme denilen peygamberlik iddiasındaki sahtekâr Efendimiz’e yazdığı mektubuna “Allah’ın rasûlü Müseyleme’den Allah’ın rasûlü Muhammed’e” diye başlamaktadır.
Bir şeylerini daha görüyoruz; başta zekât olmak üzere bir takım ibadetleri kaldırıyorlar.
Bu konuyu İslam tarihinden genişçe okumanızı tavsiye ederiz. Çünkü bu gidişle daha çok peygamberlik iddiasında bulunacak sahtekâr ve yalancı göreceğe benziyoruz.