Abdurrahman Dilipak
New African Republic
Dün, benim için yoğun bir gündü.. Erkaya davası ile ilgili icradan satış vardı. Sonunda sattılar. Arkadaşlar bu konuda haber hazırladıkları için ben o konuya bugün girmeyeceğim. Dünden kalan bir gündemimiz vardı. Hükümetin yeni açılım paketi..
İyi oluyor, iyi! Herkes eteğindeki taşı döksün.. Bu işlerin konuşulması bile nur-u nimet.. Bu vesile ile kim kimdir, kim neyin peşinde daha iyi anlaşılıyor..
Aslında, iktidarın CHP ve MHP ile mutabakat arayışı, DTP ile görüşmeler filan çok da önemli değil.. Ortada bilinmeyen bir şey yok..
Türkiye"nin hukuk devleti olması Başbuğ, Baykal, Bahçeli, Öcalan, Türk"ün oluruna, onayına kalmış değil..
Türkiye"nin 3 temel sorunu var.. İrtica sorunu, Kürt sorunu ve Ergenekon sorunu..
Bu sorunların üçü de aynı zamanda Türk, Türkiye sorunudur..
Bu 3 sorunun 3 noktada patlak vermiş olması, sorunun sadece bu çevrelerle sınırlı olduğu anlamına gelmiyor.. İrtica sorunu, din hürriyeti sorununun aktüel bir tezahürüdür. Sorunun çözümü herkesin inandığı gibi yaşaması ile mümkündür.. Diğer bir sorun Kürt sorunu.. Bu, etnik ve kültürel haklarla ilgili bir sorundur.. Ana dilde yayın, eğitim, kılık kıyafetle ilgili, genel anlamda kültürel haklar sorunudur..
3. sorun aslında darbecilikle ilgilidir.. Demokrasi sorunu gibi ortaya çıkıyor. Siyasi, kültürel, sosyal haklarla ilgili bir sorun.. Buna ideolojik, felsefi, vicdani kanaati de ekleyebilirsiniz..
Peki bunların sağlanmasında kimle ne konuda mutabakat sağlamamız gerekiyor ki? Bunlar devletin, anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyeti ile ilgili konulardır..
Kürt sorununu, sadece Kürtlerin sorunu gibi görmemek gerek. PKK, DTP, Apo üçgenine de hapsedilemez bu mesele. Buradan yola çıkarak Türkiye"nin derin gerçeği ile yüzleşmeli ve herkes için en iyi ve doğru olan, dünyaya örnek olacak bir çözüm modeli üretmeliyiz.
Kimsenin bu gerçeklere sırtını dönme hakkı yok. Gerçeklerle yüzleşmek zorundayız..
Kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak arkasında bir ormanı kaybederiz.
Sözünü ettiğim kişi ve kuruluşların gerçekliğini inkar etmek değil bu. Hukuk oluşturacaksanız, soyut bir çerçevede etik ve estetik kaygılarla yaklaşmanız gerekir konuya..
Aslında bugün tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız. İktidar bir irade ortaya koydu. Toplumsal taleb de çok yüksek.. Bu bir şans.. Karşı çıkanlar toplumun gözünde zor durumda kaldılar. Kendileri ile çelişen bir durumdalar. Baykal eski taahhütlerini ayaklar altına alıyor.. Devlet Bahçeli, 2000"de imzaladığı BM Sosyal, Siyasal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi"ni ayakları altına alıyor.. Bu inkar psikolojisi ile, meydan okumayla bir yere varılamaz. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Keskin sirke sonunda kendi küpüne zarar verir..
Şunu kabul edelim: Sorunun temel kaynağı; derin şekli ve görünen şekli ile yanlış bir Cumhuriyet projesidir.. Cumhuriyeti, evrensel, doğru şekli ile yeniden inşa etmek zorundayız..
Bu işler Türkiye sınırları içinde başlayıp biten hadiseler de değil. Bunu da görelim.. Sihirli bir çözüm formülü de yok..
Bu sorunu çözmek istiyorsanız, Anayasa reformu öncelikli bir konu. Daha öncelikli bir konu ise düşünce, inanç, ifade ve örgütlenme hürriyeti ile Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargının yeniden yapılandırılması..
Derin devletten yakamızı kurtarmadıkça, bu kadar kara para, bu kadar çok silah birilerinin elinde kaldığı sürece, kaçakçılık önlenmediği takdirde bu sorunların çözülmesi mümkün değil.
Petrol, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının üzerine yürüyebilecek misiniz, faili meçhuller aydınlatılacak mı?
Bakın, yazımın başlığı, bir Amerikan deneyimi ile ilgili.. Malcolm X 1965"te şehid edilmiş. 68"de Martin Luther King öldürüldü.. 68 olayları yükselirken, ABD yönetimi hızla politika değişikliğine gitti. ABD yönetimi zencileri örgütlenmeye ve taleplerini bilimsel verilerle, siyasi bir proje haline dönüştürmeye çağırdı. Herkes her şeyi konuşmaya başladı. Hatta ABD"den ayrılıp, zencilerin New African Republic adlı ile yeni bir devlet kurması fikri gündeme geldi. Bunlar devlet üniversitelerinin salonlarında tartışmaya açıldı.. Geçici, hazırlık hükümeti kurma fikri ortaya atıldı.. Bir çiftlik alıp, genç gönüllülerin askeri eğitim kampları kurmasına karar verildi. Amerikan ordusunun eski silahlarının ihalesine katılan NAR yetkilileri, büyük miktarda silah alıp, çiftlikte eğitim vermeye başladılar. Ne oldu biliyor musunuz? Şiddet olayları durdu.. Bu örgüt bugün hâlâ var. Birçok medeni ve sosyal, kültürel kazanımlar elde ettiler, ama artık şiddete başvurmuyorlar.. Karşılıklı diyalog, anlayış ve güven ortamı, sorunun kendiliğinden çözülmesi yönünde önemli bir fırsatı ortaya çıkarttı..
Eğer bu özgür tartışma ortamı olmasaydı, gidişat hiç de iç açıcı değildi..
Şunu unutmayalım. Adalet yoksa barış da yok. Adaleti inşa için ise bir iktidarın mutabakat arayışına gerek yok. Bu mutabakat, olsa olsa sadece sayısal yeterlilik için gereklidir.. Ayaklarımızı yere sağlam basacak olursak, aklı selim CHP ve MHP tabanında yankısını bulacak ve bunun sonuçları bir şekilde parlamento aritmetiğine yansıyacaktır..
Bu konuya korkuyla değil, umutla yaklaşmamız gerek. Öte yandan ne yaptığımız, ne söylediğimiz kadar, sözlerimizin nasıl anlaşıldığı da önemli. Çok kaypak bir zeminde hareket ediyoruz..
Yaşanan sorunların önemli bir kısmının belli, uluslararası güç odakları tarafından üretilen sorunlar olduğunu unutmayalım. Birtakım kişi ya da kuruluşlar çözüme razı olsalar da, sorun çıkartacak başka gruplar ortaya çıkabilir. Bunu da bir kenara not edelim..
Sahi, mesela neden Nelson Mandela, Güney Afrika deneyiminden yararlanmıyoruz? Evrensel tecrübelerden yararlanalım ve dünyaya örnek olacak bir çözüm modeli oluşturalım..
"Beyaz Türkler"in "zenci yurttaşlar"ı yok mu dersiniz!
Adaletten, barıştan, özgürlükten yana, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yönetim oluşturun, göreceksiniz ki, sorunların en az yarısı kendiliğinden çözülecektir.. Bu, Ankara"nın kendi başına vereceği bir karardır, kimseyle pazarlığa da gerek yok, aslında bu konuda.
Selam ve dua ile..
Vakit