Abdurrahman Dilipak
N'olacak bu memleketin hali!
(Ebû Süfyan sizin için ordu toplamıştır, diye) sizi kendi dostlarından korkutmakta olan o şeytandır. Siz, onlardan korkmayın da bana isyan etmekten korkun, eğer müminlerseniz. (Ali İmran 175)
Masonlar, komünistler, Yahudiler, siyonistler, BOP'çular, Tapınakçılar gelip size ham yapacaklar.. Düşmanlar çok güçlü ve akıllı, bizse çok zayıfız demeye getiriyor birileri.. Sanki onlar "tek yürek"miş gibi. Kitap onların yüreklerinin parça parça olduğunu söyler..
Şeytanın dostlarından korkmayın, Allah'tan korkun! Bizim koruyucularımız var, yalnız ve çaresiz de değiliz. Allah'ın müttaki kullarına hiç kimse zarar veremez.
Şeytanın askerleri ile kafalarımız öylesine meşgul ki, Şeytanı bile unuttuk. Ve tabii kendi nefsimizi de..
Karanlık aydınlığın yokluğudur! "Hak geldi, batıl zail oldu de" der Kitap.. Bizse "Batıl geldi hak zail oldu" diyoruz..
Kimi kurtarıcı liderlerden söz ediyor, kimi kurtarıcı önderlerden. Kimi kurtarıcı ideolojilerden.. Oysa böyle bir şey yok.
Peygamberlerin bile kurtarıcı güçleri yok. Öyle olsa kimi anne-babasını, kimi çocuklarını, eşlerini, kavimlerini kurtarırdı. Onlar insanları kurtuluşa çağırırlar.. Allah'a, Kitab'a çağırırlar.. Zira herkes için ancak yaptıklarının karşılığı vardır ve Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa kurtuluş nasib etmeyecektir..
Bizimkiler bağırıyor; "Şeriat gelecek vahşet bitecek." Hz. Ali zamanında şeriat gelmemiş mi idi? Vahşet bitti mi? Biz bunla mücadeleyle emrolunmadık mı?
Hep hatırlatıyorum Hz. Yakub'un çocuklarına bakın. 11'i bir araya gelip Yusuf'u kuyuya atmadı mı? Firavunun sarayında 3 Peygamber yetişmedi mi? Hz. İbrahim bir puthanede büyümedi mi?
Steril bir dünya, streil bir toplum hayal edenler yanılıyorlar.. Allah (cc) Şeytana kıyamete kadar mühlet verdi..
Laf ile aleme binlerce nizamat verenler kendi hanelerinde bile rahat değil, yönettikleri işletmelerde vaad ettikleri düzenden eser yok.. Gün gelir kendi dostları arasındaki ihtilafları bile çözemezler dünyaya barış vaad edenler..
Hani, ham hayaller, sloganlar peşinde koşanlara gerçeği anlatmak isteseniz izin vermezler. Onların hakikatten daha değerli sloganları, hayalleri vardır..
Üzülüyor insan. Gün geliyor, onca çabalar, emekler, alın terleri, gözyaşları bir hayal uğruna yokolup gidiyor, peşinde derin bir ah ve hüzün bırakarak..
İktidar ve servet ümmet için dehşetli bir imtihan konusu.. Ve de şehvet tabii.. Din, vatan, millet, ümmetin ali menfaatleri sözkonusu olunca birilerinin gözünde insanlar zavallı karıncalar gibi gözüküyor ve birileri için kolayca gözden çıkartılabiliyor..
İhtiras ve öfke nasıl da gözleri kör ediyor! Gözleriniz var görmez oluyor, kulaklarınız var duymaz oluyorsunuz, kalpleriniz var, artık hissetmiyorsunuz..
"Şöyle olmasaydı böyle olurdu" diyenler, geçmişe dönük yorumlarla aklımızı çelmesin.. Geleceğe dönük vaadlerde bulunanlara sorun bakalım, ellerinde nasıl bir garanti var, o işlerin öyle olacağına dair..
Sahi, Hz. Ömer Halid b. Velid'i niçin azletmişti.. Çünki "zaferi nerdeyse Allah'tan değil de, Halid b. Velid'den bekliyor olacaklardı". Hadi bu olay üzerinde düşünelim biraz..
Sahi siz zaferi kimden bekliyorsunuz?
"Allah (cc) bizi mallarımızla, canlarımızla, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir."
Dini yüceltme adına kendilerini yüceltme çabasındaki çevrelere karşı dikkatli olmak gerek.. Birçok kişi ve topluluk, başkalarına ilahlık ve Rablik taslamak için kendi lider, örgüt ve ideolojilerini nasıl da kutsuyorlar, eleştirilmez kılıyorlar.. Kendi programları için "işittik ve iteat ettik" dememizi istiyorlar..
Yahu, Allah'ın dini yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar da bizim yaşadığımız din karı ile koca arasındaki ihtilafı bile çözmüyor be kardeşim.. Türk - Kürt kardeşliğinden söz edenler kendi aileleri içinde miras kavgalarını, komşuları ile kan davalarını, aile içinde gelin-kaynana kavgasını bitirebilmişler mi sorun bakalım..
Sahi, n'olacak bu memleketin hali!
Selâm ve dua ile..
yeniakit