İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Norveç şoku: İslam'la savaşı siz başlattınız!

Cuma günü Norveç'te yaşanan ve 93 kişinin ölümüyle sonuçlanan kâbusun mimarı kim? Saldırıyı gerçekleştiren aşırı sağcı Anders Behring Breivik, ırkçı, radikal Hristiyan, Tapınak Şovalyeleri mensubu, kafayı sıyırmış biri, birtakım derin organizasyonların tetikçisi ve daha birçok şey olabilir... Benzer saldırılar diğer Avrupa ülkelerinde de yaşanabilir.

Oklahoma'daki federal binayı yerle bir edip 168 kişiyi öldüren ve idam edilen Timothy McVeigh, ABD'nin gerçek düşmanının kendi içinde olduğunu ortaya koymuş, "Ben bu saldırıyı Amerikan yönetiminden öğrendim. ABD'nin dünyada yaptığı operasyonlarla benim yaptığım aynı şey" demişti. Breivik de, yüzlerce sayfalık manifestosunda, Batı'nın kendi içinde beslediği canavarı ortaya koydu. Cinnet hali değil, derin bir sorgulamanın varolduğu, son derece zeki, dünyayı iyi izleyen bir profil var karşımızda.

İşin tuhafı, Oslo canisinin düşünce dünyası ile, bırakın sokaktaki Avrupalı'yı, Batı'nın siyasi, entelektüel ve dini önderlerin birçoğunun düşünce dünyaları örtüşüyor. Korkunç saldırıyı yapmadığını, bu düşünceleri sadece savunduğunu düşünelim. Bakın bakalım kaç Avrupalı, kaç lider, kaç devlet yöneticisi, kaç kişi aynı fikirleri savunuyor. Acı, korkunç, ifade etmesi bile bazılarını rahatsız edecek gerçek bu.

Bir örnek vereyim:

4-7 Temmuz 2009'da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazanan 736 milletvekilinden 120'si yabancı düşmanı ya da ırkçı, altıda biri Avrupa düşüncesine inanmıyor. 27 Avrupa ülkesinden yirmisi muhafazakar sağcılar tarafından yönetiliyor. Merkez sağ ve aşırı sağ hızla yükseliyor. Bu seçimlerde en etkili propaganda malzemesi Türk ve İslam düşmanlığı ve siyasi partiler oy için buna yatırım yapıyor. İsviçre, Belçika, Fransa ya da diğer ülkeler, nüfuslarının önemli bölümünü teşkil eden Müslüman veya yabancıları tehdit ilan etti.

Angela Merkel, "İslam ya da yabancılar hiçbir zaman Avrupa'nın bir parçası olmadı, olamayacak. Bu gerçek kabul edilmeyecek, yıllardır kendimizi kandırdık. Bu bir yanılsama" diyor.

Almanya ve Fransa, yabancı ve Müslüman karşıtlığının öncüsü olma gibi tehlikeli bir oyun oynuyor. Ekonomik krizin de etkisiyle bu çevrelere düşmanlık bizzat devlet iktidarının senaryolarıyla besleniyor, çok kültürlülük projesi çoktan rafa kaldırıldı, göçmenler için olağanüstü yasalar çıkarıldı, Avrupa artık bu yükten kurtulmak istiyor. Düşmanlık, sanıldığı gibi aşırı sağcı gruplarla sınırlı değil, Atlas Okyanusu'nun iki yakasında müthiş bir ırkçılık güç kazanıyor ve yakın gelecekte etkilerini çok daha acı bir şekilde gösterecek.

Hatırlayalım; Almanya'da kundaklanan evleri, Türkiye'ye getirilen cenazeleri.. Almanya'nın her bölgesinde ve Avusturya'da Türklere ait yüze yakın ev kundaklandı. Bir kişi bile yakalanmadı. Alman federal savcısı bir açıklama yaptı ve bütün dosyaları kapattı. Bu nasıl bir organizasyondu? Aşırı sağcı gruplar mı yaptı sanıyorsunuz!

Soğuk Savaş'tan hemen sonra yeni tehdit İslam ve Müslümanlar oldu. 11 Eylül saldırıları sonrası da bu yeni tehdide karşı yeryüzünün her köşesinde açık savaşlar yürütülmeye başlandı. "Batı bu tehdidin üstesinden gelecek" türü cümleleri hemen her Batılı lider ve ülke yöneticisinden duyduk. İslam'a ve Müslümanlara karşı dünya seferber edildi. Kendileri dışındaki düşmanla savaşan ülkeler, yıkıcı politikaların kitleler üzerinde nasıl bir etki bıraktığını, ne tür bir canavar yarattığını düşünmedi bile. Esir ticaretinden ülke işgallerine, Haçlı Savaşı nutuklarından ağır işkence ve katliamlara kadar akla gelen her yol denendi. Hiçbir sınırlama, ölçü, değer yoktu. İslam'a dair ne varsa aşağılandı, Batı kamuoyu bu yeni düşmana karşı adeta formatlandı.

Karikatür krizini hatırlayalım: Bir Danimarka gazetesinin yayınladığı o aşağılayıcı karikatürlere bütün Batı medyası ve siyaset dünyası sahip çıktı. Oysa operasyon neoconlar tarafından yürütülüyordu ve ABD sınırları dışında Avrupa'yı da aynı savaş doktrini için hizaya sokuyorlardı. Avrupa uykudan uyanmalıydı, seferberliğe daha doğrusu yeni Haçlı savaşına katılmalıydı. Medeniyetler çatışması esastı ve bütün ekonomik-güvenlik politikaları buna göre dizayn edilmişti. 21. Yüzyıl yeni fetihler yüzyılı olacaktı. Batı medeniyeti sonsuza dek yaşayacaktı. Hesap buydu. Yeni Avrupa projesi buydu.

Tam o sırada, Papa'nın sözleri dikkat çekiciydi. Hristiyanlara tek çatı altında toplanma çağrısı yapan, Hristiyan birliği hayalleri kuran, Türkiye'yi AB içinde görmek istemeyen, karikatür kriziyle hırpalanan Müslümanlara ağır darbeler vuruyordu. Bizans İmparatoru Manuel II. Paleologos'tan alıntı yapıyor ve "Hz. Muhammed gayri insani ve şeytanca olanın dışında yeni bir şey getirmedi" diyordu.

Avrupa veya Batı toplumunu bu yeni düşmana karşı harekete geçirme konusunda atılan adımlarla, uygulanan politikalarla, söylenen sözlerle ilgili yüzlerce örnek sıralanabilir. Yürütülen savaşın terörle mücadele değil, yükselen İslam'ı dizginleme olduğunu, yer yer Haçlı Savaşı vurgusunun bu yüzden yapıldığını herkes biliyordu.

Şimdi, bütün bu olanlardan geriye ne kaldı, bakalım. Dünyayı, kendi halklarını böyle bir savaş için dolduran yönetimler bir canavar yarattılar. Atlantik'in iki yakası ırkçı dalgalarla dövülüyor şimdi. Ekonomik kriz, yabancı düşmanlığını ve elbette İslam düşmanlığını alabildiğine güçlendiriyor. Refah düştükçe tehlike daha da büyüyecek. Norveç mesela, Kuzey Irak'tan petrol kuyusu almak için CIA'nın gizli esir ticaretine ve işkencelerine ortaklık yapmak yerine kendi içinde büyüyen tehlikeyi görmeliydi.

İnanın bu tehdit, bir önlem alınamazsa çok daha büyüyecek.

Dünyayı savaş alanına çevirip insani değerleri yok edenler, ardı ardına düşman üretip kitleleri seferber edenler, işte Oslo kurbanlarının gerçek suçluları, failleri onlardır.

Behring Breivik, onların eseri, onların silahlı gücü, onların ürünüdür. Nasıl bir tehlikeye yatırım yaptıklarının farkında bile değiller. Uyanmazlarsa böyle şoklarla uyanmak zorunda kalacaklar..

Haçlı savaşı ilan etmiştiniz.. İşte size bu savaşın komutanlarından biri!

 

yenişafak

Bu yazı toplam 1256 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar