Nureddin Şirin
Numan Kurtulmuş ve Yeni Parti Süreci Üzerine
Saadet Partisi Genel Başkanlığı ve üyeliğinden istifa ettiğini ve yeni bir siyasi yapılanma sürecini başlattıklarını açıkladığı "veda" konuşması hem Milli Görüş hareketinin geleceği açısından hem de kurulacak yeni bir parti ile Türkiye ve İslam dünyasının gündeminin nasıl şekillenebileceğinin işaretleri açısından büyük bir önem taşımakta.
Öncelikle Sayın Kurtulmuş"un Saadet Partisi Genel merkezi önünde televizyonlara ve kalabalık bir taraftar kitlesine hitaben yaptığı konuşmanın içeriğine ilişkin bazı tespit ve kritiklerimizi aktarmak istiyorum.
Numan Kurtulmuş"un yaptığı konuşma genel hatlarıyla bir deklarasyon anlamına geliyordu; partiden istifası ve ayrılışının ilanından öte bundan sonra takip edecekleri siyasetin köşe taşlarını yansıtması açısından önemli idi.
Şöyle ki;
Kurtulmuş konuşmasında "Hayatımızın sonuna kadar üç şeyi yapmayacağımıza bu millete söz veriyoruz. Firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız, Belamlaşmayacağız" Âlemlerin Rabbi olan Allah"tan başkasının önünde diz çökmeyeceğiz" sözleriyle net bir "İslamcı" vurgusu yapmış oldu. Zira burada Kur"an"ın tanıttığı batıl ve zulüm simgelerine atıfta bulunarak aynı zamanda siyasette bir "referans" hatırlatması da yapmış oldu. Siyasette Kur"an terminolojisini kullanmak bir açıdan kurulu oligarşik yapıların müyyide radarlarına takılma riskini beraberinde getirse de, bir Müslüman kimliğin asli referansının "Kur"an" olduğu gerçeğinin politik düzlemde de karşımıza çıkması sevindirici bir durumdur.
"Âlemlerin Rabbi olan Allah"tan başkasının önünde diz çökmeyeceğiz" sözüyle, Hz. İbrahim"in "Âlemlerin Rabbine teslim oldum" (Bakara 131) sözünü hatırlatan Sayın Kurtulmuş için biz de, "inşaallah tevhid misyonunu yüreklice ve onurluca ihya ederek İbrahimi bir duruşu sonuna kadar korur" duasında bulunuyoruz.
Kurtulmuş konuşmasında Gazze, Mavi Marmara, Doğu Türkistan konularında Saadet Partisi"nin ortaya koyduğu tepki ve eylemselliklere dikkat çekerek, dünya emperyalizmi ve siyonizme karşı dünya Müslümanlarının haklarını savunma konusundaki hassasiyet ve sorumluluğa vurgu yapması da, bundan sonra aynı duyarlılığın devam ettirileceği mesajını taşıyordu.
Kurtulmuş konuşmasındaki, "Küresel statüko ve onun yerli temsilcileri kendi egemenlik alanlarının millet iradesinin genişlemesiyle yok olmasını istemiyorlar. Ve bu mesajı vermeye çalışanların, önünü kesmeye çalışıyorlar. Bizim önümüzü kesmeye çalışanların vermiş olduğu mesajı anlıyor ve aynen sahibine iade ediyoruz. Çünkü biz Âlemlerin Rabbi olan Allah"tan başkasının önünde diz çökmeyeceğiz" " Kim ne yaparsa yapsın, kim hangi hesabın içinde olursa olsun, bu yürüyüşümüzü engellemeye hiçbir kimsenin gücü yetmeyecektir." "Uzun yola çıkmaya hüküm giydiğimizi bilerek ve bir Musa gibi elimize asayı alarak.." sözleriyle ortaya koyacakları siyasetle ABD ve Siyonizm merkezli küresel despotizme karşı özgürlük ve adalet ekseninde bir duruş ve direniş sergileyeceklerini de vurgulamış oldu.
Sayın Kurtulmuş"un Milli Görüş değerleriyle olan bağlarının kopmayacağını vurguladığı "Bu milletin milli görüşünün bütün siyasi birikiminden en geniş anlamda yararlanacak ve kullanacağız. Geçmişini inkar eden bir ucuzculuğa ve kolaycılığa asla iltifat etmeyeceğiz. Manevi değerlerimizden, medeniyeti inşa ve ihya iddia ve hedefimizden asla ödün vermeyeceğiz. Reel politiğin cazibesine kapılıp, ideallerimizi terk etmeyeceğiz" sözleri de oldukça anlamlı kuşkusuz.
Bu sözleriyle Saadet Partisi"nden ayrılışın bir "gömlek değiştirme" anlamına gelmediğinin altını çizen Kurtulmuş, "Reel politiğin cazibesine kapılıp, ideallerimizi terk etmeyeceğiz" sözüyle Ak-Parti"nin siyaset tarzını reddettiklerini açıkça ifade etmesi, Ak-Parti"den farklarının nasıl olacağının önemli bir işareti anlamına geliyordu.
Sayın Kurtulmuş"un konuşması kuşkusuz büyük bir değer ve önem taşımakta.
Ancak bu değerlerin politik düzlemde kimlerle ve nasıl pratiğe aktarılacağı konusu büyük bir soru olarak karşımızda durmakta..!
Acaba Sayın Kurtulmuş ile birlikte siyasete devam edeceği açıklanan kişilerin ne kadarı bu yeni siyasetin "sözü doğru özü doğru" örnekliğini oluşturuyor? Acaba ister Genel idare kuruluna seçilen ve yaptıkları ortak açıklama ile Numan Kurtulmuş ile birlikteliklerini devam ettireceklerini açıklayan politikacılar, söz konusu edilen bu siyasi çizgiyi gerçek anlamda, samimi, içten ve pazarlıksız bir şekilde temsil etme liyakatini ne kadar taşıyor?
Aynı şekilde, "mazlumlar, mahrumlar, mağdurlar, horlananlar ve unutulanlar" adına siyaset yapacaklarını belirten Kurtulmuş, kendisiyle birlikte partide yetki ve inisiyatif sahibi olacak kişileri belirlerken, gerçekten bu amaca uygun kişileri nasıl seçecek?
Yarın bir gün "mahrumlar, mazlumlar, mağdurlar, horlananlar" ile bir bağı bulunmayan, şimdiye kadar onlar adına gerçekten bir çaba, bir fedakarlık içinde bulunmayan, aksine mağdurları, mazlumları ve mahrumları kendileri unutup onları incitenler bu partide siyasetçi olarak ortaya çıkarsa, o zaman Kurtulmuş"un sözleri nasıl bir anlam ifade edecek?
Bu ülkenin, Anadolu"nun yalınayaklıları partiye sadece oy vermeye mi çağrılacak, yoksa parti bu insanların kükreyen bir sesi mi olacak?
İmam Musa Sadr 1970"li yıllarda Lübnan"da hak, adalet ve özgürlük hareketini başlattığında, hareketin adı "mahrumlar hareketi" idi. Ama bu mahrumlar Lübnanlı bazı elitlerin arkasına düşmemiş, aksine hareketin kadrolarını ve lider kadrosunu oluşturmuştu.
Yeni partiyi nasıl göreceğiz; gerçek anlamda bir "mahrumlar hareketi" mi yoksa "mahrumlar ve mazlumlar" üzerinden politika yapan yeni bir "elitler hareketi" mi?
Acaba siyasal araç ve imkanları kişisel çıkarları ve ikballeri kullananlar ve kullanma peşinde olanlar kamuoyunda bu şekilde tanınanların yüzüne partinin kapıları nasıl kapanacak? Bu beklentilerle yeni partiye doluşmaya kalkanlara "dünyevi hesap ve beklenti içinde olanların bizim yanımızda yeri yoktur" nasıl denilecek? Yoksa böyleleri yeni partide de arz-ı endam edince, "ne yapalım bunlar siyasetin gerekleri" denilerek bu kambur rasyonalize edilmeye mi çalışılacak?
Şu kadarını ifade edeyim ki, Sayın Kurtulmuş ile birlikte hareket edeceğini açıklayan tanınmış bazı politikacılara bakınca, daha şimdiden, "birileri kendileri için yeni ikbal, menfaat ve makam peşinde" demekten kendimizi alamıyoruz. Zira bu kişileri ne dünya Müslümanlarının acılarını paylaşırken, ne de bu ülkenin mazlum ve mahrumlarının ellerini tutarken, zulme ve tuğyana karşı seslerini yükseltip özgür ve onurlu bir mücadeleyi yükseltirlerken hiç göremedik. Ama bu kişiler daha şimdiden vitrinde gözükmeye amiyane tabirle "sırıtmaya" başladılar bile"
Birileri bazıları için "bizim olsun küçük olsun" diyerek bir siyaset tarzına eleştiri getiriyor. O zaman birileri de sizden şunu ister "temiz olmayacaksa hiç olmasın"
velfecr