Nureddin Şirin
O Şehid İmad'ın Annesiydi; Ümmetimizin Semasında Parıldayan Bir Yıldız
Aralarında Mavi Marmara özgürlük filosu gazilerinden Abdulhelim Almalı ve Sadrettin Furkan"ın da bulunduğu altı kişilik Mavi Marmara gönüllülerinin yanı sıra Vakit Gazetesi"nden Kemal Gümüş kardeşimizle birlikte Filistin gönüllüsü olarak toplam 24 kişiydik.
(Lübnan ziyaretimizin ayrıntılarını Velfecr"de takip edebilirsiniz.)
Bu ziyaretimiz sırasında bizlere unutulmaz bir ders veren kişi kuşkusuz ki Şehid İmad Muğniye"nin annesi idi.
Bizler onu her ne kadar Hizbullah"ın direniş komutanı ve büyük zaferlerin mimarı Şehid İmad"ın annesi olarak tanısak da, o aynı zamanda diğer iki oğlu Cihad ve Fuad"ı da siyonizme karşı mücadele sahnesinde Allah"a kurban sunan bir anneydi...
Gazze"de üç oğlunu Kudüs"ün özgürlüğü uğruna kurban veren Hamas milletvekili Umm Nidal Ferhat"ı hatırladığımızda, siyonizme karşı mücadelede annelerin önemini çok daha iyi kavrıyoruz; aslında belki de en çok konuşulması ve takdir edilmesi gereken de bu annelerimizdir.
Her iki anne de üç şehid annesi. Umm Nidal"i değişik vesilelerle tanıdık, okuduk, biraz olsun öğrendik.
Tahran"da düzenlenen Uluslar arası Kudüs Konferansı"nda Umm Nudal"i yakından görüp kendisini dinlediğimizde, onun ne yüce bir şahsiyete sahip olduğuna; sabrına, tevekkülüne, teslimiyetine, fedakarlık ve zühdüne tanık olmuştuk. Onun yanında olmanın manevi duygusunu kelimelere dökmek gerçekten çok zor. Çünkü her şeyden önce o ortamlarda cihad, direniş, şehadet ve fedakarlığının manevi atmosferini hissediyor, bunun sevincini yaşamakla birlikte, büyük bir mahcubiyetin içine de giriyorsunuz.
Zira, bu anneler böylesi büyük fedakarlıkları gösterip hiçbir yılgınlık göstermeksizin İslami direnişi destansı bir şekilde sürdürürlerken, bizler ise bu yolda küçük bir sıkıntıya düşmek ya da bedel ödemekten kaçınıyor, dünyevi meşgaleler ve risksiz alanlarda savrulup gidiyoruz.
Onlar ise bize hep "Allah yolunda cihad"ı hatırlatıyor, bu uğurda her türlü cefayı göze almamız, göğsümüzü Kudüs için siper edinmemiz gerektiğini öğretiyor; Allah katında salih bir kul olmanın yolunun ise sadece direnişi yaşamak, kuşanmak ve taşımaktan geçtiğini gösteriyorlar.
Onlar bize aynı zamanda, Sadr-ı İslam"da İslam davasının ne bedeller ödenerek kuşandığının günümüzdeki bir tecellisi olarak, bir Yasir ailesi, bir Sümeyye, Bir Nesibe, bir Zeyneb olarak karşımıza çıkıyorlar. Onları tanıdıkça Sadr-ı İslam"ı daha iyi idrak ediyor, Sadr-ı İslam"ı öğrendikçe de kendimizi sorgulamamız ve hesaba çekmemiz gerektiğini daha iyi anlıyoruz.
Şehid İmad Muğniye"nin ailesini, anne ve babasını ziyarete giderken de bu duygular canlanmıştı zihinlerimizde. Sevinç ve mahcubiyet bir arada.
Kaldıkları mütevazi bir eve girdiğimizde, evin salonunun bizim için hazırlandığını görüyoruz, etrafta ise daha çok Şehid İmad"ın fotoğrafları ve kendilerine verilen hediyelerden oluşmuş bir Şehid İmad köşesi var.
Odaya girerken Şehid İmad"ın babası Fayiz İmad bizleri karşılıyor, güleryüzüyle bizleri kucaklayarak yerlerimize oturuyoruz. Kafiledeki bacılarımızı ise Şehid İmad"ın annesi karşılıyor, onları kucaklayarak yanlarına oturtuyor.
Oturduktan sonra bir süre sessizlik hakim oluyor salona. Ve ardından alttan alta duyulan ve zamanla hıçkırıklara dönüşen ağlama sesleri"
Bizler 24 kişi hepimizin gözleri yaşarsa da, üç kişinin gözleri ise gülüyordu; Şehid İmad"ın annesi, babası ve Şehid Fuad"ın kızı Meryem. Yüzlerinde melekuti bir tebessüm bizleri daha büyük bir hüzne gark ediyordu; böylesi Müslümanların yanında bulunmanın, onlarla aynı atmosferi paylaşmanın elbette apayrı bir gururu vardı içimizde"
Ardından Mavi Marmara gemisinden Zeki Kaya ağabeyimizin şehidlerle ilgili ayetleri içeren Kur"an-ı Kerim"den bir bölüm okumasıyla kendimizi biraz toparlıyoruz.
Gözyaşlarımızı sildikten sonra, Şehid annesi ve babasına ziyaretimizle ilgili bilgiler veriyorum. Gelişimizin sebebini anlatıp, aramızda Mavi Marmara mücahidleri ve gazilerinin bulunduğunu söyleyince Şehidin annesi ve babasının yüzlerinde ayrı bir sevinç ve mutluluk oluşuyordu; Mavi Marmara şehidleri kendilerine hep oğulları İmad"ı hatırlatıyor, Kudüs yolunda sunulan kurbanlar canlanıyor zihinlerde.
Sanki Şehid İmad"ın arkadaşları kendilerine ziyarete gelmişçesine ortam birden farklılaşıyordu. Zira, Mavi Marmara direnişi ve şehidleri bütün dünya Müslümanlarının kalbinde taht kurduğu gibi, Lübnan"da da Hizbullah"ın gururu olmuştu. Zira daha öncesinde Güney Lübnan"da bir Hizbullah komutanı mavi Marmara gazilerine muhabbetle sarılarak, "sizler bizim iftiharımızsınız" demişti.
Mavi Marmara seferinin ümmetin kalbini nasıl bir coşkuya ve gurura gark ettiğine her vesileyle tanık olurken Şehid İmad"ın evinde de konuşulan hep Kudüs, Filistin, Mavi Marmara ve Şehid İmad oluyordu; bir elin parmakları, bir ağacın dalları gibi.
Bu vesileyle bir kez kez daha burada belirtmek isterim ki, Mavi Marmara sadece siyonist rejimin o kara suratına güçlü bir tokat indirmedi, bunun yanısıra, bütün dünya Müslümanlarının Türkiyeli Müslümanlara karşı apayrı bir muhabbet göstermesine de vesile oldu. Daha bir çok örneğini saymak mümkün ama, şunu sormak gerekir, "acaba Mavi Marmara Şehidleri"nin kanları bundan daha büyük nasıl bereketli olabilirdi?"
Ancak yine sormak gerek: bütün dünya Müslümanları Mavi Marmara şehidlerine bu denli muhabbet ve ihtiram gösterirken, bu şehidlerin kanına ve hatıratına bu denli sahip çıkarken, biz Türkiyeli Müslümanlar şehidlerimizin hakkını ne kadar verebiliyoruz? Bir Suriyeli, bir Lübnanlı, bir İranlı, Filistinli, Endonezyalı müslüman bu şehidlerin kanını böylesine takdir ederken bizler ne şehidlerimize ne kadar vefa gösterebiliyoruz?
İşte bunu düşündükçe başka bir mahcubiyet bir dağ gibi sırtımıza yükleniyor ve altında ezildikçe eziliyoruz.
İtiraf etmemiz gerekir ki; bu şehidlerimizin kanına hürmeti sadece sözlerden öteye götüremediğimiz için, bu şehidlerimizin kavgasını kuşanmak ve onların bayrağını direnişimizle dalgalandırabilme irade ve cesaretini gösteremediğimiz için şehidlerimizin hatıratı önünde başlarımız öne eğiktik. İnşaallah Rabbimiz bizlere bu mahcubiyeti üzerimizden kaldıracak vesileleri açar ve bizleri gerkçek anlamda şehidlerin varislerinden karar kılar.
Şehid İmad"ın babası Mavi Marmara, Arapça deyimle "ustul"l hürriye" (özgürlük filosu) sözünü duyar duymaz, gözlerindeki sevinci ve yüzündeki muhabbeti yansıtarak bir kez daha "hoş geldiniz" diyor bizlere.
Elbette ki bu takdir özgürlük filosunda yer alan bütün kardeşlerimize, şehidlerimize ve gazilerimize. Gıpta etmemek mümkün mü? Keşke bizler de bu kutlu seferde olabilseydik ve siyonist düşmana sıkılmış yumruklarımızla karşı durabilseydik? Keşke kanlarımız Cevdet"lerimizin, Furkan'larımızın, Ali Haydar'larımızın kanlarına karışsaydı da, bizler de Rabbimizin huzuruna Mavi Marmara Şehidleri arasında çıkabilseydik" Gerçekten de ne azim bir makamdır bu..?
Fayiz İmad Özgürlük filosu ile Lübnan"daki Hizbullah direnişinin aynı mücadelenin bir parçası olduğunu belirterek "bizler burada siyonist düşmana karşı mücadele ettik, onları yenilgiye uğrattık, bu yolda oğullarımızı şehid verdik, siz de özgürlük filosu ile siyonist düşmanı sarstınız, şehidleriniz ile Filistin davasına nasıl bağlı olduğunuzu ispat ettiniz" diyor.
"Filistin davası" ve "özgürlük filosu" sözleri geçince de şehid İmad"ın annesi araya girerek "İmad"ın en büyük davası Filistin"di. Onun en büyük arzusu da Kudüs"ün kurtarılması idi. Bütün ömrü boyunca bunun için mücadele etti. Çoğu zaman onu göremiyorduk, ama biliyorduk ki o bir yerlerde ve cihadını sürdürüyor. Siz Gazze için yola çıktığınızda biz de bizin ardınızdan hep dua ettik, aynı buradaki mücahidlerimizin arkasından yaptığımız dualar gibi. Sizi hiçbir zaman dualarımızda yalnız bırakmadık" diyerek Özgürlük Filosu Mavi Marmara mücahidlerine duyduğu muhabbeti ve yaptığı duayı dile getiriyor.
İmad"ın babası sözlerine devam ediyor:
"Dünyanın ner neresinde bir zulüm varsa, İmad orada zalimin karşısında olmak isterdi. İmad bir kuş gibi Filistin"e uçmak, Filistin"in özgürleşmesi için kendini feda etmek istiyordu. Özgürlük filosu şehidlerinin yaptığı da bu oldu."
Evet Şehid İmad bir kuş gibi uçmuştu Mele-i Ala'ya, Rabbinin huzuruna. Arkasında yenik ve beli kırılmış bir siyonist rejim bırakarak.
Baba devam ediyor:
"Ama İmad gibi binlerce mücahid var; onlar da bu siyonist rejimi ortadan kaldıracak, hepimiz Kudüs"te buluşacağız."
Bunun üzerine bizler de Seyyid Nasrullah"ın sözlerini bir kez daha hatırlıyoruz:
"İsrail bir örümcek yuvasından daha zayıftır. İslam ümmeti için yenilgiler dönemi kapanmıştır!"
Bu sözlerin ardından söz alarak şehid İmad"ın yoluna olan bağlılığımızı dile getirmeye çalışıyorum:
"Bu ümmetin Hz. Hamza"sı vardı; o İslam Ümmeti"nin güçlü bileği, dayanağı ve gururu idi. Onun varlığı müşriklere korku salıyor; kılıcıyla müşriklerin belini büküyordu. Hz. Hamza Uhud savaşında amcası Hz. Hamza"nın başı üste gelip parçalanmış göğsünü görünce gözyaşlarına boğuluyordu. Çünkü bu ümmetin Hamza"sı yoktu artık. Onun yerini başka kim doldurabilirdi ki?
İmad Mugniye de, siyonizme karşı mücadelemizin Hamza"sı idi. Elbette onun yeri doldurulamazdı; ama o öylesine talebeler yetiştirdi ki, komutanlık yaptığı o mücahidler, Şehid İmad"ın hedeflerini gerçekleştirerek, bu siyonist varlığı tarihin çöplüğüne atacaktır. Bizler de bu mücahidlerle aynı saflarda olacağız, zira bizler de Şehid İmad Muğniye"nin talebeleriyiz; onun cihad, direniş, fedakarlık ve şehadet mihrabından aldığımız dersle, Kudüs özgürleşinceye kadar siyonist düşmanla çarpışmaktan geri durmayacağız. Bizler burada bu aziz şehidimizin, bu yiğit komutanımızın anne ve babasının yanında bu sözümüzü bir kez daha tazeliyoruz. Onlar sadece Şehid İmad"ın, Fuad"ın ve Cihad"ın değil, aynı zamanda bizim de annemiz ve bizimde babamızdırlar, bizler onların çocuklarıyız."
Şehid İmad"ın annesi bize unutamayacağımız dersleri vermeye devam ediyor:
"Biz oğullarımızı, İmad"ımızı Kerbela ve Aşura şuuru ile yetiştirmeye, ta küçüklüklerinden beri onlara hep Ehl-i Beyt mektebini öğretmeye çalıştık; onlar da Ehl-i Beyt okulunun öğrencileri oldular. Onlar hayatlar boyunca hep İmam Hüseyin"i kendilerine örnek aldılar."
Bu arada Mavi Marmara gönüllülerinden bir kardeşimiz bizlere İmad Muğniye gibi şehid olmamız için dua etmesini isteyince Şehid İmad"ın annesi şöyle cevap veriyor:
"Şehid olmadan önce cihadın içinde yer almak, düşmanla savaşmak gerekir. Düşmanla savaşırken de Allah sizlere inşallah şehadet nasip edecektir."
Bu arada bacılarımız Şehid İmad"ın annesine, İmad"ın nasıl bir eş nasıl bir baba olduğunu sorduğunda şu cevabı veriyor:
"Önce size şunu söyleyeyim. Müslüman bir aile, eşler, çocuklar direnişin saflarında yerlerini almalılar. Hizbullah içinde kadınlar da erkekler gibi direniş saflarında. Şehid İmad"ın hanımı uzunca zamanlar onunla birlikte cepheye gitmiş, en zorlu zamanlarında onu hiçbir zaman bırakmamıştır. Erkeklerimiz cephelerde düşmanla çarpışırken kadınlarımızda evlerinde direnişi yaşatmalılar ve direniş için gereken çabayı göstermeliler."
Bu kutlu anne konuşması boyunca hep tebessüm ediyordu. Onca yaşına rağmen genç bir hanım gibi dinç ve bir savaşçı gibiydi; her vesile ile cihad ve direnişi teşvik ediyor, oğlu İmad"ın en büyük hedefi olan Kudüs"ün özgürleşmesi davasını sürdürmeyi dile getiriyordu. Filistinli bir anneden, Filistinli şehidlerin annelerinden bir farklı yoktu. Bu da Hizbullah"ın Kudüs ve Filistin davası ile nasıl iç içe geçtiğini ve Hizbullah"ın varlık sebebinin özgür Kudüs olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.
Şehidlerin manevi ruhaniyetlerinin kapladığı salonda Şehidin annesi ve babasını dinledikten sonra, kendileriyle bir hatıra fotoğrafı çektirmek için ayağa kalkıyoruz.
Onlarda aynı güler yüzlülükle bu isteğimizi kabul ediyorlar ve hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra kendileriyle vedalaşıp bizlere dua etmelerini dileyerek yanlarından ayrılıyoruz.
Zihinlerimiz ve yüreklerimizde şehidlerimize ve şehidlerin ailelerine karşı çok daha büyük bir muhabbet oluşarak, onları olan minnetimizi, şükranımızı bu vesile ile bir kez daha belirtmek istiyoruz.
Rabbim hepimizi böylesi şuur, böylesi sorumluluk, böylesi adanmışlık ve böylesi bir direnişin erlerinden kılsın inşallah"
Ümmetimizin böyle erleri, böyle anneleri olduktan sonra, siyonist rejimin ömür yıldızı sönmeyecek de başka ne olacak?
Yazılarının altına yer yer not düşen Hakan Albayrak kardeşim için bir not:
Mavi Marmara yiğitlerinden Hakan kardeşim,
Özgürlük filosu Mavi Marmara şehidlerinin makamı arş-ı âlâyı sarmış, arzdakiler bunun kadrini bilse ne olur, bilmese ne olur. Melekler şehidlerimizi kanatlarına almış, beşer tutsa ne olur tutmasa ne olur.
Özgür Kudüs"te buluşmak üzere"
velfecr