Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Okuyalım ve anlamaya çalışalım

 

Bizler, halkı Müslüman, devleti laik olan bir ülkede yaşamaktayız. Tüm hayatın şekillenmesi, hayat tarzı, konuşmalar, projeler, hedefler laik devletin varlığına göre hareket edilir.

Mutlak gerçek ise, her Müslüman kıyamet günü Allah’ın Kitabına göre hesaba çekilecek olmasıdır. Yani tabir yerinde ise Müslüman insana sorular sadece ve sadece Kur’an-ı Kerim’den çıkacaktır.

“Devletin laik olması benim Müslümanlığıma engel teşkil etmiyor”, diyenler olsa da, durum hiç de öyle gözükmüyor. Nisa Suresi’nin 59. Ayetini birlikte bir daha okuyalım:

“Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resul’e götürün (Onların talimatına göre halledin). Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”

Büyük müfessir İbn Kesir, ilgili ayetin tefsirinde der ki: Problemlerini, anlaşmazlığa varan konularını Allah’ın Kitabına ve Resulünün Sünnetine götürmeyenler, Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olmazlar.”

Şimdi de Nisa Suresi’nin 65. Ayetini mealen okuyalım ve inancımızı test edelim, gözden geçirelim. Acaba ayetin içinde miyiz yoksa dışında mıyız?
“Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni (Resulullah’ı) hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden hiçbir sıkıntı duymaksızın onu tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”

Ve şimdi de kalbimizin küt küt atmasına vesile olacak Yusuf Suresinin 106. Ayetini yine birlikte okuyalım, duruşumuzu, kişiliğimizi, Müslümanlığımızı ciddi olarak gözden geçirelim:
“Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.”

İşte “Ben de müslümanım” diyen, ancak inandığı dine savaş açtığının farkında olmayan çok insanlar, liderler, başkanlar toprağın altına girdiler. Onlardan biri diyor ki: “Sıkma başlı olarak meclise 4 tane kelle girdi.” Allah’ın kesin olarak farz kıldığı bir emri hafife alarak ve hatta bıyık altından gülercesine kinini kusanlar, başı daraldığı zaman Allah derler. Bunların inancı tıpkı, güneşe “evet” deyip, ışığını inkâr edenlere benzer.

Yine onlardan biri diyor ki: Allah göklere karışsın, biz yeri idare ederiz. Bu inançta olan kimsenin Kur’an’daki yeri nedir, biliyor musunuz?
Ve bir başka kişinin ağzından çıkan söz: Bizim imamlara çok saygımız, hürmetimiz vardır. Onların ellerini öperiz. Amma ellerini mihraptan, kürsüden, minberden caminin dışına çıkarırlarsa, ellerini kırarız. Bu zihniyette olanın İslam’da ki yerinin ne olduğunu biliyor musunuz?

Bayram namazını hiç kaçırmayan bir başka insan ki isimlerini vermek istemediğim bu insanlar, devlet kademelerinin en üst tabakasında görev yapmış olan insanlardır.

İşte onlardan biri ne demişti?
“Laik olmayan insan değildir.”

Sırtını Devlete dayamış, laikliği kullanarak belli yerlere gelmiş ve ahiret sorgulanmasında Kur’an-ı Kerim’den hesaba çekileceğini inkâra yeltenmiş olanlar için bizim beşer olarak diyeceğimiz, sadece hidayete ermeleri için duadır. Ne var ki Kur’an’ın diyeceği çok farklıdır: “Onlara ne oluyor ki, adeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi hala öğütten yüz çeviriyorlar?” Müddessir Suresi/49–51 Cumanız mübarek olsun. Selam ve sevgilerimle…

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1304 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar