Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Önemli bir açıklama (Son)

Merhum Said Havva, Nefis tezkiyesi, Ruh terbiyesi isimli eserleriyle, nice gönüllere taht kurmuş bir ilim adamıydı. Her iki eser de,  manevi eğitim(tasavvuf) ismiyle büyük bir boşluğu dolduran takva yolunun, bünyesinde bid’at ve hurafelere geçit vermeyen bir yol olduğu,gerçeğini dile getirmektedir.

Geçtiğimiz haftada birinci bölümünü takdim ettiğimiz “önemli bir açıklama” mesajı, efkâr-ı umumiye de memnuniyete sebep oldu. Birçok Akit okuyucumuzdan teşekkür ve dua almamıza vesile oldu. İçlerinde tutulup, bir türlü dillendirilemeyen konuların net olarak ortaya konulmasına da vesile oldu.

Siz okurlarımızın sabrını daha fazla zorlamadan, Muhterem Osman Nuri Topbaş Efendinin yüreklere su serpen açıklamaları ile sizleri baş başa bırakıyor ve muhterem Üstadımıza can u gönülden teşekkür ediyoruz.

Diğer taraftan, mensubu bulunduğu mânevî yola duyduğu muhabbette aşırıya kaçarak “kendi yolunun en günahkârının bile o yola mensup olmayan kırk kişiye şefaat edeceği, âhirette kendi mürşidinin eteğine tutunanların doğrudan Cennete gidecekleri” şeklinde, şer’î esaslarla aslâ telif edilemeyecek tarzda, asılsız, mesnedsiz, hezeyana dönüşmüş heyecan taşkınlıklarına da -az da olsa- maalesef rastlamaktayız.

Evvelâ şunu ifâde edelim ki şefaat haktır. Rabb’imiz dilerse, dilediği kullarına bu salâhiyeti bahşedebilir. Lâkin kimin kime şefaat edeceği, ancak Rabb’imiz’in bileceği bir husustur. Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere;

“…İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir?..” (el-Bakara, 255)

Dolayısıyla sâlih kullara duyduğumuz hürmet, muhabbet ve hüsn-i zannı, şerî bir nass katiyyetinde görmek, kişiye mânen zarar vermekten başka bir şeye yaramaz.

Unutmayalım ki bu imtihan âlemine hiçbirimiz birbirimize karşı övünmek için gelmedik. Cenab-ı Hak, razı olduğu kullarının vasıflarını beyan ederken;

“Rahman’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler…” (el-Furkân, 63) buyurmaktadır.

Bir başka ayet-i kerimede de;

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!..”(el-İsrâ, 37) ikazında bulunmaktadır.

Hepimiz; hiçlik, yokluk, fanilik ve acziyetimizi idrak ederek Rabb’imize kulluğumuzu izhar etmek üzere bu dünyaya gönderildik. Bu fani âlemde en büyük paye, Hakk’a kul olabilmektir. Hepimiz, hatasıyla-sevabıyla, aciz birer kuluz. Akıbetimiz hakkında da elimizden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra, yalnızca Rabb’imiz’in rahmet, mağfiret, lütuf ve inayetine sığınırız.

Bu hususta, asr-ı saadette yaşanmış şu hâdiseden çıkan dersi, hepimiz mühim bir hayat düsturu edinmeliyiz:

Sahabenin meşhur zahit ve abidlerinden biri olan Osman bin Maz’ûn (ra), Medîne’de Ümmü’l-Alâ isminde bir kadının evinde vefat etmişti. Bu kadın:

“–Ey Osman, şahadet ederim ki şu anda Allah Teâlâ sana ikram etmektedir.” dedi.

Rasûlullah (sav) Efendimiz müdahale ederek:

“–Allah’ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?” buyurdu. Kadın:

“–Bilmiyorum vallahi!” deyince Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdu:

“–Bakın, Osman vefat etmiştir. Ben şahsen onun için Allah’tan hayır ümit etmekteyim. Fakat ben peygamber olduğum hâlde, bana ve size ne yapılacağını (yani başımızdan ne gibi hâller geçeceğini) bilmiyorum.”

Ümmü’l-Alâ der ki:

“Vallahi, bu hâdiseden sonra hiç kimse(nin hâli ve istikbali) hakkında bir şey söylemedim.” (Buhârî, Tâbîr, 27)

Bizler de daima acziyetimizi itiraf ederek Yusuf (as)un şu duasıyla Rabbimiz’in rahmetine iltica etmeliyiz:

 “…(Ey Rabbim!) Beni müslüman olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat!” (Yusuf, 101)

Cenab-ı Hak lûtf u keremiyle akıbetimizi hayreylesin.”

Amin!..

Osman Nuri TOPBAŞ

TENBİH: Muhterem Müellifin onlarca nadide eserinden sadece birkaçını hararetle tavsiye ediyorum.

İmandan İhsana Hak Yolculuğu.

Sohbet Ve Adabı,

Manevi Zirvelerin Ulvi Basamağı HİZMET.(Her biri ceb kitabı ebadında olup, her bir cümlesi vitamin ve kalori olarak manevi hayatı besleme özelliğine sahiptir.)

   ERKAM YAYINLARI

yeniakit

Bu yazı toplam 979 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar