Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Operasyon başladı

Uzun zamandır Ankara’nın dile getirdiği güvenli bölge için harekete geçildi.

Önce bu bir savaş değil, operasyon. TSK’nın karşısında bir ordu yok. Bir örgüte karşı yapılan operasyon var. Bu operasyon PYD ve DAEŞ’e karşı. Operasyona Suriye Milli Ordusu da destek veriyor. 

Türkiye; İngiltere ile birlikte Irak’ın garantörü ve Suriye’de Türkiye’nin sınır bölgesindeki yerleşik Türkmenler ile ilgili vesayet hakkımız var. Suriye’nin garantörleri ise İngiltere ve Fransa arasında yapılan Sykes-Picot anlaşması ile belirlenmiş ve burada Fransızların belirleyici rolü olsa da, ülkede Rusya, ABD ve İran da var.

Bu operasyon aynı zamanda Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumaya yönelik bir operasyon. Bu bir; iki, bölgedeki sivillerin güvenliğinin sağlanmasına yönelik güvenli bölge oluşturulmasına yönelik. Bu aynı zamanda hem Türkiye’ye, hem de batıya doğru yeni bir göç dalgasını önlemeye yönelik. Ve tabii, aynı zamanda Türkiye’nin sınır güvenliği ve terör saldırılarına yönelik bir operasyon.

Bölgede terör kampları ve sivil yerleşim bölgeleri yanında, bir düzine gibi Amerikan askeri tesisleri bulunuyor ve bu tesislerde çok miktarda silah, mühimmat, araç-gerek, roket bulunuyor.

Dün gece Resulayn ve Telabyad’a 4 koldan girildi. PYD ya da SDG’den ilk anda bir direnç görülmedi. Sabaha kadar TSK hedef noktaları topçu bataryaları, Hava kuvvetleri, SİHA’larla vurdu.

ABD tehditkar bir dil kullansa da, operasyona destek vermiyor, karşı bir güç de kullanmıyor. Batı basını beklendiği gibi, daha ilk saatlerden itibaren sivil hedeflerin Hristiyan köylerin saldırı altında kaldığı isabet aldığı yönünde sosyal mediadan haberler geçtiler.

Trump bütün çelişkisi, abuk, dengesiz, güven vermeyen tavrı ile sahnede. Trump o bölgede barış ya da güvenliği sağlamak için bulunmuyor. Asıl çıban başı, oradaki barış maskeli şeytanın askerler. PKK, PYD, DAEŞ hepsi onların başımıza bela ettiği örgütler! Onlarla birlikte onlara karşı mücadele edemeyiz. Ama bir de onlara mecbur olmak gibi bir durum var. Bu da işin en zor kısmı. Biz bu işten ancak yüzümüzü Hakk’a dönerek, Allah’ın yardımı ile çıkarız.

Bu tür bir mücadele sadece güç ve silahla kazanılmaz. Onlar mutlaka gerekli. Sadece akılla da kazanılmaz. Haklı olacaksınız. Niyetiniz halis olacak. Cesur ve dürüst olacaksınız, O’nun rızasını gözeteceksiniz ki Allah’ın yardımı size ulaşsın. Yoksa Allah işlerinizi sarp dağlara sardırır!

Onun için bizim geleneğimizde, böyle bir iş için ayağa kalkıldığında, önce tevbe istiğfar edilir. Kul hakkı kalmasın diye helalleşilir. Sonra Allah’ın yardımı için dua edilir.

Biz biliriz ki, zaferin birçok şartları vardır. Onların hepsinin tek tek yerine gelmesi gerekir. Ve yine biliriz ki, bu şartların maddi ve şekli olan şartları yerine getirilmiş olsa bile “rıza” şartı yerine gelmez ise o işten hayır gelmez. Bize hayır gibi gelse de Allah o işi aleyhimize çevirebilir. Rıza şartı yerine geldi ise, bize şer gibi görünen beklenmedik bir durumu Allah lehimize çevirip onların tuzaklarını başlarına geçirebilir. Allah’ın gayb orduları devreye girer. Hızır gücümüzün bittiğini sandığımız anda yanı başımızda olabilir. Yeter ki, askerlerimiz ve komutanlarımız o maneviyata sahip olsunlar. 

Sakın ola öfkemize yenilmeyelim. Düşmanı yenebilirsiniz, ama nefsinize, öfkenize yenilirseniz kendinize yazık edersiniz. Her zaman ve her şart altında merhametimiz gazabımıza, sevgimiz nefretimize galip gelmeli. Her şeyin bir fıkhı var, bu işin de öyle. “Eman” dileyene kılıç kalkmaz. Teslim aldıklarınıza insan gibi davranacağız, ki bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilsinler. Bizler insan bedenlerini cehenneme odun olarak atan zebaniler değiliz, onları cehennem ateşinden kurtarmaya çalışan kurtuluş erleriyiz. Zaferimizin saygınlığı ve büyüklüğü dökülen kanın çokluğu ile değil, azlığı ile ölçülür bizim geleneğimizde.

Şehidliğe giden yolda cihad erleri Allah’a karşı ödevleri konusunda titizlik gösterirler. Korkusuzdurlar. Çünkü kader rızık ve ecel değişmeyecek. Hz. Ali’nin dediği gibi “ecelim gelmeden beni kim öldürebilir ki, ecelim gelmişse beni kim yaşatabilir ki!” Kimse ecelinden bir saniye önce ya da sonra ölmeyecek. Kaderinden başka kaderi yok insanların, rızıklarından bir lokma az ya da çok yemeyecekler. O zaman zamanınızı nasıl geçirdiniz, lokmanız helal mi, haram mı ona bakın.

Allah bizi yeryüzünün varisi kılmak ister. O, yeryüzünü bize mescid kılmak ister. O, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Kibirlenmeyelim ve zaferin yalnız Allah’tan olduğunu bilelim diye ve başka hikmetlerle bazan O, bize yenilgi de verebilir. Bu yenilgi bazan “içimizdeki beyinsizler yüzünden” de olabilir. Hayır’ın da şerrin de Allah’tan olduğunu bilelim. Unutmayalım ki, “Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelenlerde Allah hayır murat etmiş olabilir“. Tam zamanıdır, Talut-Calud olayını tekrar okumanın. Hz. Musa’nın denizi geçip, kavminin yaptıklarından dolayı 10 günlük yolu 40 yılda nasıl katettikleri, Tih çölünde yaşadıklarını okumanın. Başınızda 3 Peygamber de olsa bu böyle. Fil ordusuna güvenenleri, silahlarına, komutanlarının gücüne güvenenlerin başına gelenleri de biliyorsunuz. Mesela Hz. Ömer, Halid b. Velid’i niçin azletmişti? Sakın “Uhud savaşında tepeyi terk eden okçular” gibi olmayalım.

İnşallah “Selahaddin’in çocukları” Kudüs’ü işgal edenlerin ve “yeni haçlı ordusu”na asker olmayacaklar! Bu vesile ile bu kirli oyun deşifre olacak ve bu oyun bozulacak. İnşallah devlet de PKK’nın ortaya çıkışı ve Apo ile ilgili derin gerçeği açıklar da bütün yaşananlar bize ve bizden sonrakilere ders olur. FETÖ, BÇG, PKK, BOP, Çekiç Güç (ve daha fazlası) hepsi aynı şeytani oyunun birer parçası aslında.

Trump sanki hiçbir kutsalı tanımıyor. PKK konusunda Obama’yı suçluyor ama George Bush’tan söz etmiyor. Her şeyi yapabilir ve hiçbir söylediğine güvenilmez bir adam. Aid olduğu inanç grubu, “Tanrıyı kıyamete zorlamak için” bütün kötülüklerin kapısını açmaya çalışıyor ki, “Rab İsa”, işler insan eli ile düzeltilemeyecek kadar bozulsun ki, o da düzeltmek için “mecburen” gelsin. Bu akıl, Hz. Yusuf’u kuyuya atan “Yahuda”nın aklı”. “Yusuf’u öldürelim, O peygamber olamasın, biz olalım”. Babası Yusuf’un rüyasını yorumladı ya, “Ay ve güneşin sana secde etmesi, benden sonra senin peygamberliğin için bir işaret olabilir”. Şimdi Evengalik aklı şöyle çalışıyor: Bu işler böyle giderse, uzun sürecek ve bu işten tüm dünya çok büyük zarar görecek. “Rab İsa gelsin, kötüleri cezalandırsın, iyileri yanına alsın ve korusun, bu kavga da bitsin” O’nun bir an evvel gelmesi için ise, şimdiki İncil’de bir işaret var: “İşlerin insan eliyle düzelemeyecek kadar karışması gerek” O zaman karıştıralım! Trump ve Netanyahu belasının arkasında bu var. Bu Evengalikler Siyonist Hristiyanlar. Yahudiler de “Meşiah”ı bekliyor. Onun için Süleyman Mabedini inşa edecekler. O hedefe varmak için ise Yahudilerin dışındaki toplulukların birbirini kırması gerek ki, Siyonistlerin önü açılsın, onlar da “kendilerine Vaad edilen toprak”ta!?, “Tanrının seçilmiş topluluğu”, “üstün ırk” olarak kurtuluşa erenlerden, kurtulanlardan olsunlar.

PKK imiş, DAEŞ’miş, Veliahd prensmiş, Netanyahu, Trump, Rothschild, FED’miş, LIBOR’muş, Kushner’miş, Dahlanmış, geçin bunları, hepsi bu planın efendisi Luciferin çocukları! Ve içimizde bunların işbirlikçileri de var. Eğer gerçekten bu savaşı kazanmak istiyorsak ve daha da önemlisi, Allah’ın gazabından kurtulmak istiyorsak, önce bu “içimizdeki beyinsizler”den yakamızı kurtarmamız gerek. Zalimlere yardım eder, onlarla birlik olur, anların adamlarına makam-mevki verir, onlara hazinenin anahtarını teslim eder, onların planlarına destek verirseniz, haberiniz olsun, ateş size de dokunur. Allah o zalimleri başınıza musallat eder.

Şimdi arınma, tevbe ve dua zamanıdır. Ya Rab! Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et. Bizi nimet verdiklerinden eyle, gazaba uğrayanlardan değil. Bize hakkı hak, batılı batıl göster, hakda toplanmamızı nasib et. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1052 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar