Ötekilerle ilişki ve diyalog
Ötekilerle ilişki ve diyalog
Araştırma şirketi Gallup'un Dünya Ekonomik Forumu'nda tartışılmak üzere hazırlanan 'İslam ve Batı: Diyaloğun Durumu 2008' raporu 21 ülkeden biner kişinin de katıldığı bir araştırma sonucu hazırlanmış. Bu rapora göre Avrupalıların çoğunluğu, İslam ve Müslümanlarla diyalog halinde olmayı kendi 'kültür kimlikleri' için bir tehdit olduğunu düşünüyor. Ancak bu düşünceye Amerikalılar ve Kanadalıların çoğu katılmıyor. ABD, Kanada, İsrail ve İslam dünyası, diyaloğun ilişkileri daha iyi yerlere getireceğini düşünüyor.
Müslüman ülkelerin tümü, ilişkilerin gelişmesinin olumlu olacağını düşünüyor. Danimarka, İspanya, Hollanda, İtalya, İsveç ve Belçika gibi son yıllarda yoğun göç dalgasıyla karşı karşıya kalan Avrupa ülkeleri ise, ilişkilerin gelişmesini tehdit olarak algılıyor. (haber7.com)
Bu raporun bize anlattığı husus ulusların ve Avrupa gibi uluslar topluluğunun kültürlerini korumak istedikleri ve bu sebeple yabancı kültlürden topluluklarla içli dışlı olmayı, aynı ülkeyi paylaşmayı, diyaloglara girmeyi istemedikleridir. İlişki ve diyalogdan yana olanlarda iki farklı saik öne çıkıyor: a) İlişkiden doğacak menfaatlerini korunmaya tercih etmek. b) Kendilerinden emin olmak, kültür dejenerasyonundan yana endişeleri olmamak.
Bizim ülkemize baktığımızda kültürü korumak için ilişkiyi sınırlama konusunda oldukça karmaşık ve çelişkili yönelişlerin olduğu görülüyor. Farklı kesimlere ait bu yönelişleri şöylece sıralamak mümkündür:
1. Ulusal bağımsızlığı koruma adına kendi içine kapanmak isteyenler.
2. Müslüman Türkiye'nin öz değerlerini korumak için gayr-i müslimlerle ilişikileri zorunlu boyutta tutmak isteyenler.
3. Kaçınılamaz, engellenemez diyalog ve ilişkler çerçevesinde öz değerlerini korumayı düşünenler.
4. İslam'a kapalı, ötekine açık diyalog, ilişki ve etkileşime eğilenler.
Bu karışık, karmaşık ve çelişkili durumun temel sebebi efradını cami ağyârını mani "bir milli kültür" anlayış ve politikasının bulunmayışıdır. Her gurup kendi anlayış ve tercihini millete mal etmekte ve böyle bir kültürün genelleştirilerek korunmasını istemektedir.
Ne yazık ki ülkemizin insanları hem dinin cemiyet hayatındaki yeri hem de kültürün temel unsurları arasında bulunan tarih ve dil konusunda bile ayrılığa düşmüş durumdadırlar. Buna rağmen bazı Batı ülkeleri bizimle diyalogun kendi kültürlerine zarar vereceğini düşünüyorlarsa bunun sebebini, kültürlerinin İslam'a veya Türklüğe göre değişmesinde değil, bozulması gibi başka yerlerde aramak gerekiyor.
Bize düşen nedir?
Demir perdeler bile toplulukları farklı kültürlerin etkisinden koruyamadı. Bozulmamanın yolu, önce kendisi olmak, sonra da farklılık içinde kendi özelliğini korumak için gerekeni yapmaktır.
Bu "gereken"ler arasında cemiyette dinin yeri ile nesillere aktarılmaya çalışılan kültür anlayışının yeniden gözden geçirilmesi önemle yer almaktadır.
yenişafak