Merve Kavakçı
Öze dönüş
Uluslararası ilişkilerde kullanılan bir kavramdan hareketle dünya ve Türkiye siyasetine bir bakalım. Özcü bir yaklaşımla bunu yapalım. 11 Eylül 2011 İkiz Kule, Pentagon saldırılarından sonra Amerika tarafından başlatılan savaşlar dizisinde Afganistan başı çekiyordu. Görünürde Afganistan vardı hedefte ama fısıltı dünyası sırasının Irak ve arkasından İran olduğu konusunda mutabıktı. Irak işgali arkasından İran’a açık bir müdahaleyi getirmedi o yıllarda. Bush kendi derdine düştü, Saddam indirildi, Irak harab edildi. Sonra yeniden inşası yine harab edenlere verildi. Tahta oyuncaklarla oynar gibi, bir yaptılar, bir bozdular. İnsan hayatı böcek hayatından daha kıymetli değildi. İran her zaman hedefte olsa da askeri bir müdahaleyi kaldırmazdı. İran Irak değildi. Bunu söylemeye ne gerek var, diye düşünenler olabilir, ama inanınız, zaman zaman Irak’la İran arasındaki farkı bilmeyecek kadar cahil bir güç odaklar zincirinden söz ediyoruz. Bilmemek? Umursamamak! İran Irak değilse, Iraklaştırırız diyebilen müstekbirlerden bahsediyoruz. Nitekim İran’ı değilse de gelişmekte olan dünyanın önemli bir kısmını Iraklaştırdılar. Kimi zaman ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler, kimi zaman sıtmayı bulaştırdılar, kimi zaman sıtma var diye yaygara kopardılar, insanları yerlerinden yurtlarından söküp çıkarttılar. Sonuç itibariyle soğuk savaşın bitimi ile başlayan yeni dönemde ne yapıp edip büyük Ortadoğu projesini sessiz ve derinden devreye soktular. Bakınız FETÖ’nün Türkiye ayağının beslenmesi de bu yıllara rastlıyor. Türkiye ayağı diyorum çünkü ABD ayağından da bugün söz edebiliyoruz. Trump’ın FBI başkanı olarak atamayı planladığı Christopher Wray’ın Bank Asya ilişkisi mesela. Wray’ın ortak olduğu finans şirketi, Türkiye’de FETÖ bankasına yatırımı teşvik ediyor. Bunu da resmi sitesinden yayınlıyor.
Irak İran derken nasıl FETÖ’de bulduk kendimizi demeyiniz. Domino taşları gibi düşünebilirsiniz. Birbirini tetiklediği kadar iç içe geçerek birçok yönde faaliyete geçebilen domino taşları zinciri gibi bir şey bu. Hepsi ayrı ama bir o kadar bağlantılı. Obama yönetimini atlayıp, Bush’tan Trump’a bir sıçrama yapıldığında gördüğümüz sürüme konan oyunların bir bir devreye girmesinden başka bir şey değil. Şimdi Katar üzerinden biraz Türkiye biraz İran. Mutfağında hazırlandığı yıllarda Türkiye üzerinde bu denli bir hileler serisine ihtiyaç olmayacağı düşünülmüş olabilir. Zira Türkiye hep NATO, ABD, İsrail ekseninde kalmıştı zaten. Ama mevzubahis dönemi bir milat kabul edersek, ondan sonraki gelişmeler, bugüne geldiğimizde Türkiye’nin üzerinde uygulamak istedikleri hileleri apaçık gözler önüne seriyor.
Tabiri caizse bir gün içinde Katar’ı politiekonomik açıdan sistem dışına itip, yeni bir terörizm tahayyülüne gittiler. Mısır’da darbe ile gelen diktatörü demokrasi şövalyesi ilan ederken, sırtını yozlaşmış Suud rejimine dayamış Trump “çoktandır fazla olan” Türkiye’ye aba altından sopasını göstermeyi ihmal etmiyor. Türkiye’yi kıskaca alma gayreti, İran üzerinden yapılmak istenen limitleme politikasına da hizmet etmiş olacak. Buna bir taşla birkaç kuş vurmak da denebilir.
Hal böyleyken Amerika ekseninde pervane olmayı seçen CHP’ye ne demeli? Onlar da bir öze dönüş yaşıyorlar. CHP’lilerin bir ağızdan İhvan terörizesi bundan. Bu İslam düşmanlığı ne kadar da derinde bu adamlarda! Bunların millilikleri bu kadar işte. Solculuklarıysa daha da içler acısı….millet iradesinin karşısında otoriter ve sömürgeci olanın dizinin dibinde zalimler!
yeniakit