Ahmet Taşgetiren
Özel-İmamoğlu yola çıkarken...
CHP Genel Başkanlığına adaylığını koyan Özgür Özel’i dinledim. O da, adaylığını sıcağı sıcağına tebrik eden Ekrem İmamoğlu gibi “CHP değişir Türkiye değişir” mottosundan yola çıkıyor.
CHP Genel Başkanlığı, bir ara İmamoğlu’nun hedeflediği bir makamdı, sonra “İmamoğlu’suz İstanbul’u kaybetme kaygısı” öne geçti, belki yargıdaki siyaset yasağı ihtimali dikkate alındı, Özel ile temas kuruldu ve en azından şimdilik İmamoğlu için İstanbul adaylığı, Özel için de Genel Başkanlık adaylığında anlaşıldı.
Henüz iki makam da daldaki kuş. Avlanabilir mi, bakılacak.
İstanbul için de “İttifak – İşbirliği” gibi farklı partilerle iletişim geliştirecek bir formüle ihtiyaç var, başka iller için de… O konu, İyi Parti’nin halen tek başına girme ısrarındaki değişimle alakalı. O konu, şu andaki iletişimsizlik devam ederse hem CHP’nin hem İyi Parti’nin hüsran yolculuğuna dönüşebilir.
Evet, Özgür Özel’i dinledim. Özgür Özel oldum olası iyi konuşur. Konuşmalarında heyecan vardır. Ayrıca gençtir.
Dünkü konuşmasının en etkili kısmı, başlangıçta yaptığı, yaşanan toplumsal mağduriyetlere işaret eden ve kendi yolculuğunu o hikayelerle bütünleştirmeye yönelik cümlelerdi.
Ona göre seçimler bu kesimler için umuttu, kaybedildi ve seçime umut bağlayan toplumsal kesimlerde derin bir hüsran yaşandı. Parti yönetimi bu hüsranı görmedi, bir özeleştiri yapmadı.
İşte, kendisini CHP liderliğine yönelten bir ekiple ( o buna -kadro- diyor) yeniden yola çıkacak ve CHP’nin makus talihini değiştirecek.
“CHP değişecek Türkiye değişecek!”
Vurgularına baktım sayın Özel’in… Çok heyecanlandırıcı bir şey bulamadım. Tabii, aynı ideolojik coğrafyada bulunmadığım için heyecan duymadığım düşünülebilir. Ama biz siyasi analiz yapıyoruz, ilkesel planda karşı olduğumuz eğilimlerin bile toplumda heyecan uyandırıp uyandırmayacağını öngörmek gibi bir sorumluluk taşırız.
Özgür Bey, klasik CHP tabanının heyecan duyacağını düşündüğü vurgular yaptı hiç kuşkusuz. Ama ben öylesine tüketilmiş durumdalar ki, ya da yaşanan toplumsal travmalar öylesine baskın durumda ki, o vurguların bile klasik CHP tabanında hala heyecan uyandırıp uyandırmadığından emin değilim.
Kaldı ki CHP’nin asıl sorunu, “kendi klasik tabanı” ile iletişim değildir. Eğer o oy oranı yüzde 20’ler civarında ise, hadi diyelim o oran çantada keklik olsun. Eeee, yüzde 20’lerle iktidar olunabiliyor mu?
İktidar olunamadığını CHP’de herkes bilir. Mesela İstanbul’u yeniden kazanmak için yola koyulan Ekrem İmamoğlu, kişilik itibariyle CHP kimliğini ne kadar çeşitlendirmiş olursa olsun, gene de “İstanbul İttifakı”nı kaçınılmaz görüyor. Nasıl olacak bu? “Kökten CHP’li” imaj ile mi? Yooo işte, alan genişleteceksiniz…
Kürtlerden oy alacaksınız, muhafazakar çevrelerden (yaşlılardan olmazsa gençlerden) oy alacaksınız. İyi Parti dünyasına ulaşacaksınız, onlar her kim iseler…
Kemal Kılıçdaroğlu ya da ondan önce gelenler, Ecevit, Baykal vs… CHP’nin bu sendromunun farkında idiler ve yapabildikleri kadar açılmaya çalıştılar.
“Kemal Kılıçdaroğlu dört sağ partiye 39 milletvekilini kendisini Başkan adayı yapmaları için mi hibe etti?”
Belli ki CHP içinde derin bir sancı o. Özgür Özel de işaret etti o sancıya…
Tamam da, yüzde 20’yi, mesela en azından AK Parti’nin son seçimde aldığı yüzde 35’lere çıkarmak için ne yapılacak?
Bakın, bir ara Ak Parti’nin oyları yüzde 49’a çıktı. Yani ülkenin iki kişisinden birinin oyunu alır hale geldi.
Refah’ın oyu, en yüksek zamanda yüzde 22’yi bulmuştu. Ak Parti’yi o kadronun içinden çıkanlar kurdu ve toplumun önüne bu partiyi iktidara getirecek oy oranına ulaştıracak bir siyasi proje sundu. O zamanlar diyelim “Siyasal İslamcı” Tayyip Erdoğan’ın Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki insanlarla iletişim kurup oy almaya çalıştığı zamanlardı. AB’yi Haçlı İttifakı diye niteleyen kadroların içinden gelip, AB normlarını Türkiye’ye taşımanın şampiyonu olmuşlardı.
Bunun adı “Yenilikçilik”ti.
Ben bir ortamda Erbakan Hoca’ya “Talebelerinin yüzde 34 oy alarak iktidara gelebilmesini nasıl değerlendirdiği”ni sormuştum.
Türkiye seçmeninin yüzde 65’i sağ – muhafazakâr – milliyetçi ise, yüzde 35’in bile sol olup olmadığı tartışılır hale gelmişse, CHP kendi toplumsal dünyasını nasıl genişletecek?
Tamam, AK Parti’nin, MHP’nin yerli ve milliliğine, muhafazakarlık veya milliyetçiliğine itiraz edin, onu beğenmeyin, o alanın elle tutulamayacak hale geldiğini söyleyin vs…. Ama sonuçta bu toplumla iletişim kurularak siyaset yapılacak. O zaman farklı toplum kesimlerine nasıl ulaşılacağın sihrini bulmak gerekiyor. Diyelim dindar en azından dine saygılı bir insanı hangi duygusuyla yakalayacaksınız?
CHP ana muhalefet partisi.. İktidara aday olacaksa, kesinlikle bir “Türkiye Partisi” olmak zorunda. Yani Türkiye’nin her yeriyle – her toplum kesimi ile iletişim kurabilecek bir ruh dünyası… Dili, tavrı, duruşu ile yer yer marjinalleşen bir ana muhalefet partisi olabilir mi?
Belki de Türkiye sosyolojisini dokuyan bütün toplumsal alanları masaya yatırıp, her biri ile nasıl iletişim kurulacağını tasarlamak gerekiyor. Bunu her partinin yapması gerekiyor.
Ben şahsen bu uyarıyı her gecen gün kamplaşma politikasından medet umar hale gelen ve toplumsal karşılığı düşen Ak Parti’ye de yapıyorum. Çünkü bu tür kamplaşma politikaları sadece partiye değil, toplum bütünlüğüne de kalıcı zarar veriyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu yola yeni çıkıyorlar. Hatırlatmak isterim: CHP’nin de ezberleri var. O ezberleri gözden geçirerek yürümelerinde kendileri için de ülke için de fayda var.