Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Pazar Yârenliği..

Geliniz, bu gün, bu sütunun okuyucularının görüş ve eleştirileri etrafında söyleşelim.

 

***

*30 Mart tarihli yazımda, ‘Müslümanların mâbedinin bütün dünyadaki ortak ismi, Kur’an’da da geçen şekliyle mescid’dir..’ denilmiş, mâbedi ayıranların birlik ve kardeşlik sözlerinin inandırıcı olamayacağı anlatılmıştı. Bunu hatırlattığımda, bazıları ‘İran’daki mâbedlerde sazlı-sözlü gösteriler olup olmadığı’ konusunu sordular; orada uzun yıllar yaşadığımdan..

Kur’an-ı Mubîn bizi, (Mâide S. 8.âyette, meâlen), ‘Bir kavme olan öfkeniz, sizi adâletsizliğe sürüklemesin; âdil olun..’ diye uyarıyor. İran’daki yönetim kadrosuna eleştirileriniz, husûmet duygularınız da olabilir; ama, İran halkını, bütünüyle suçlayanlara o âyeti bir daha hatırlatırım.

Belirtelim ki, Müslümanların mâbedinin adı, İran'da da Mescid'dir; ve, Mescid'lerde, sazlı-sözlü, çalgılı, kadınlı-erkekli folklorik gösteriler yapılmaz. Sadece bizdeki mevlid merasimleri gibi, mersiye/ ağıt programlarına yer verilir. Ama, mescidlerin yanında İran’da ‘Huseyniye', Orta Asya Cumhuriyetleri’nde ise, ‘Muhammediye’ denilen mekânlar vardır ki, buralarda mahallî örf ve âdetlere göre şekillenmiş ilahîler, mersiyeler/ağıtlar okunur; düğün ve sair sosyal etkinlikler yapılır. Ama, bu mekânlarda da ‘kadınlı-erkekli, karışık’ programlara şahsen hiç rastlamadım.

 

***

*Bazı okuyucular, merhûm Muhsin Yazıcıoğlu’yla ilgili, 27 Mart tarihli yazımın giriş cümlesinde, 'kazâ veya tuzak' dediğimi görmemiş ve o facianın bir ‘kazâ olduğunu’ yazdığımı sanıp, ‘plânlı bir suikasd ve cinayet idi..’ şeklindeki görüşlerini belirtmişler.

Ancak, aradan 11 yıl geçtikten sonra, şu da unutulmamalı ki, en üst seviyeli takip ile yapılan kanunî soruşturmalarda bir neticeye varılamadı. Ama, artık, ‘Muhsin Bey'in, inandığı değerlere bağlı kalmak uğrunda, ne derin fikir ve kalb sancıları çektiği’ne odaklanmak daha doğru olmaz mı?

 

***

*Özgürder Gn. Başk. Rıdvan Kaya da, ‘Suç, Ceza ve Af tartışmaları etrafında..’ başlıklı, 29 Mart tarihli yazım için, ‘Devlet, kendisine karşı işlenen suçu affedebilir; ama, vatandaşa karşı suçu affedememeli..’ şeklindeki ölçüye işaretle, bunun, ‘Meclis’teki infaz düzenlemesine yansımadığı, vatandaşın vatandaşa karşı işlediği suçların büyük bölümü affedilirken, devlete karşı işlenen suçların dışarda tutulduğu’ gibi bir çelişkiye dikkati çekiyor.

*El’cevab: Rıdvan kardeşim, haklısın, sıkıntılı bir durum.. Ama, 'Coronavirus' salgınının cezaevlerine de sıçraması ihtimalindeki dehşet, oraları biraz rahatlatmak gerekliliğini öne çıkarmışa benziyor. Bazı etkili yetkililer, ‘Af çıkarmıyoruz, ceza yerinde duruyor, meşruten tahliyeyle ilgili infaz düzenlemesi yapıyoruz. Yanibir suç işleyecek olurlarsa, evvelki cezalarını da tamamlayacaklar..’ diyorlar.’

Eğer, yeni infaz düzenlemesi yapılabilirse, ‘100 bin kadar kişinin dışarı çıkacağı ve cezaevlerinin biraz rahatlaması’ bekleniyor.

Terör suçu cezalarında ise, devam eden yargılamaların olumsuz etkileneceği endişesiyle de bir indirime gidilmiyor, sanırım.

 

***

*‘Gazeteci’ olduğu söylenen bir kişi, ‘Millî Dayanışma Kampanyası’nı alaya almak isterken, bu kampanya için açıklanan hesap numaralarının genel adı olan IBAN numarasıyla, Kur’ân’daki ifadeler arasında benzerlik kurmaya kalkışarak, ‘Ey İBAN edenler..’ gibi bir istihzâ cümlesi yazmış, tweet’inde.. Bu kişi, ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik‘ suçlamasıyla tutuklanmış..

Bütün Müslümanların inancıyla alay etmek’ mânâsındaki alçaklığı dolayısıyla o kişinin tutuklanmasına, AK Parti’den ayrılan bir m.vekilinin, bir ‘ütopik özgürlük’ anlayışıyla karşı çıkmasını teessüfle karşılıyorum. 

Bu yazı toplam 859 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar