Selâhaddin Çakırgil
‘Pek rengine aldanma, felek eski felektir’
'Asker elbisesi giymiş teröristler’ lafı dillere pelesenk oldu. Bir takım kanunî yasakları delmek isteyenler, onun bahanelerini de icat ederler. ‘Minareyi çalmak isteyen kılıfını hazırlar’ diye boş yere denilmemiştir.
Bazı darbecilerin, etkin itirafçı durumuna gelerek paçalarını kurtarmak niyetiyle yaptıkları samimî açıklamaları ise daha bir acı..
***
Düşünülsün ki, sadece Cumhurbaşkanı’nın yâverlerinin ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı komuta kadrosunun hıyanet içinde olmaları değil; Gen. Kur. Başkanı ve bazı Kuvvet Komutanları’nın en yakın yâverlerinin ve onların özel kalem müdürlüğünü yapan kur. albay ve generallerin bile darbeci kadro içinde oldukları, 300 kadar generalinden 140 kadarının ve yüksek rütbeli binlerce subayın tutuklandığı bir korkunç darbe hiyaneti ortadayken.. Konuyu sadece, ‘asker elbisesi giymiş teröristler’ diyerek geçiştirmek nasıl kabul edilebilir?
Tamam, orduyu genel bir suçlama hedefi yaptırmayalım.
Ama bu hesabımız, acı gerçeği görmeye engel olmamalıdır.
***
Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklama açıklamada, ‘darbeciler tarafından, bütün askerî personelin, sadece yüzde 1,5’u kullanılmıştır’ diyor. Ve yüzlerce tank, 35 savaş uçağı ve onlarca helikopterler de benzer şekilde kullanılmış..
Çok tuhaf bir hesap..
Bedenimizin sadece yüzde 1,5’u hasar gördü demek!.. Ama, neresi bu 1,5’luk bölüm.. Kalbimiz, beynimiz, gözümüz, kulağımız, nefes borumuz, vs mi?
Bunlar mı küçücük bir grup.. Bütün orduyu o küçücük yüzde 1,5 felç etmedi mi? Geçmişteki darbelerde bu kadar güçlü bir örgütlenme de yoktu.
Başkomutanını öldürmeye karar veren hain askerlerin bu hıyanet kördüğümü, ancak, Tayyîp Erdoğan’ın çağrısı üzerine harekete geçen halk direnişiyle çözülmedi mi?
***
Tutuklanan 2. Ordu Komutanı, kendi emrindeki generallerin bir albaydan emir aldıklarını hayret içinde dile getiriyor. Başka bir yerde, bir astsubay, binbaşılara hükmediyor. Genelkurmay Başkanı ve 2. Başkan, Kara Kuv. Komutanı da, kendi özel kalem müdürleri ve yâverlerince rehin alındıklarını söylüyorlar. Bu kumandanlar nasıl rehine alındıklarını anlatıyorlar da, o darbecilere bir asker ve bir kumandan gibi karşılık veremediklerini izah edemiyorlar.
Org. A. Öztürk ise darbecilerle komutanlar arasında bir tuhaf arabulucu rolünde!. ‘Tavşana kaç, tazıya tut’ emirleri verir rolünde.. Ve Gen. Kur. Başkanı’nın yakınındaki M. Dişli isimli bir tümgeneral de aynı darbeci hıyanet içinde ve ama o da, arabulucu gibi?!!. Bu kişi, AK Parti’nin önde gelen isimlerinden Şaban Dişli’nin de kardeşi..
Tuhaf ilişkiler yumağı.. Kanserli bir bünye.. Bunlar mı savunacaktı, ülkeyi?
Bu komuta kadrosunun darbeye karışmadıklarını söylemeleri, temizlenmeleri için yeterli midir?
Bu, halkımızın zekâsıyla dalga geçmek olur.
***
Bir diğer nokta..
Öldürülen darbecilere tekfin, cenaze namazı, tedfin gibi şer’î hizmetlerin verilmeyeceğine dair, Diyanet’çe alınan kararı eleştirmiştim, 21 Temmuz günü.. Şimdi de ‘hainler mezarlığı’ tesis edilecekmiş..
Harika!..
Olacak şey mi.. Gün olur, devran döner, bu silahlar, başka siyasî gerekçelerle, başkalarınca, nice mâsum insanlara da uygulanmasının yolunu açmaz mı?
***
Prof. Halil İnalcık için: 100 yaşında dünyamızdan ayrıldı. Kırım- Akmescid’deki bir câmi imamının oğlu olarak dünyaya gelmişti.
Sahasında, gerçekten de dünya çapında büyük bir tarihçi idi.
O olmasaydı, Osmanlı tarihinin yazılması noksan kalırdı sözü yabana atılamaz.
Ama, onun büyük bir tarihçi olması, yanlışlar yapmasını engelleyemedi. Nitekim, Merve Kavakçı Hanım’ın 1999’da Meclis’ten sırf başörtüsü dolayısiyle atıldığı günlerde, Ecevit’i ‘Bir polis şefini çağırıp, atın şu kadını Meclis’ten dışarı deseydi, yeterdi..’ diye eleştirmişti; kemalist tahakküm anlayışıyla..
Allah taksiratını affetsin ve rahmet eylesin..
stargazete