Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Piyasa İslam’ı

“Hangi İslam?” Bu lanet olası soru artık aktüel bir gerçek.. Tek bir İslam vardır, o da Allah’ın kitabında belirtilen, peygamberin bize tebliğ ettiği, örneklediği, öğütlediği, öğrettiği İslam ki; o din “Allah indinde tek din”dir ve Hz. Adem’den bugüne devam eden dindir. Biz ise İbrahim milletinden ve ahir zaman nebisi Hz. Muhammed ümmetindeniz.

Kim ki, dininin önüne ya da bir şey ekler ya da ondan bir şey çıkartırsa o din “Allah’ın dini” olmaktan çıkar ve kişi eklediği ve çıkarttığı ile baş başa kalır. Peygamberinizi ilah ve rab edinirseniz, Allah’a ortak koşmuş olursunuz. İseviler böyle sapıttılar. Öyle bir hale getirdiler ki, Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız mekruh, birinin lider, örgüt ve şeyhine uymazsanız dinden çıkarsınız. Şu halimize bakar mısınız, genel olarak baktığımızda, Hz. Ali’nin yolundan uzaklaşmış bir Şia, Selefi gelenekten uzaklaşmış bir Vehhabi ve Ehli Suffe yolundan sapmış bir Sufilik! Hepsi böyle değil elbette ama bu takım artık suyu bulandıracak hale geldi. Can sıkıcı boyuta ulaştı bu işler. Birileri de yangına körükle gidiyor sanki. Yaşar Nuri, Zekeriya Beyaz dönemi geçti. Artık “altın diş”le abdest, “hoparlör ile ezan”ı tartışmıyoruz. Neyse implanta akıl erdiremiyorlar, hepsi cep telefonu kullanıyor artık. Şimdi dünya düz mü, yuvarlak mı, onu tartışıyor bazılarımız.

“Sanatçı”larımızın kimi Budist oldu, kimi “transandantal meditasyon” yapıyor, kimi NLP’ci oldu.

Adnan Hoca “kedicikleri” ile mutlu. Amerika’ya yerleşen iki tane “kainat imamı”mız var. F. Gülen ve İskender Evrenesoğlu. Her ikisi de kainat imamı olduğunu söylüyor. 19’un şifresi üzerindeki yorumları ile tanınan Edip Yüksel de Amerika’da. Kemalistler daha önce Nejla Çarpan’ı keşfetmişlerdi. Atatürk’ün ruhu, yeni bir “Nutuk” yazdırmıştı ama o unutuldu. Şimdi “Nutuk’un şifresi” ve “Atatürk’ün hayatındaki 19’un sırrı” moda. Kur’an-ı Kerim’de 19 mucizesi ve Atatürk üzerine o kadar çok şey yazılıp çizildi ki.. İnternete “Atatürk ve 19 Mucizesi / Şifresi, Hz. Mehdi ve Hz. İsa” diye girin, bir sürü bilgi gelecek.

Cenk Koray bu konuyu gündeme getirdiğinde fazla ciddiye alınmamıştı. Ama yıllar sonra bu konu hayli popüler.. Bu arada yeni öğrendik Ceceli’nin şeyhi Ahmet Hulusi Akten de Amerika’da imiş.

Kıbrıs’ta Şeyh Nazım vardı, biliyorsunuz, onun peşinden gidenler de yeni halkalar oluşturdular, artık Rock müzik eşliğinde dansederek zikrediyorlar. Adnan Hoca’nın “kedicikleri” var! Murat Yıldırım, Tolgahan Sayışman, Arda Turan, Esra Erol, Almeda Abazi ve Ziynet Sali, bu isimlerin hepsinin ortak özelliği “yaşam koçlarının” Dr. Said Sözühikmet olmasıymış.  Hangisini sayayım ki, NLP’cileri, “dönüşüm evleri”ni sayacak olsam bu sütun yetmez!

Birileri dinlerini kaybetmiş, din arıyor ve bir takım sentetik dinlere tutunarak vicdanlarını tatmin ediyorlar sanki. Namaz, oruç, hac, zekat nerede ise yok gibi. İçki serbest, dekolte, dans filan da.. Hac ve umre artık birileri için egzotik bir tur. “Piyasa İslam’ı”nın geldiği nokta bu! 

Bu sadece bizde böyle değil, Şii İran, Vehhabi Suudi Arabistan’da da durum pek farklı değil. Pakistan’da öyle tarikatlar var ki, şaşırır kalır insan. Sadece İslam dünyasında olmuyor bunlar, dünyanın her yerinde bu tür inanç toplulukları var. Bu alemde iyiler de var kötüler de. İkisini birbirine karıştırmama konusunda herkesin dikkatli olması gerek.

“Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” ya da “Din büyüklerinizi ilah ve rab edinmeyin” diye boşuna söylenmedi bize. Ilımlılar ayrı bir alem, hışımlılar ayrı! Bu işin radikali, okumuşu filan yok. Her kesimden her çeşit insan bu tuzağa düşüyor. Aşk ve öfke sarmalı içinde savruluyor insanlar. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.. Kimi DAEŞ oluyor, kimi Husi, kimi Sufi maskeli birilerinin peşine takılıp gidiyor. Kimi cennete diye, kimi vatan diye, kimi servet uğruna cehenneme doğru dolu dizgin koşuyor. Şeytan cehennemin yollarını iyi niyet taşları ile döşemiş. Şeytan fazla mesai yapıyor, şeytan kimimizi “yeryüzünde bir cennet” hayali ile, kimimizi Allah’la kandırıyor. Bir çok sapkın grup bu bataklıkta hayat buluyor ya da buradan besleniyor.

1990’lardan itibaren FETÖ ile başlayan bir süreç var. CIA sadece FETÖ ile işbirliği yapmıyor. Başka işbirliği yapan gruplar da var. İşbirliği yapmayanlara da değişik seviyede sızmalar olduğu düşünülüyor. Ama öte yandan metot olarak bu çevrelerde bir benzerlik olduğu da bilinen bir gerçek. FETÖ ve onun etkilediği ya da bu yönde eğilim gösterenler açısından, bu konuda çalışan bazı araştırmacıların şu tespitlerini ciddiye alalım derim: Mevcut cemaatlerin çoğu kendi şeyhlerini, imamlarını, önderlerini, tıpkı Şia’daki masum imamlar gibi, nübüvvetin adeta devamı gibi, Resulullah’ın günümüzdeki vekili gibi görür. Hatta bazıları şeyhlerinin “Mehdi” olduğuna inanır. “Gaybi-Ledüni tasarruf” sahibi gibi takdim edilir. Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız mekruh, bunların emrine uymazsanız haşa dinden çıkarsınız. “Kendine din ara” derler. Bunlardan bazılarının iddiasına göre, şeyhin ya da örgüt liderinin kararı tartışılmaz. Eskiden rejimle ilişki konusunda, özellikle radikal gruplar arasında “Darul Harb”, “Darul İslam” konusu tartışılırdı, hilafet konusu tartışılırdı. Artık bu konu eskisi kadar tartışılmamakta, bunun yerini Şii, Vehhabi, Sufi tartışmaları almaktadır, ancak bunlar da bu çevrelerde açık bir tartışma konusu olmaktan çok, genel, topyekun bir dışlama konusudur. Çünkü o kararlar 3’ler, 7’ler, 40’lar divanında Resulullah’ın başkanlığında alınmış kararlardır. Onlar geçmiş ve gelecek her şeyi görmekte, duymakta ve bilmektedirler. Her yerde hazır ve nazırdırlar. Zaman ve mekan üstü tasarruflara sahiptirler. Nasıl oluyorsa, böyle bağlanılan bu kişilerin çoğu birbiri ile bir araya gelmez ve çoğu kendi dışındakileri sapkınlık, şirk ve küfürle itham eder. Bu yapılar, bu hali ile iç ve dış istihbarat örgütleri ve lobilerin ilgi alanı içindedir. Ciddi anlamda sızma söz konusudur. Bu yapıların çoğu holdingleşmiştir. Bu yapılar bir şekilde sermaye, medya, siyaset ve bürokrasi ile doğrudan ya da dolaylı olarak temas içindedirler. Buralarda güç sahibi olmaya isteklidirler. İhvan olarak sadece kendi dar çevrelerini görürler ve gettolaşma eğilimi içindedirler. Merkeze doğru gittikçe hiyerarşi içinde aile bireyleri öne çıkar. Hepsi çocuk, genç, kadın, işadamı-esnaf, memur ve siyaset çevreleri ile yakın temas içindedir ve bunlara yönelik özel programları vardır. Dini vergiler, hac-umre gibi dini ziyaretler, yayın faaliyetleri, haberleşme konusunda radyo, TV, gazete, sosyal medya, dergi, kitap yayını gibi konularda özel birimleri vardır ve düzenli buluşma, okuma, kermes gibi sosyal aktiviteler yaparak, dışarı ile bağları zayıflatılarak, içe dönük, kapalı devre bilgilenme sağlanır. 15/25 grubu bu kesimler için önceliklidir. Sürekli rüya, menakiblerle desteklenen şeyh ya da liderin kerametinden bahsedilir. Kabe, Medine ve Kudüs, bu keramet ve rüya nakillerinden sıkça anlatılır. Mehdi, Mesih ve Hızır olayları, Deccal ve kıyamet konuları ile gelecek keşfi ile ilgili konular en çok konuşulan konuların başında gelir..

Bu konu burada bitmeyecek, en iyisi yarın da devam edelim. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 1100 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar