Piyasalar'ın Zalim Para Babaları
Girdikleri piyasalarda manipülasyon yaparak dalgalanmalara ve krizlere yol açan hedge fonlara artık ülkeler şüpheyle yaklaşıyor.
Girdikleri piyasalarda manipülasyon yaparak dalgalanmalara ve krizlere yol açan hedge fonlara artık ülkeler şüpheyle yaklaşıyor. Almanya Başbakan Yardımcısı ve Çalışma Bakanı Franz Müntefering'in "Bunlar (hedge fonlar) çekirge sürüleri gibi hareket edip Alman sanayiini, şirketlerini ve istihdamını yiyip bitiriyorlar." sözlerine AB'nin bir diğer ağır topu Fransa'dan da destek geldi.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "Bu hedge fonlar gelip bir şirketi alıyor, parçalara bölüyor, çalışanların yüzde 25'ini kapının önüne koyuyor sonra da elde edilen kârın yüzde 25'ini ceplerine indirip ortadan kayboluyor." diyerek ülkesinin bu konudaki yaklaşımını ortaya koyuyor. Hollandalı siyasetçilerin değerlendirmeleri de aynı paralelde: "Onların yaptıkları tek şey çekirge sürüsü gibi bir piyasaya girip kurutup bir sonraki piyasaya geçmeleridir." Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrueck'un G-7 ülkeleri ve AB'yi hedge fonların küresel mali sistem üzerinde oluşturabileceği riskleri önleyici tedbirler almaya çağırması ve bu çağrının hemen ardından Avrupa Merkez Bankası'nın hazırladığı finansal istikrar raporunda "Hedge fonlar kuş gribinden bile tehlikeli." yorumunun yapılması, kıta Avrupa'sının bu konudaki yaklaşımını ortaya koyuyor.
Gelişmiş piyasaların bir diğer ayağını oluşturan İngiltere ve Amerika'nın ise bunun tersi bir tutum sergilemesi, kafaların karışmasına sebep oluyor. Mesela Amerikan eski Hazine Bakanı John Snow, hedge fonların tehlikeli bir oyun oynamalarına karşın finansal sistemin önemli ve vazgeçilmez parçalarından birisi olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Hedge fonlar için de çok sıkı olmamak kaydıyla daha yakın kontrol lazım." Var olan mevcut fonların yüzde 30'unun Amerika'da kurulu olması ve birçok Amerikalı eski siyasetçinin bu fonlara danışmanlık yaptığı düşünüldüğünde bu açıklamalar biraz anlam kazanıyor. Ancak, Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, dev fonların denetime alınmasına yönelik ilk ciddi çalışmaların Amerika tarafından yürütüldüğüne işaret ediyor. Avrupa'nın ise bu konuda ağır davrandığını kaydeden Keler, çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor: "Son dönemde kurulan fonların önemli bir bölümü Avrupa merkezli fonlardan oluşuyor. Yani Amerika ağırlık merkezi olmaktan çıkıyor."
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Aydın'a göre ise AB'nin iki önemli sacayağı, Almanya ve Fransa'nın bu fonlara karşı önlem alınması teklifinin İngiltere ve ABD'de makes bulmamasının altında başka sebepler yatıyor. Anglo-Sakson ülkelerin sergilediği tavrın bu fonların sadece ekonomik değil, siyasi amaçlar için de kullanıldığı tezini güçlendirdiğini savunan Aydın, "Hedge fonların şeffaflıktan uzak olması, fonlarla alakalı kuşkuların artmasına sebep olmaktadır." diyor. Aydın, tezini şu sözlerle güçlendiriyor: "Bu fonları oluşturan kaynakların menşeinin bilinmemesi, akıllara karapara kuşkusunu getiriyor. Yine bilinenin aksine fonların her zaman para kazanmak için hareket etmemesi, finans uzmanlarının kafasında soru işaretleri oluşturuyor. Bazı analizcilere göre bu fonlar gizli servisler tarafından idare edilmekte ve örtülü bir ekonomik savaşın aracı olarak kullanılmaktadır." Polis Akademisi öğretim üyesi, bu konuda çok çarpıcı bir tespitte bulunuyor: "Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA)'nün yasal olarak faaliyet gösteren çok sayıda şirketi var. Bunların bir bölümü yatırım danışmanlığı ve fon yönetimi konusunda hizmet veriyor. Bu durumda akla kaçınılmaz olarak şu soru geliyor; acaba bazı hedge fonlar çeşitli ülkelere karşı ekonomik bir silah olarak kullanılmakta mıdır?"
Halen görevde olan bir istihbarat görevlisine göre Aydın'ın dile getirdiği tezin ayakları oldukça sağlam. Eski CIA Başkanı ve Amerikan Başkanı George Bush'un Carlyle Group olarak bilinen bir yatırım fonuna danışmanlık yaptığına işaret eden istihbarat görevlisi, yine eski CIA Başkanı James Woolsey ile Henry Kissinger'ın da hedge fonların yönetiminde görev aldığına dikkat çekiyor. Soğuk savaş sonrası dönemde ekonomik operasyonların ağırlık kazandığını anlatan deneyimli istihbaratçı bu konuda ilginç bir örnek veriyor: "Gazeteci Michael Gordon ve emekli Korgeneral Bernard Trainor tarafından kaleme alınan Kobra II isimli kitapta ilginç bir bölüm var. Tezkerenin reddedilmesi ABD Başkanı George Bush ve ekibini öfkelendirir. En sert tepkiyi ise Dick Cheney'nin asistanı Scooter Libby verir ve 'Milyarlarca dolarlık Amerikan yardımını bir kenara itiyorlar. Piyasalara söyleyin Türklerin işini bitirsinler.' der. Yani piyasalar aslında kontrol altındadır ve yeri geldiği zaman ölümcül bir silah olarak kullanılabilmektedir. Bu silahın mermileri ise işte bu büyük fonlardır. Ekonomideki fay kırıklarını tetikleyerek deprem meydana getirmek isteyen gelişmiş ülkeler, yeri geldiği zaman bu fonlar vasıtasıyla hasım veya dost ülkelerin ekonomilerini yerle bir edebilirler."
Tasfiye etmek kolay değil
Hedge fonlar, küresel finansal sistemin zaaflarından faydalanmayı hayal eden bir grup yatırım uzmanı tarafından piyasaya sunuldular. Ancak zamanla o kadar güçlü hale geldiler ki bunların ortaya çıkmasına vesile olan piyasalar için giderek tehlike arz etmeye başladılar. Bir 'Frankeştayn' haline gelen fonları denetim altına almaya hazırlanan piyasaların büyük aktörleri için durum pek iç açıcı görünmüyor. Zira artık öyle bir noktaya gelindi ki piyasalar artık onlar olmadan kendi ayakları üzerinde duramaz hale geldi. Bugün hedge fonların faaliyetinden rahatsız olanların da kabul ettiği gibi yeni finansal sistemin en önemli aktörlerinden birisi haline gelen bu fonların yapısal sorunlar çözülmeden tasfiyesi ise şimdilik pek mümkün görünmüyor.
-BİTTİ-
Mortgage batıklarını gıdayla oynayarak telafi ediyorlar
Toplam büyüklüğü 2,1 trilyon dolara ulaşan hedge fonların son dönemde tarım ürünlerine yönelmesi, devletleri özellikle de gelişmekte olan ülkeleri ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya getirdi. Ekvador'dan Japonya'ya, Fransa'dan İtalya'ya kadar birçok ülkede protestolara sebep olan, son olarak Haiti'de bir pazar yerinin yağmalanması ile dünya gündemine oturan küresel gıda fiyatları, Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre son bir yılda yüzde 57 arttı. Bu fonlar o denli güçlü hamleler yapıyor ki, çok değil, bundan birkaç ay öncesine kadar tonu 300 dolar civarında olan pirincin uluslararası piyasalardaki fiyatı bir anda 1.000 dolara ulaştı. Arbitraj geliri ve spekülasyona dayalı yatırım geleneğine sahip olan hedge fonların, ABD'deki mortgage krizinden uğradıkları kayıpları telafi etmek için mısır, buğday, soya fasulyesi, pirinç gibi emtiaların vadeli kontratlarına saldırması, fiyatların tırmanmasına yol açtı. Doların bir yılı aşkın süredir Euro karşısında yaşadığı sert düşüşler, en güvenli yatırım aracı olarak bilinen ABD hazine tahvillerinin getiri cazibesini kaybetmesi ve hem Amerika hem de Avrupa'da düşüşe geçen faiz oranları, hedge fonların tarımsal emtiaya yönelmesinin en büyük sebebi. ABD Merkez Bankası'nın (FED) faizlerini yüzde 5,25'lerden kısa bir süre içinde yüzde 2,50'ye kadar çekmesi ise gıda fiyatlarının pimini çeken asıl etken oldu.
Ancak bu kez işin ucu evine ekmek götürmekte zorlanan sıradan vatandaşa dokundu. Çünkü yatırım fonlarının aşırı talebi ile Chicago Emtia Borsası (CBOT) gibi vadeli işlemler piyasasında oluşan yüksek fiyatlar, ülkelerin ticaret borsaları için de referans fiyat olarak alınıyor. Batılı hedge foncunun Amerika'daki mortgage krizinden aldığı yarayı emtia üzerinden kapatmaya çalışması, tüketicinin sofrasını da etkiliyor. Fiyatlardaki yükseliş ise hükümetleri zor duruma düşürüyor. Son olarak BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un küresel gıda krizi sorununun çözülememesi halinde açlık, kötü beslenme ve sosyal ayaklanma riskiyle karşılaşılabileceği uyarısı, devletlerin karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını gözler önüne serdi. Benzer bir uyarı Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn tarafında da yapılmıştı. Strauss-Kahn, dünyada yükselen gıda fiyatlarının, hükümetlerin yıkılması ve hatta savaşların patlak vermesi gibi korkunç sonuçları olabileceği uyarısında bulunmuştu. Fiyatlarda yaşanan anormal artışlar sebebiyle 37 ülkede yüz binlerce insan sokaklara döküldü, göstericiler güvenlik görevlileriyle çatıştı. Sadece Kamerun'da son 3 ayda 40 gösterici hayatını kaybetti.
Küresel dalga, fonları da vurdu
Hedge fon piyasasındaki en önemli kayıplardan birisi Long Term Capital Management'in (LTCM) Ağustos 1998'de iflas etmesi oldu. John Meriwether ve Nobel ödüllü ekonomistler Myron Scholes ile Robert Merton'un da dâhil olduğu bir grup tarafından yönetilen bu büyük fon, risklere karşı hazırlıksız yakalanıp iflas ettiğinde büyük bir şok yaşandı. Long Term Capital Management'in iflası, piyasalarda şeffaflığın artırılması, risk yönetimine daha fazla önem verilmesi ve daha iyi uygulamaların oluşturulması konularını gündeme getirdi. Hedge fonlardan daha fazla bilgi istenilmeye ve kredi imkânları daraltılmaya başlandı. 22 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip 'Tiger Fonu'nun Japon Yeni'nin dolara karşı yükselişinden, daha sonra da teknoloji hisselerindeki hızlı yükselişten olumsuz etkilenerek 2000 yılında kapanması bir diğer şoke edici haberdi. Fonlar açısından en büyük kayıpların yaşandığı bir diğer dönem ise 2007 oldu. Dünya piyasalarını allak bullak eden mortgage krizinden ciddi yara alan birçok fon, iflas bayrağını çekti.
ZAMAN
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "Bu hedge fonlar gelip bir şirketi alıyor, parçalara bölüyor, çalışanların yüzde 25'ini kapının önüne koyuyor sonra da elde edilen kârın yüzde 25'ini ceplerine indirip ortadan kayboluyor." diyerek ülkesinin bu konudaki yaklaşımını ortaya koyuyor. Hollandalı siyasetçilerin değerlendirmeleri de aynı paralelde: "Onların yaptıkları tek şey çekirge sürüsü gibi bir piyasaya girip kurutup bir sonraki piyasaya geçmeleridir." Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrueck'un G-7 ülkeleri ve AB'yi hedge fonların küresel mali sistem üzerinde oluşturabileceği riskleri önleyici tedbirler almaya çağırması ve bu çağrının hemen ardından Avrupa Merkez Bankası'nın hazırladığı finansal istikrar raporunda "Hedge fonlar kuş gribinden bile tehlikeli." yorumunun yapılması, kıta Avrupa'sının bu konudaki yaklaşımını ortaya koyuyor.
Gelişmiş piyasaların bir diğer ayağını oluşturan İngiltere ve Amerika'nın ise bunun tersi bir tutum sergilemesi, kafaların karışmasına sebep oluyor. Mesela Amerikan eski Hazine Bakanı John Snow, hedge fonların tehlikeli bir oyun oynamalarına karşın finansal sistemin önemli ve vazgeçilmez parçalarından birisi olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Hedge fonlar için de çok sıkı olmamak kaydıyla daha yakın kontrol lazım." Var olan mevcut fonların yüzde 30'unun Amerika'da kurulu olması ve birçok Amerikalı eski siyasetçinin bu fonlara danışmanlık yaptığı düşünüldüğünde bu açıklamalar biraz anlam kazanıyor. Ancak, Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, dev fonların denetime alınmasına yönelik ilk ciddi çalışmaların Amerika tarafından yürütüldüğüne işaret ediyor. Avrupa'nın ise bu konuda ağır davrandığını kaydeden Keler, çok önemli bir noktaya dikkat çekiyor: "Son dönemde kurulan fonların önemli bir bölümü Avrupa merkezli fonlardan oluşuyor. Yani Amerika ağırlık merkezi olmaktan çıkıyor."
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Aydın'a göre ise AB'nin iki önemli sacayağı, Almanya ve Fransa'nın bu fonlara karşı önlem alınması teklifinin İngiltere ve ABD'de makes bulmamasının altında başka sebepler yatıyor. Anglo-Sakson ülkelerin sergilediği tavrın bu fonların sadece ekonomik değil, siyasi amaçlar için de kullanıldığı tezini güçlendirdiğini savunan Aydın, "Hedge fonların şeffaflıktan uzak olması, fonlarla alakalı kuşkuların artmasına sebep olmaktadır." diyor. Aydın, tezini şu sözlerle güçlendiriyor: "Bu fonları oluşturan kaynakların menşeinin bilinmemesi, akıllara karapara kuşkusunu getiriyor. Yine bilinenin aksine fonların her zaman para kazanmak için hareket etmemesi, finans uzmanlarının kafasında soru işaretleri oluşturuyor. Bazı analizcilere göre bu fonlar gizli servisler tarafından idare edilmekte ve örtülü bir ekonomik savaşın aracı olarak kullanılmaktadır." Polis Akademisi öğretim üyesi, bu konuda çok çarpıcı bir tespitte bulunuyor: "Amerikan Merkezi Haberalma Örgütü (CIA)'nün yasal olarak faaliyet gösteren çok sayıda şirketi var. Bunların bir bölümü yatırım danışmanlığı ve fon yönetimi konusunda hizmet veriyor. Bu durumda akla kaçınılmaz olarak şu soru geliyor; acaba bazı hedge fonlar çeşitli ülkelere karşı ekonomik bir silah olarak kullanılmakta mıdır?"
Halen görevde olan bir istihbarat görevlisine göre Aydın'ın dile getirdiği tezin ayakları oldukça sağlam. Eski CIA Başkanı ve Amerikan Başkanı George Bush'un Carlyle Group olarak bilinen bir yatırım fonuna danışmanlık yaptığına işaret eden istihbarat görevlisi, yine eski CIA Başkanı James Woolsey ile Henry Kissinger'ın da hedge fonların yönetiminde görev aldığına dikkat çekiyor. Soğuk savaş sonrası dönemde ekonomik operasyonların ağırlık kazandığını anlatan deneyimli istihbaratçı bu konuda ilginç bir örnek veriyor: "Gazeteci Michael Gordon ve emekli Korgeneral Bernard Trainor tarafından kaleme alınan Kobra II isimli kitapta ilginç bir bölüm var. Tezkerenin reddedilmesi ABD Başkanı George Bush ve ekibini öfkelendirir. En sert tepkiyi ise Dick Cheney'nin asistanı Scooter Libby verir ve 'Milyarlarca dolarlık Amerikan yardımını bir kenara itiyorlar. Piyasalara söyleyin Türklerin işini bitirsinler.' der. Yani piyasalar aslında kontrol altındadır ve yeri geldiği zaman ölümcül bir silah olarak kullanılabilmektedir. Bu silahın mermileri ise işte bu büyük fonlardır. Ekonomideki fay kırıklarını tetikleyerek deprem meydana getirmek isteyen gelişmiş ülkeler, yeri geldiği zaman bu fonlar vasıtasıyla hasım veya dost ülkelerin ekonomilerini yerle bir edebilirler."
Tasfiye etmek kolay değil
Hedge fonlar, küresel finansal sistemin zaaflarından faydalanmayı hayal eden bir grup yatırım uzmanı tarafından piyasaya sunuldular. Ancak zamanla o kadar güçlü hale geldiler ki bunların ortaya çıkmasına vesile olan piyasalar için giderek tehlike arz etmeye başladılar. Bir 'Frankeştayn' haline gelen fonları denetim altına almaya hazırlanan piyasaların büyük aktörleri için durum pek iç açıcı görünmüyor. Zira artık öyle bir noktaya gelindi ki piyasalar artık onlar olmadan kendi ayakları üzerinde duramaz hale geldi. Bugün hedge fonların faaliyetinden rahatsız olanların da kabul ettiği gibi yeni finansal sistemin en önemli aktörlerinden birisi haline gelen bu fonların yapısal sorunlar çözülmeden tasfiyesi ise şimdilik pek mümkün görünmüyor.
-BİTTİ-
Mortgage batıklarını gıdayla oynayarak telafi ediyorlar
Toplam büyüklüğü 2,1 trilyon dolara ulaşan hedge fonların son dönemde tarım ürünlerine yönelmesi, devletleri özellikle de gelişmekte olan ülkeleri ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya getirdi. Ekvador'dan Japonya'ya, Fransa'dan İtalya'ya kadar birçok ülkede protestolara sebep olan, son olarak Haiti'de bir pazar yerinin yağmalanması ile dünya gündemine oturan küresel gıda fiyatları, Gıda ve Tarım Örgütü'ne (FAO) göre son bir yılda yüzde 57 arttı. Bu fonlar o denli güçlü hamleler yapıyor ki, çok değil, bundan birkaç ay öncesine kadar tonu 300 dolar civarında olan pirincin uluslararası piyasalardaki fiyatı bir anda 1.000 dolara ulaştı. Arbitraj geliri ve spekülasyona dayalı yatırım geleneğine sahip olan hedge fonların, ABD'deki mortgage krizinden uğradıkları kayıpları telafi etmek için mısır, buğday, soya fasulyesi, pirinç gibi emtiaların vadeli kontratlarına saldırması, fiyatların tırmanmasına yol açtı. Doların bir yılı aşkın süredir Euro karşısında yaşadığı sert düşüşler, en güvenli yatırım aracı olarak bilinen ABD hazine tahvillerinin getiri cazibesini kaybetmesi ve hem Amerika hem de Avrupa'da düşüşe geçen faiz oranları, hedge fonların tarımsal emtiaya yönelmesinin en büyük sebebi. ABD Merkez Bankası'nın (FED) faizlerini yüzde 5,25'lerden kısa bir süre içinde yüzde 2,50'ye kadar çekmesi ise gıda fiyatlarının pimini çeken asıl etken oldu.
Ancak bu kez işin ucu evine ekmek götürmekte zorlanan sıradan vatandaşa dokundu. Çünkü yatırım fonlarının aşırı talebi ile Chicago Emtia Borsası (CBOT) gibi vadeli işlemler piyasasında oluşan yüksek fiyatlar, ülkelerin ticaret borsaları için de referans fiyat olarak alınıyor. Batılı hedge foncunun Amerika'daki mortgage krizinden aldığı yarayı emtia üzerinden kapatmaya çalışması, tüketicinin sofrasını da etkiliyor. Fiyatlardaki yükseliş ise hükümetleri zor duruma düşürüyor. Son olarak BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'un küresel gıda krizi sorununun çözülememesi halinde açlık, kötü beslenme ve sosyal ayaklanma riskiyle karşılaşılabileceği uyarısı, devletlerin karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını gözler önüne serdi. Benzer bir uyarı Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn tarafında da yapılmıştı. Strauss-Kahn, dünyada yükselen gıda fiyatlarının, hükümetlerin yıkılması ve hatta savaşların patlak vermesi gibi korkunç sonuçları olabileceği uyarısında bulunmuştu. Fiyatlarda yaşanan anormal artışlar sebebiyle 37 ülkede yüz binlerce insan sokaklara döküldü, göstericiler güvenlik görevlileriyle çatıştı. Sadece Kamerun'da son 3 ayda 40 gösterici hayatını kaybetti.
Küresel dalga, fonları da vurdu
Hedge fon piyasasındaki en önemli kayıplardan birisi Long Term Capital Management'in (LTCM) Ağustos 1998'de iflas etmesi oldu. John Meriwether ve Nobel ödüllü ekonomistler Myron Scholes ile Robert Merton'un da dâhil olduğu bir grup tarafından yönetilen bu büyük fon, risklere karşı hazırlıksız yakalanıp iflas ettiğinde büyük bir şok yaşandı. Long Term Capital Management'in iflası, piyasalarda şeffaflığın artırılması, risk yönetimine daha fazla önem verilmesi ve daha iyi uygulamaların oluşturulması konularını gündeme getirdi. Hedge fonlardan daha fazla bilgi istenilmeye ve kredi imkânları daraltılmaya başlandı. 22 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip 'Tiger Fonu'nun Japon Yeni'nin dolara karşı yükselişinden, daha sonra da teknoloji hisselerindeki hızlı yükselişten olumsuz etkilenerek 2000 yılında kapanması bir diğer şoke edici haberdi. Fonlar açısından en büyük kayıpların yaşandığı bir diğer dönem ise 2007 oldu. Dünya piyasalarını allak bullak eden mortgage krizinden ciddi yara alan birçok fon, iflas bayrağını çekti.
ZAMAN