Abdullah Büyük
Ramazan İnfak Ayıdır...
Bir toplumun terbiyesi İslam’a göre yapılmışsa, o toplumun üyeleri, “Bir binanın tuğlaları veya bir vücudun organları gibidir. Bir organın sancısı bütün vücudu sarsar.” Tutkalı İslam olan bu toplumun hak dağılımı da keyfi değildir. “Her hak sahibine hakkını vermek zorunluluğu vardır.” Bu toplumun bir şahsiyeti “Beni, kendim ve aile efradım ilgilendirir” diyemez. Kötülüklerin toplumda kol gezmesine seyirci kalamaz. “İyiliği emir, kötülüğe engel olma” yükümlülüğünden uzak duramaz. Haramların özendirildiği, kötülüklerin erdem sayıldığı bir ortamda rahat edemez.
İnfak; malın elden çıkarılması, sarf edilmesi, harcanması demektir. Bakara Suresi 3. ayette muttakilerin /takva sahiplerinin vasıfları sayılırken “Rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” buyrulur.
Farz olan infak birkaç çeşittir:
1- Zekât harcamaları.
2- Kişinin hem kendine hem de bakmakla yükümlü olduğu kimselere yaptığı harcamalar.
3- Allah yolunda cihad etmek için yapılan harcamalar.
Mendup olan harcamalara gelince buna da infak denir. Çünkü Yüce Allah, “Sizden birine ölüm gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin, harcayın” (Münafikun, 63/10) buyurmaktadır. Allah’u Teâlâ, buradaki infak ile bu ayetin devamında bulunan “Tasaddukta bulunup da ben de salih kimselerden olsaydım” sözünden sadakayı kasdetmiştir. Buna göre bütün harcamalar, ister farz, ister mendup olsun “Rızık olarak verdiklerimizden infak ederler”(Bakara, 2/3) ayetinin muhtevasına girer. Çünkü bunların hepsi övgüyü hak etme vesilesidir.
Biz şimdi, genellikle “Allah yolunda” yapılması gereken “infak”tan bahsedeceğiz. Yüce Mevla bu konuda şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve en iyisinden Allah yolunda harcayın. Kendinizin ancak göz yumarak alabileceği düşük ve bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın.” (Bakara, 2/267)
“Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Bakara, 2/274)
“Mallarını Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine daha da fazla verir. Allah’ın ihsanı çok geniştir, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 2/261)
“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar cennete ve birre/iyiliğin en güzeline eremezsiniz.” (Âl-i İmran, 3/92)
Kur’an-ı Kerim’den örnek olarak seçtiğimiz bu ve buna benzer ayetler, Allah yolunda infakın, harcamanın ne denli önemli ve hayati olduğunu vurgulamaktadır.
Muaz bin Cebel ile Sa’lebe (r.a.) Peygamberimize: “Malımızdan ne şekilde ve ne miktarda harcayalım, infak edelim?” diye sorunca Bakara Suresi’nin 219. ayeti nazil olmuştur. Ayette şöyle denmektedir: “Sana hangi şeyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki, ihtiyacınızdan artanını verin.”
Altın ve gümüşün/paranın hakkı, insanlığın faydası açısından yaratılış hikmeti, mübadele vasıtası olması yani alışverişi kolaylaştırması ve Allah’ın kullarının gerçek ihtiyaçlarına harcanmasıdır. Üstelik “Sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir nimet, bir devlet ve kuvvet olmamasıdır.” (Haşr, 59/7) Para, bütün halk arasında tedavül edilmelidir. İhtiyaçların ehem olanı, mühim olanına, şiddetlisi hafifine tercih edilerek güzelce harcanmalıdır. Rahmet mevsimi olan Ramazan ayında imkânlarımızdan fazlasıyla infakta bulunmalıyız. Unutmayalım ki Efendimiz, gerçekten sahip olduğumuz mallarımızı sayarken “sadaka olarak dağıttığın” tarifini de yapıyor. Selâm ve dua ile cumanız mübarek olsun...
yeniakit