Rasim Bölücek'ten FETÖ'cü olmaz

TRT belgeseli “Başkan (Muhsin Yazıcıoğlu)”da merhumla ilgili hatırlarını anlatanların arasında Hasan Bölücek, Esma Betül Bölücek ve Necla (Bölücek) Ünsür de var.

 

Bu üçünün hatıraları bilhassa önemli, çünkü Muhsin Yazıcıoğlu’nu çocukluğundan beri tanıyorlardı.

 

Hem de çok yakından.

 

Hasan Bölücek, ilkokuldan arkadaşıydı Muhsin Yazıcıoğlu’nun.

 

‘Köyden okula gelmek için her gün altı kilometre yol yürüyordu; dayanamadım, bizim evimizde kalması için babama ricada bulundum’ diye anlatıyor.

 

Babası -merhum Cemal Bölücek- ‘tamam’ demiş ve bağrına basmış oğlunun arkadaşını.

 

Öyle ki, kendi çocuklarından ziyade onun üstüne titremiş; fikrî gelişimine büyük emek vermiş küçük Muhsin’in.

 

Muhsin büyüdü, Ülkücü harekete katıldı ve o hareketin gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden biri oldu.

 

Bu süreçte Bölüceklerle irtibatını hiç kesmedi.

 

Bir nevi aile hukuku vardı aralarında; üstüne bir de dava arkadaşlığı.

 

Öz kardeşi gibi yakın olduğu Hasan’ın küçük kardeşlerini de kendi kardeşleri bildi ve onlarla olabildiğince yakından ilgilendi.

 

Hele en küçük kardeşiyle…

 

‘Bundan iyi Ülkücü olur’ demiş olmalı ki ona özel ilgi gösterdi ve sonuçta ortaya gerçekten de harekete kayda değer hizmeti geçen bir Ülkücü çıktı.

 

MHP’yi rekor derecedeki bir oy oranıyla (yüzde 18) meclise taşıyan 1999 seçimlerindeki kampanyayı yöneten adamdan bahsediyoruz; Ülkücü potansiyelin derlenip toparlanmasında ve ona yeni kitlelerin eklenmesinde büyük psikolojik etkisi olduğu şüphe götürmeyen şu efsanevi sloganı yükselten adamdan: “Türkiye Harekete Geçiyor”.

 

Bu adam 2009’a kadar MHP’ye danışmanlık yaptı, MHP’nin meclis grubunda da danışman olarak görev aldı.

 

2011 itibarı ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na profesyonel danışmanlık yapmaya başladı, ama Ülkücü köklerini asla inkâr etmedi ve yeri geldikçe -mesela sosyal medya hesabında “sevgili ağabeyciğim” dediği merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu “rahmet ve özlemle” anarak- herkese hatırlatmaktan da geri durmadı.

 

1980’li yılların sonları ve 1990’lı yılların başlarında Ankara Kızılay’daki Sakarya Çay Ocağı’nın müdavimlerindendi; orada tanışıp kaynaştığı, derin bir bağla bağlandığı “İslamcı” arkadaşlarına da hep sadık kaldı.

 

‘Bundan böyle benim yerim CHP olduğuna göre onlarla işim olmaz’ demedi; bilakis onların ve genel olarak “İslamcı” yahut muhafazakâr kitlelerin bazı hassasiyetlerini CHP’ye taşımak, CHP’yi o tabanla mümkün mertebe barıştırmak için var gücüyle çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Başörtüsü konusundaki söylem ve eylem değişikliği, Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’ye “AKP” deme ısrarından vazgeçmesi, Ülkücü Mansur Yavaş’ın CHP’den Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olması vs, vs, vs, onun CHP’deki varlığıyla doğrudan alâkalı gelişmeler. 

 

CHP’nin ve dolayısıyla Türkiye’nin normalleşmesine, tehlikeli kutuplaşmaların önüne geçilmesine adanmış bir danışmanlık onunkisi.

 

Siyasi gerilimlerin had safhada olduğu zamanlarda, kimileri AK Parti saflarında olan “İslamcı” arkadaşlarını CHP Genel Merkezi’nden arayıp ‘Buluşalım, konuşalım, tansiyonu düşürmenin bir yolunu bulalım’ dediğini çok iyi bilirim.

 

Çok iyi bilirim; çünkü o arkadaşlarından biri de benim.

 

***

 

Evet, Rasim Bölücek’ten bahsediyorum.

 

1978’den beri tanıdığı eski bir Ülkücü ağabeyiyle -şimdi casusluk ve FETÖ’cülük gerekçesiyle tutuklu bulunan, ama evvelce sağ siyasette hatırı sayılır bir figür olan MHP kökenli Enver Altaylı’yla-  bilmem kaç kere telefonda konuştuğu için FETÖ’cü ilan edilen Rasim Bölücek, benim 30 yıllık dostum.

 

Çok iyi tanırım onu.

 

İyi tanırım ve iyi bilirim.

 

FETÖ’cü metöcü olmaz bu adamdan.  

Bu yazı toplam 2517 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar