Selâhaddin Çakırgil
Referandum gerçekte, anayasa değişikliği için değil!
Sadece iç siyaset açısından değil; özellikle Türkiye’nin de üyesi olduğu Batı İttifakı- NATO dünyası açısından da referandumda oylanacak olan anayasa değişikliği değil, doğrudan doğruya Tayyip Erdoğan’dır.
***
Bu gerçeği göremeyenler, anayasa değişikliği teklifindeki maddelere takılıp kalabilirler. Kaldı ki o maddeler bile, mevcud anayasaya göre sorgulanamaz- yargılanamaz, halka hesap vermesi akıldan bile geçirilemez bir cumhurbaşkanı yerine, çok çok ileri bir adım oluşturması açısından tercihe şayandır.
Ayrıca, ‘tek adam’lık sisteminin geleceği endişesiyle, illâ da beni kastediyorlarsa, benim 16 Nisan’a kadar kalıp kalmayacağıma dair, elde bir garanti mi vardır ki?' diyecek kadar, takdir-i ilâhîye inkıyad eden bir Tayyip Erdoğan eğer ‘tek adam' olmak eğilimine sahip birisi olsaydı, hâlen yürürlükte olan anayasa, ‘tek adam’lığa daha elverişlidir. Nitekim bugün o kanûnî yetkilerini kullanmakta.. Geçmişteki çoğu cumhurbaşkanlarının yapamadığı şekilde..
***
Çünkü mevcud kanûnî yetkileri geçmiştekiler -M. Kemal ve İsmet Paşa, biraz da Kenan Evren hariç- ötekiler kullanamamışlar; kendilerini seçen Meclis içi ve dışı siyasî denge oyunlarının etkisinde kalıp, o makamı bir teşrifat / protokol makamı bilmişlerdi. (Elbette, Tayyip Erdoğan’la aynı dünya görüşüne sahip olması hasebiyle, Abdullah Gül’ün durumu farklıydı.)
İlk iki Şef’in ‘tek adam'lıkları ise, o dönemin özel şartlarıyla gerçekleşmişti. Bugün sadece Kuzey Kore’de kalmış olan ilkel bir liderlik anlayışının bizdeki 90 yıllık ‘tek adam' versiyonu da, bilindiği üzere ancak kanun dayatmasıyla ayaktadır.
Esasen, mevcut anayasa değişikliğine‚ ‘Hayır' diyenlerin kaygıları da bir ‘tek adam' geleceği endişesinden değil; resmî ideolojice kutsanmış, koruma altına alınmış ve ismiyle, resmiyle, heykelleriyle, ilkeleriyle ve ‘inkilab kanunları’yla, 90 küsur yıllık kurulu düzen sâyesinde elde edilen imkan ve güçleri yitirecekleri korkusundan gelmektedir.
***
Nitekim, içeride muhalefetin başını çeken 90 küsur yıllık mâlum parti, yıllardır‚ 'Darbe anayasası değiştirilmelidir..' dediği halde, bugün, kemalist-laik resmî ideolojiyi güçlendirmeye yönelik şekilde, geçmişin darbe anayasalarının getirdiği kazanımları yitirmemek için, darbe anayasasına ve de yalanlara sımsıkı sarılıyor. Sanırsınız, anayasada yapılmak istenen bu değişiklikten sonra başımıza, memleketi sarhoş sofralarından idareye yeltenecek yeni bir diktatör gelecek!.
Gerçekte ise, ‘halk iradesi' lafını slogan yaptıkları halde, taa başından beri, halkın kendi haline bırakılamayacağını ve başta ordu olmak üzere, üniversite, medya ve bürokraside 100 yıldır çöreklenmiş kadroların ve de Derin Devlet denilen karanlık güçlerin ve masonik güçlerin vesayetinin sürmesini istiyenler de bunlar..
***
Halbuki, anayasadaki yeni düzenlemeyle, halk iradesi üzerinde herhangi bir beşerî vesayet ya da velayet anlayışına yer bırakılmıyor ve halkın seçtiği cumhurbaşkanının halka sorumlu olup hesap vermesine ve her türlü kanunsuzluk iddialarının da yargıda ele alınmasına kapı açıyor. Yani, ‘tek adam' düzeni’ne elveda denilecek..
Bunun için, Lozan’dan kurulan düzenin başında 90 küsur yıldır, temel ilkeler açısından fiilen var olan ‘tek adam' düzeninden beslenen bütün iç ve dış güç odakları, emperyalist dünyanın medya organları, terör odakları ‘Anayasa değişikliğine hayır!' adı altında uluslararası bir koro oluşturdular.Merkel bile, Türkiye siyasetiyle ilgili olarak‚ ‘Referandumun sonucunu ve diğer şeyleri (?!) beklemek gerek..' diyordu dün..
Bu arada, 16 Nisan akşamı ortaya bir ‘Hayır' çıkacak olsa, halkın istikrarsızlık olmasından korkmaması için de yalan garantiler veriyorlar. Ama, bu şerr odaklarının, ‘Tayyip'in ülkeyi yönetmek meşruiyeti kaybolmuştur' diye sahneye yeni bir sahte kurtarıcı edâsıyla çıkacakları açıktır.
O halde, tekrar edelim, Ve 16 Nisan'da oylanacak olan anayasa değişikliği değil, Tayyip Erdoğan olacaktır.
'Felâh bulan, kurtulan da bilerek kurtulsun, helâk olan da..'
stargazete