Selâhaddin Çakırgil
Referanduma giderken, gerilimi düşürmek gerekmez mi?
15 Temmuz Darbe Hıyaneti’nden sonra hukukî imkanlar içinde ilân olunan Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının Hükûmet’e sağladığı yetkilerle binlerce insan tutuklandı veya açığa alındı.
Darbeye karışan ya da karışmış olması muhtemel asker, polis vs gibisilahlı unsurların ya da yüksek karar mekanizmalarında bulunan yargı personeli veya yüksek bürokrat vs. gibi kişilerin bulundukları kamu vazifelerinden, gerçek anlaşılıncaya kadar uzaklaştırılması gaayet tabiî idi. Esasen bunlar yapılmasaydı, bir anormallik olurdu.. Aynı şekilde, darbe hıyanetine direkt olarak destek vermiş oldukları düşünülen ve etkili karar mercilerinde bulunan kamu vazifelilerinin bulundukları yerlerden uzaklaştırılmaları da tabiî idi.
***
Ancak bununla yetinilmedi ve üstelik bu darbe hıyanetinin şekillenmesinde direkt olarak etkisi olmayan onbinlerce insan da açığa alındı. Halbuki darbe hıyanetinin içinde direkt etkili olması mümkün olmayanların yetkilerinin kaldırılmasıyla yetinilebilir, sözgelimi Müdür veyaMd. Yardımcısı durumunda olanlar, sıradan memur durumuna da getirilebilirdi.
Ama öyle olmadı.. Tasfiyeler çok geniş tutuldu ve kamuoyunda, ipin ucu kaçırıldı gibi bir görüntü meydana geldi.. Hattâ o kadar ki, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın ifadesiyle, ‘at izi, it izine karıştı.‘ Bu söz de bir genelleme için kullanılmak istenince, bu sefer de‚ ‘Kimse mağdûr edebiyatı yapmasın, asıl mağdur olan millettir‘ denildi.
Dahası, ‘Vur!‘ sözünü ‘Öldür‘ şeklinde anlarcasına bir takım dar görüşlü ya da sadist eğilimli uygulayıcıların ve hattâ kendi suçluluklarını örtbas etmek ya da Hükûmet’e husûmetin artmasını isteyenlerin uygulamalarıyla nice kimseler haksız işlemlere tâbi tutuldular. Ki, kendi yöresinde etkili, 90’ında bir hocaefendi, kendi oğlunun da Sağlık teşkilatında sıradan bir memur iken, FETÖ üyeliği suçlamasıyla açığa alındığını ve atıldığını söyledi ve ilave etti: ‘Benim oğlum, namaz-niyazı bile olmayan birisi.. Böyle işlerle de hiç ilgisi olmaz.. Çocuklarına bakmak da bu yaşta benim üzerimde kaldı..‘
***
Ankara’da kendilerine güvendiğimiz birçok arkadaş da, ‘Bizim kurumdan FETÖ üyeliği iddiasıyla atılanları belirleyen üç kişilik komisyonun üç üyesi de biliyoruz ki Pensivania Şeyhi’ne bağlıdırlar..‘ diye yemin-billah ediyorlar. ‘Başörtüsü yasağı‘ döneminde, tahsilini Almanya’da yapan ve kendisini oradan da tanıdığım bir hanım kız, eşinin aylardır açığa alınmış olmasının perişanlığını yaşadıklarını söyleyerek, ‘Âbi, ben ve eşimin daha önce şiddetle eleştirdiğimiz mâlum kişiye bağlı olanlar bizimle alay ediyorlar ve ‘F.G’ye karşı çıkmanın ağır faturasını ödüyorsunuz..‘diyorlar ki, kahrolmamak mümkün değil ..‘ diyor. Eşi ise çevresinde nakşibendi olarak bilinen bir genç..
***
Önümüzdeki iki ay sonra yapılacak bir referandum var.. Denilebilir ki, bir milyona yakın insan bugün bu toplu tasfiyeler sebebiyle tedirgin, yaralı veya haksız işlemlere tâbi tutuldukları kanaati içindeler..
Bu referandum öncesinde toplumu biraz rahatlatmak gerekir.. Suçlulara merhamet edilsin, acınsın diyen veya onlara mağdur gözüyle bakan yok, herhalde.. Ama, ‘toplu tasfiye‘lerin toplumda derinliği hissedilmeyen sancılar oluşturduğu asla gözden ırak tutulmamalı..
‘Açığa alınanlar‘ın bir kısmı vazifelerine iade edildiler. Ancak, yargılamalar yeni yeni devreye giriyor. Darbede direkt etkisi olmayan kişiler hakkında bile cezalar verilmeye başlandı.. Bir psikiatri uzmanı doktor‘a, FETÖ üyesi diye 5 yılı aşkın bir ceza verilmiş..
Ama, 15 Temmuz gecesi halkın üzerine tankları süren Harp Okulu öğrencisi 43 asker kişi, mahkemede kısaca, ‘Biz askeriz. Emir verilince nasıl karşı çıkarız? Bize terör eylemine müdahale edeceğiz, denildi, hareket ettik..‘ deyince; insana‚ ‘Yani hepsi bu kadar mı?‘ dedirtecek cinsten, serbest bırakıldılar.
Böyle olunca.. Darbeyle direkt ilgisi olmayanlar üzerindeki uygulama da biraz gevşetilmeli değil midir?
Unutmayalım,bir düşman fazla, bin dost azdır..
stargazete