Selâhaddin Çakırgil
‘Resmî ideoloji tarikatı’nın bağlıları, yangını da fırsat bilerek...
Bilindiği halde, tekrar kabilinden belirtelim ki,tarikat, yol mânasına gelen‘tariq’ kelimesinin cem’i/ çoğulu, yani,yollar demek ise deterim olarak daha çok ‘bir inanç, ideoloji veya fikrî cereyana bağlı olanların yolu’ mânâsında kullanılmakta olup; genelde belli bir dünya görüşünün içinde, algı, duygu ya da maddî veya manevî bir takım maslahat farklılıklarından dolayı diğerlerinden ayrılan grupları ifade eder. Herkes, doğruluğuna inandığı görüş, kişi ve gruplar etrafında bir araya gelir-gelebilir. Bu oluşumlar, açık olarak ortaya çıkamazlarsa, gizlice şekillenirler.Sağlıklı olanı, elbetteaçık olanıdır vegizlioluşumlarda tehlike daha çoktur.
Bu açıdan bakıldığında, bir takım sendikalar, dernekler, cemaatler, cemiyetler sosyolojik mahiyeti itibariyle ne ise tarikatlar da aynı durumundadırlar ve bu gibi yapılanmalar, ‘açık toplum’ idealinin de vazgeçilmez unsurlarıdır.
***
Ama, bizim ülkemizde, bir de devlete el koymuş bir tarikat vardır:Resmî ideoloji tarikatı!
Bu tarikatınresmî oluşu, beraberinde ceberrutluğu ve dayatmaları da getirmekte, tabiatiyle..
Bütün resmî makamlar, kamu ve hattâ nice sivil toplum kuruluşları bile, ‘türbelerden, mezarlardan medet ummaya son vermek ve kutsala karşı savaş açmak’ şiarıyla ortaya çıkan bir ‘resmî ideoloji tarikatı’nın esiri veya mahkûmu durumundadırlar, 80 yıla yakın bir süredir.. Çünkü, kendi ‘laik kutsal’larını bütün bir topluma zorla dayatmakta, nesiller, tek bir ismin, tek bir resmin, tek bir heykelin ve tek bir mezarın karşısında zoraki saygı göstermeye zorlanmakta; körpecik çocuklar mânâsını bile bilmedikleri kelimelerle duygularını söylemeye teşvik edilmekte; ‘Filan olmasaydı..’ diye başlatıldıkları cümlelerle zihinlerinde bir ‘resmî ideoloji tarikatı’nın kutsalının yeni bir heykelini yontmaktalar..
***
Şimdi bu konuya niçin mi durup dururken gelindiği sanılmaya..
Adana’nın Aladağ ilçesinde bir kız yurdunda dört gün önce meydana gelen ve 10-13 yaş arasındaki yavrularımızdan 11’inin alevler içinde yandığı yangını fırsat bilen bir kısım ‘laisizm tarikatı’ çevrelerihemen, kendileri dışında oluşmuş bulunan ‘tarikat’ların tehlikelerinden dem vurmaya başladılar. Çünkü, söz konusu yurt binası, bir tarikat’a mensup, mütedeyyin insanlarca inşa ettirilmiş..
***
Mâlum yazılı veya sözlü-görüntülü yayın organları, ‘Devletin yurtları boş iken, bu çocuklar niye cemaatlerin yurtlarına terk edildi?’ diye koro halinde söylenmeye başladılar. O çocukların hangi dağ köylerinden ve ne gibi yoksulluk ve çaresizlikler içinde geldiklerini bile bilmeden..
Bu gibi çevreler, o kavrulmuş bedenleri götüren ambulansların, o çocukların 7 km. uzaklıktaki köylerine ancak iki saatte gidebildiğini ve çamura saplanan arabaların, ancak insan gücüyle çıkarılabildiğini de görüp düşünmüşler midir? Dahası, o yurt binasını o çocukların köylerine en yakın yerde inşa edenler, ailelerin çocuklarını hiç değilse hafta sonlarında gidip görebilmek veya iyi havalarda da çocukların evlerine-ailelerine yürüyerek gidebilmek gibi bir faydayı gözetirken; devletin ise 100 küsur km. uzaklarda yurt diktiğini göz önünde bulundurmuşlar mıdır?
***
Tabiî, yangınla ve tedbirsizlikle ilgili olarak da söylenecek pek çok söz var.
‘Yangın merdiveni’ninkilitli olmasa bile, kapı kolunun kırık olduğu için yine de açılamayacak durumda ve yangın merdivenine açılan kapıların da plastik olması, çocuklara yangın ve deprem gibi felaket zamanları için hiçbir eğitim verilmemesi -tatbikat yaptırılmaması gibi konuların, hiç değilse bundan sonrası için uyarıcı olması temenni olunur.
***
Ama bu ülkede devletin nice kurumlarında da benzer nice facialar olmamış gibi, ‘resmî ideoloji tarikatı’ dışında kalan hayır kurumlarına hayat hakkı tanımamak için, bu facianın bile fırsat sayılması karşısında, söyleyecek söz bulamıyor insan..
stargazete