Abdurrahman Dilipak
Roller netleşirken
Süreç hızlandı. Siyaset bugünden sonra bir rafting serüvenine benzetilebilir..
Genel anlamda bugünlerde kimin eli kimin cebinde pek belli olmasa da, artık roller yavaş yavaş netleşiyor.
CHP’dekiler sazan gibi atladılar. Acele ediyorlar. Biraz daha da ufalmanın korkusu içinde paniklemiş vaziyetteler. Öfkeleri akıllarını zail etmiş bir şekilde saldırıyorlar.
Bütçe görüşmeleri başladı ya, bütün hünerlerini gösterecekler. En iyi bildikleri şey kriz çıkartmak, o yolu deneyecekler. Biraz da basına çıkmaları gerek. Erken seçim lafları da dolaştığına göre kendilerini öne çıkartmaları, bir şekilde basında yer almaları gerek. Onun için “keskin sirke” politikasını izliyorlar ama, bu halleri ile küplerine zarar verdiklerinin farkında değiller.
CHP’nin bu süreçte rolü belli, “The CHP”nin, Moiz Kohen’den sonraki, en muhteşem akıldanesi, FETÖ’nün kankası Michael Rubin’in işaret ettiği gibi davranıyor. Bir bakıma Rubin çalıyor, Kılıçdaroğlu söylüyor.
Rubin Türkiye’de ne olsun istiyorsa, Gülen ve Kılıçdaroğlu onu yapıyor sanki. Hapisteki FETÖ’cülerin savunma taktikleri bile Rubin’den..
Rubin’in iki hedefi var, Erdoğan ve AK Parti’den kurtulmak ve Türkiye’yi bölmek. Kim bu senaryoya destek veriyorsa, bilerek ya da bilmeyerek bu kirli oyuna alet oluyor demektir. CHP, İP, FETÖ, PYD, PKK, FETÖ, DHKP-C, ABD, AB, NATOfarketmiyor. Rubin açık açık söylüyor: “Erdoğan ve AK Parti artık yolun sonuna geldi. (…) Türkiye iyi bir dost ve müttefik değil (…) Türkiye bu uçurumdan tek parça kurtulmayabilir.”
“Pentagonun sesi” olarak da tanınan Rubin “Asıl soru, Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz olmalıdır” diyen Rubin’in dostlarına dikkat etmek gerek. CHP yolsuzluklar, diktatörlük suçlaması ve faşizmle saldıracak. Meral hanım “Barış, adalet, özgürlük” diye girişecek sanırım. HDP demokrasi bayrağı açacak. Liberaller insan hakları ve hak ihlalleri diye başlayacak. DAEŞ ve DHKP-C içeriden, PYD ve PKK sınırdan saldıracak gibi duruyor. Medya, sosyal medya hazırlıklarını tamamlamak üzere. Sular ısınıyor. STK’lar da hazır. Piyasa, dövizle biraz ısındı. Esnafı ve işçileri harekete geçirmeye çalışıyorlar ama, doğrusu pek de yüz buldukları yok.
Evdeki hesapları çarşıya uymayacak gibi gözüküyor. Kürtler, PKK’ya, PYD’ye ateş püskürüyor. Barzani ve Talabani’nin peşine takılanlar da öfkeli. Türkler, Araplar, Farisilere karşı Kürtleri kullananlar, özgürlük bağımsızlık vadedenlerin herkesi Kürtlere düşman etmekle suçluyorlar. Sosyalizm diye yola çıkanlar, Kürtleri kapitalizmin, haçlıların işbirlikçisi durumuna düşürmekle itham ediyorlar.. Demokrasiden sözedenlerin örgüt diktatörlüğü kurmasından, Kürt hareketinin uyuşturucu, gasp, silah mafyasına alet edilmesinden, Kürt gençlerin yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerine ajan yapılmasından şikâyet ediyorlar.
Daha önce yazdım, Selahaddin’in torunlarını haçlı ordusuna asker yapamazsınız. Bu silah geri teper.. Artık Araplar da oynanan kirli oyunun farkına varmaya başladı, İranlı gençler de.. Onlar da görüyor DAEŞ neyse HUSİ’ler de onların Şii benzeri. Şii Arapların Milis gücü Haşdi Şağbi de sonunda, Sünni Arapların Kesdizanileri gibi aynı kirli oyunun bir parçası olarak kullanılıyor.. İran’da da, Bağdat’da da, Lübnan’da da, Yemen’de de artık insanlar bu oyunun farkına varmaya başladılar.. Hatta batıda da üniversite, basın, STK çevrelerinden birileri “bu gidiş nereye” diye sormaya başladılar.. Almanya’da fikir namusuna sahip insanlar, ülkelerinin NATO şemsiyesi altında karanlık senaryolarda sıçrama tahtası olarak kullanılmasından rahatsız. Hollanda’da Wilders’in evinden ve işinden çok İsrail elçiliğini ziyaret etmesinin sebebini sorgulamaya başladı birileri.
Öyle sanıyorum ki, önümüzdeki günlerde yeni “İslam” etiketi taşıyan, yeni siyasi oluşumlar üzerinden Erdoğan ve AK Partiye yönelik giderek artan eleştirileri basında daha çok göreceğiz. “İslam” etiketli kişi ve kuruluşlardan da benzer eleştiriler yükselecek. İyi niyetli eleştirileri bile birileri abartılı şekilde kullanmaya çalışacak. Bu anlamda hepimizin dikkatli olması gerek.
Ses getiren terör eylemleri için Ankara teyakkuzda. Bu konuda herkesin dikkatli olması gerek. Birileri kış bastırmadan mesafe almak istiyor. Aceleleri ondan..
Bir takım yolsuzluk dosyaları ve kasetler ortalığa saçılırsa şaşmamak gerek. FETÖ’nün en iyi bildiği işlerden biri bu biliyorsunuz. Kılıçdaroğlu da bir kaset operasyonu ile gelmişti.
Bu arada bakalım İP ne yapacak.. Şimdilik bir grup kurmaktan çok uzak gözüküyor.. Halkın FETÖ’ye öfkesi hâlâ sıcak. Hal böyle iken birilerinin kalkıp FETÖ’nün Truva Atı olarak algılanan bir partiye çok da geçmek isteyeceklerini sanmıyorum.. Hatta, bırakın milletvekili ve belediyelerden geçişi, birçok kimsenin il ve ilçe teşkilatlarında görev almak isteyeceklerini de sanmıyorum. Böyle giderlerse zaten aday bile bulamazlar.. Merak Akşener’in Başbakan olma hayalleri gibi Cumhurbaşkanı olma hayalleri de akim kalmaya mahkûm!
Öte yandan; düşünüyorum da, ABD, AB, CIA, NATO daha ne yapsın. Para veriyorlar, silah veriyorlar, istihbarat veriyorlar, eğitiyor, donatıyor, vize de veriyorlar ama olan bu. Bu durumda Rubin ne yapsın.. FETÖ’cülerin 15 Temmuz’u yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları gibi, bu PKK’lılar, PYD’liler, DAEŞ-MAEŞ hepsi aynı şekilde verilen görevi yüzlerine gözlerine bulaştıracaklar. Hepsi ABD’nin, AB’nin, NATO’nun başına bela olacak göreceksiniz..
Ha! Bu arada, Rubin CHP’nin zihniyet ikizi. O da CHP gibi, daha önce BÇG’li idi, sonra FETÖ’cü oldu. Kılıçdaroğlu da öyle. Dün Kılıçdaroğlu, Ergenekon’un avukatı değil mi idi. Arz-ı ihlas ettikleri loca aynı olunca farketmiyor. Sahi CHP’liler bu derin gerçeği ne zaman farkedecekler. Biz de, öte yandan Rubin’in dillendirdiği “AKP”nin içindeki “dost”larını(!) bir farkedebilsek!
ABD ve Batılı ülkeler İslam ülkelerine karşı 11 Eylül saldırısı gibi yeni bir saldırı düzenleyebilir mi? Bakın bu da mümkün. İçeride halkı susturmak, dışarıda baskı kurmak için buna ihtiyaçları olabilir.. Ama öte yandan “ne yaparlarsa yapsınlar boş, göklerden gelen bir karar vardır”. Vade dolmuşsa, ecel gerçekleşir. Selam ve dua ile..
yeniakit