Selâhaddin Çakırgil
Sadece bir ‘emperyalist devlet’ değil, bir ‘haydut devlet’!
Yazının başlığına bakıp, ‘emperyalizm’de ‘haydutluk değil midir?’ denilse, yeridir. Ama sırf haydutluk daha bir farklıdır. Çünkü hele de son yüzyılda, Cemiyet-i Aqvâm/ Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler gibi denemeleri de dayatanlar genelde 1 ve 2’nci Dünya Savaşları’nın galipleri olan emperial güçler, dünyaya ‘haydutça’ olsalar bile, onları yine de bir takım kurallar kılıfı içinde dayattılardı. ‘Haydutluk’ta ise herhangi bir kural olmaksızın, istediği zaman istediğini yapan veya yapmak isteyen bir zorbalık ruhu vardır. Diğer bir deyişle, her emperial güçte aynı zamanda bir haydutluk da varsa bile; her haydutluk emperyalizm değildir.
Bu açıdan bakıldığında, bütün emperial güçler ve hele de B. Amerika, Doğu Akdeniz’deki yapışık ikizi İsrail rejimi gibi, bir ‘haydut devlet’ durumundadır.
***
Güney Amerika’nın kuzeyindeki Venezuela bize çok uzak bir coğrafya. Venezuela’nın başkenti Caracas‘tan 40 yıl önce gördüğüm bir fotoğraf hâlâ zihnimdedir. Petrol zengini olan bu ülkede, gökdelenlerin etrafını kuşatan onbinlerce teneke barakalar ve milyonlarca fakir-fukara, gelir dağılımdaki korkunç çarpıklığı yansıtıyordu. İşte o çarpık sosyal yapı ortaya Hugo Chavez’i çıkarmıştı. Chavez, bizdeki solcular gibi yoksulluğu romanlardan-filmlerden ya da Mona Lisa tablosundaki hüzünlü bakıştan öğrenmiş değildi ve yoksul kesimlerin içinden yetişmişti.
Ama kapitalist sistemin ordusu e bürokrasisi, halkın rey ve iradesiyle işbaşına gelen Chavez’e karşı 1-2 darbe teşebbüsünde bulundu ve hattâ bir keresinde bir adada hapsolundu bile. Ama halk kitleleri büyük ekseriyetle seçtikleri başkanlarını kurtarmak için milyonlar halinde sokaklara dökülünce, darbeciler Chavez’i 3 gün sonra serbest bırakmak ve teslim olmak zorunda kalmışlardı.
Chavez vefat ettiğinde, yerine otobüs şoförü olan yardımcısı Nicolas Maduro geçti. O da halkının ekseriyetinin oy’unu aldı, girdiği seçimlerde. Ama Amerikan entrikalarıyla ekonomik krizin nasıl daha bir tırmandırıldığı açık.. Bu durumu Rahib Brunson konusunda biz de yaşadık ve etkileri hâlâ da devam ediyor. Yani, USA emperiyalizmi, bütün ülkelere bu yöntemle gözdağı veriyor.
(Hatırlayalım, 10 sene öncelerde de Filistin’de HAMAS, oyların yüzde 65’ini alınca, USA emperyalizmi hemen HAMAS’ı terör örgütü ilan etmiş, yüzde 30 oy alan Mahmûd Abbas’ı ise Filistin Devlet Başkanı olarak tanımıştı, o durum hâlâ da devam ediyor.)
***
Trump, şimdi de Maduro’nun seçilmişliğini yok sayıp, kendi tahrikleriyle daha bir yükselen iç huzursuzlukları ve daha bir yükselen ekonomik krizi bahane ederek, Venezuela Meclis Başkanı Juan Guaido’ya, kendisini Venezuela’nın‘Geçici Devlet Başkanı’ ilân ettirdi; kendisi bu durumu kabul ettiğini hemen açıkladı. Arkasından da, Kanada ve Latin Amerika’dan 10 kadar ülke de Guaido'yu Devlet Başkanı olarak tanıdıklarını açıkladılar!
Maduro ise ‘USA diplomatik personelinin Venezuela’yı terk etmesi için 72 saatlik bir mühlet’ verdi. Ama USA Dış Bakanı Mike Pompeo ise ‘Maduro’yu Venezuela’nın kanunî Devlet Başkanı olarak görmediklerini, bu yüzden o'nun verdiği Amerikalı diplomatlara ülkeyi terk etmeleritalimâtına uymayacaklarını’ açıkladı!.
***
Bu yapılan, -emsali az görülen cinsten- tam bir ‘uluslararası haydutluk’tur.
Bu durumun daha iyi anlaşılması, akıl ötesi saçmalığı anlatmak için Amerikan Temsilciler Meclisi’nin Çoğunluk Lideri Pelosi ile Trump arasında kıyasıya yaşanan siyasî güç gösterisini örnek gösterelim. Bilindiği üzere Federal Hükümet, 35 gün çalışamadı. Federal Hükûmet’in binlerce memuru ücretsiz izinli sayıldı.
Bu durumda dünyadan birkaç devlet de artık Trump’ı legal başkan olarak tanımadıklarını ve Pelosi’yi USA Geçici Başkanı olarak kabul ettiklerini açıklasalar!. Trump’ın Venezuela’da yaptığı da odur.