Safları gönülden sıklaştırma zamanı

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesini ve HSYK’nın -dolayısıyla Yargıtay ile Danıştay’ın ve neticede Anayasa Mahkemesi’nin- millî iradeye bağlanmasını öngören anayasa değişikliği paketine “Evet” diyen yüzde 51,4’lük halk çoğunluğunda MHP ne kadar temsil ediliyor?

Son seçimlerde HDP’ye oy verip de bu referandumda “Evet” diyenlerin oranı ne?

Rivayetler muhtelif.

“AK Parti’den önemli bir kaynak”, Hürriyet gazetesine yaptığı değerlendirmede “MHP’den 3, HDP’den 1,5 puan oranında destek görünüyor” demiş…

Bu hesabın doğru olduğunu ve geriye kalan yüzde 47’nin tamamının AK Parti seçmenleri olduğunu var sayarsak, Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti’ye oy veren yüzde 49,5’ten 2,5 puan eksildiğini kabul etmemiz gerekir.

MHP’nin “Evet”teki payının en az 4 puan olduğunu ileri sürenler de var; gerçekten öyle ise, AK Parti’deki kayıp 3,5 puandır ve geriye yüzde 46 kalır.

Biz iyimser olalım ve birinci tahmini tercih edelim…

Oy kaybı oranı ilk bakışta atla deve değil, ama ‘bıçak sırtı’nın adeta kural haline geldiği bir siyasi atmosferde bu kaybın telafisi hayatî derecede önemlidir.

Aslında daha referandum kampanyası sürecinde önlenebilirdi ve önlenmeliydi bu kayıp.

***

Beştepe’den gelen kulis haberleri iki aydır hep aynıydı: “Evet” oyları bıçak sırtında.

Gelin görün ki bu iki ay boyunca kampanya stratejisi değiştirilmedi.

‘Bir hafta boyunca farklı bir strateji izleyelim, şöyle bir dil ve üslup kullanalım, şöyle şöyle konuşalım; bakalım grafiğimiz yükseliyor mu. Yükselirse öyle devam ederiz, yükselmezse başka bir yol deneriz veya eskiye döneriz’ denilmedi.

Bıçak sırtında kalmakta ısrar edildi.

2019 seçimlerine giden yolda da bir hal ve tavır değişikliğine tevessül edilmezse kayıp büyüyebilir.

Büyüyebilir; zira o yüzde 47’nin içinde de mevcut hal ve tavırdan rahatsız olup makul bir alternatifin yokluğu yüzünden AK Parti / Erdoğan cenahında kalanlar var.

Bunlar, makul bir alternatif doğduğunda oraya meyledebilirler.

Şimdilik herhangi bir rahatsızlık hissetmeyenlerin birçoğu da o alternatifi gördüğünde ‘Bu daha makul’ diyebilir.

Erdoğan’ın 2019’da cumhurbaşkanı seçilmesi ‘çantada keklik’ değil yani.

AK Parti’nin mecliste çoğunluğu teşkil etmesi de ‘çantada keklik’ değil.

Dikkat! Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti’nin oyları yüzde 41’e düşmüştü, hem de makul bir alternatif olmadığı halde!

***

Makul alternatif derken “Hayır” cephesininn 2019’da herkese hitap eden parlak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmasını filan kast etmiyorum.

CHP merkezli hiçbir alternatif, istediği kadar makul görünsün, AK Parti / Erdoğan seçmenlerine hitap etmeyecektir.

Fakat…

Ya AK Parti içinden bir alternatif çıkarsa?

Ya bu cenahta FETÖ-PKK-DEAŞ ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeyi ve yerli-milli duruştan taviz vermemeyi savunmakla beraber ‘Daha adil bir düzen, daha demokratik bir siyaset, daha hür bir basın, daha şık bir iktidar dili ve üslubu, daha rafine uluslararası ilişkiler, daha verimli bir ekonomi, daha dingin bir sosyal atmosfer’ diyen yeni bir parti kurulursa ve o parti hem milletvekili genel seçimlerine katılır hem de cumhurbaşkanı adayı çıkarırsa?

Ve AK Parti seçmenlerinin hatırı sayılır bir kısmı “Nasıl olsa cumhurbaşkanlığını ilk turda değilse bile ikinci turda Erdoğan veya yeni partimizin adayından başkasının kazanması mümkün değil” diye düşünerek yeni partinin adayını desteklerse ve CHP’lilerin, MHP’lilerin, HDP’lilerin hatırı sayılır bir kısmı da kendi adaylarının hiç şansı olmadığını düşünerek yeni partinin adayına oy verirse?...

Ve AK Parti seçmenlerinin hatırı sayılır bir kısmı “Nasıl olsa zurnanın zırt dediği yerde bizim partimizin meclisteki grubuyla AK Parti Grubu beraber hareket eder” diye düşünerek milletvekili seçimlerinde de oyları bölmekten imtina etmez ve yeni partiyi seçerse?...

***

Değiştirilmesi, düzeltilmesi gereken çok şey var.

Hukukta,bürokraside, ekonomide, mahali idarelerde, basın-yayında, parti teşkilatlarında…

Her şeyden evvel, yerlilik ve millilik adı altında AK Parti’nin ve Türkiye’nin büyüklüğüne yakışmayan en berbat hizipçiliğin sergilendiği “Pelikan” çizgisi terk edilmeli.

“Recep Tayyip Erdoğan ve Berat Albayrak’tan gayrısı bozuk para gibi harcanabilir” anlayışı ve AK Parti’de hizmet yarışının yerini Erdoğan ve Albayrak’a bağlılık gösterme yarışının almaya başlaması çok ama çok ciddi bir mesele.

Bunların menfi tesirleri görüldükçe ve bu husustaki ‘farkındalık’ arttıkça, makul alternatif potansiyeli güçlenecektir.

Öyleyse, bu hususta ‘Durmak var, yola son!’ demek lazım.

Erdoğan ve AK Parti’nin kazandığı muazzam teveccüh Türkiye’miz ve bütün İslam âlemi için eşsiz bir nimettir, bu nimeti heba etmeyelim, baş gösteren hoşnutsuzlukları giderip safları gönülden sıklaştıralım ve o teveccühü daha da artırmaya -sert düşmanlıkları ise yumuşatmaya, azaltmaya- bakalım vesselam.

karargazete

Bu yazı toplam 963 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar